Gazamız mübarek olsun

Time dergisinin Avustralyalı yazarı Simon Robinson, ABD başkanlarının uyguladığı politikaların sadece kendi ülkeleri için değil, tüm dünya genelinde etkili olduğu düşüncesinden yola çıkarak önümüzdeki seçimlerde tüm dünya vatandaşlarının oy kullanma hakkına sahip olması gerektiğini iddia etmiş.

Bu düşünce elbette şimdilik bir fanteziden ibaret ama yine de tahayyülün kapasitesi buralara kadar uzandı yani.

Erdoğan, Verhaugen’a ilk iş neyi soracaktı, biliyorsunuz: ‘Ama siz zina hakkında bir şey söylemiş miydiniz ki?’

Hani söylemiş olsalardı, bizimkiler Allah sizi inandırsın, haddini bilir, ta en baştan ağızlarını bile açmazlardı.

Globuna (!) kurban olduğumun dünyasında hayat artık böyle bir şey. Yersen...

Yani öyle arada bir, ‘Siz bizim yegáne alternatifimiz değilsiniz, iç işlerimize ne karışıyorsunuz, biz bugüne bugün Türküz leynnn!’ demekle iş bitemiyor maalesef.

Nasıl ki Rauf Denktaş bile, torunu daha rahat eğitim görsün diye Rum kimliği almasına ses çıkartamıyorsa...

O Rauf Denktaş ki, maaşallah Fransa’nın Luigilleri gibi, tüm eril tohumlarına kendi, kız evlatlara da zevcesinin ismini (Aydın) verdirtmiş, göbeğinden daha kallavi egosu karşısında biat edilesi muhteşem bir şahsiyettir.

Öyle valla...

Benim bu Rauf torunlar hakkında başlarda şüphelerim vardı ama şüpheye mahal yokmuş.

Kıbrıs muhabirimiz Ömer Bilge’yi aradım sordum. Rauf Denktaş’ın 11 torununun üçünün adı Rauf’muş.

İkisi oğullarından olduğu için Rauf Denktaş üstelik...

Kıbrıs’ta Allah muhafaza Rauf Denktaş’lardan biri kaza geçirecek olsa, istihbarat ulaştığında soruyorlarmış:

‘Hangi Rauf Denktaş?

‘Torun olan?’

‘Tamam da hangisi?!’

Hayatın komik ile gülünç arasıdaki gel-gitleri ne kadar eğlenceli, değil mi?

İçme sularına Prozac katılmış İngilizler gibiyim bu aralar.

Ya da nasıl desem; o fıkradaki doğum kontrol hapı yerine yanlışlıkla valium yutmuş kadın gibiyim.

Hani sonuçta 20 küsur çocuğu olmuş ama olsunmuş, zira o yine de mutluymuş...

İşte öyleyim... Binbir tane konum var ama niyeyse bir yandan da her şeyi iyi tarafından göresim var.

Sinirlerim laçka oldu sanırım. Neye baksam gülmek geliyor.

Emine Erdoğan’ın Siirt’teki bakır madeni açılışında çekilen fotoğrafını gördünüz mü meselá?

Arşivlikti valla... Ben kestim sakladım.

Emine Hanım, zaten yarım metre uzunluğunda olan türbanının üzerine bir de baret takmış. Surat bedeni ortalamış. Alnını tepesinde bir bacak ve torso boyu daha var.

Şirvan Belediyesi’nden; ‘Bizden izin almadan omuzlarınızın üzerine kat çıkmışsınız’ şeklinde bir müdahalede bulunsalar yeridir yani, o kadar...

Ama tabii belli de olmaz...

Kimbilir, belediye bakmazsa, belki duruma AB ya da Washington el atar: ‘AB için tarih vereceğiz ama bir şartımız var: Emine Erdoğan terzisini değiştirecek.’

Verhaugen, Tayyip Erdoğan’a OK verdi bin şükür.

Cümlemize hayırlı uğurlu olsun diyelim.

Fakat biz bir taraftan da şuursuzuz, hapisle cezalandırılmadığı, hayat bize korkuyla dikte edilmediği sürece her haltı yemeye meyyaliz ya (!)...

Hadi bir koşu gidip zina yapalım bari...

Baksanıza, Büyük Birader izin verdi.
Yazarın Tüm Yazıları