Fransa temkinli

AVRUPA Birliği dönem başkanlığını devralan Fransa, Türkiye ile ilgili mesajlarını verirken her konuda çok kararlı.

Türkiye’nin üyeliğine karşı çıksa da, dönem başkanı olarak AB’nin çizgisini sürdüreceğini net biçimde söylüyor.

Müzakere sürecinin Türkiye’nin AB’ye "katılımını" amaçladığına artık itiraz etmiyor.

Ama "sonu açık müzakereler" şerhini her fırsatta tekrarlayarak, sürecin AB üyeliği için bir güvence olmadığını tekrarlıyor.

Başkanlık sürecinde bir iki fasıl açmak istiyor, aynı zamanda Türkiye’yi imtiyazlı ortaklık statüsü dışına taşıyabilecek fasıllar üzerindeki vetosunu devam ettireceğini de gizlemiyor.

Buralarda net olmasına rağmen Fransa’nın kafasının karışık olduğu bir tek konu var.

AKP’yi kapatma davası.

Avrupa Birliği bu dava açıldığında nasıl bir tepki verecek?

***

GÖRÜŞTÜĞÜMÜZ
bir Fransız yetkili, "Bekleyip göreceğiz" diyor. AKP’nin kapatılması konusunda Komisyon Başkanı Barroso, Türkiye’yi ziyareti sırasında daha kesin tavırlıydı. Bu davanın müzakere sürecini sona erdirebileceğini söylemişti.

Dönem Başkanı Fransa ise temkinli. Müzakere süreci durursa yeniden başlamak için oy birliği gerekecek. Bu da ilişkileri rafa kaldırmaktan çok daha zor bir şey. Bitirebilirsiniz ama yeniden müzakereleri açmak mümkün olmayabilir.

"Bu ülkede tam 23 parti kapatılmış. Oysa bu sayı Avrupa’da iki ya da üçü aşmaz" diyen Fransız diplomatlar, tabii ki kapatma davasının ve sonuçlarının tartışmalara yol açacağını söylüyorlar.

Ama, "tepki göstermeden önce olayın derinlemesine irdeleneceği" kesin.

AKP’nin, Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi cezalandırma beklentisi gerçekçi değil.

Ne yazık ki, ülkedeki muhalefet partileri Avrupa Birliği’ne karşı bir tavır içinde oldukları için AKP, doğal müttefik olarak destekleniyor. Ama Türkiye’nin sadece AKP’den ibaret olmadığı da biliniyor.

Dönem Başkanı Fransa’nın temkini ve Avrupa Birliği’nin son mesajlarındaki daha soğukkanlı yaklaşımın nedeni bu.

KIBRIS VE TOZ DUMAN

TÜRKİYE
’nin içinden geçtiği bu dönemi, dünyanın durumundan bağımsız değerlendirmek mümkün değil. ABD’de başkanlık seçimleri öncesi İran’a savaş açılacak mı, ABD mi İsrail mi saldıracak, Türkiye’den ne bekleniyor gibi sorulara yanıt aramaya çalıştığımız bu günlerde Türkiye’deki bu derin tasfiye hareketini, sadece iç iktidar kavgası olarak görmek eksik değerlendirme olur.

Bazı şeyler öne çıkarken, bazı gelişmeler de gölgede kalıyor.

Ergenekon operasyonu için ikinci kez düğmeye basıldığı gün, Kıbrıs’ta liderler bir araya geldi.

Bir süre önce Kıbrıs’ta iken 1 Temmuz görüşmesinde Hristofyas’ın tek devlet ve tek egemenlik üzerinde ısrar edeceği biliniyordu. Buna karşılık Talat’ın bazı koşullar ileri sürebileceği söyleniyordu.

Görüşme gerçekleşti ve tek egemenlik tek vatandaşlık kabul edildi. Kapsamlı görüşmeler için 1 Eylül tarihini belirlendiği bile sonuç bildirisinde yer alamadı. Ada’da çözümün hızla sağlanmasından yanayım. Ama bu görüşmenin böyle Türkiye’de sessizce geçirilmiş olması ilginç değil mi?

"Eşitliğe dayalı yeni bir devlet" üzerinde uzlaşmaya varmadan bu anlaşmanın yine iki tarafta farklı yorumlanacağını, yeni anlaşmazlıklara zemin hazırlayacağını ve gerçek barış görüşmelerini zora sokacağını tahmin etmek zor değil. Türkiye daha farklı bir ortamda olsaydı mutlaka daha fazla tartışmaya yol açacak olan bu toplantı sessiz sedasız geçiştirildi.

Bu günlerin toz dumanı sayesinde.
Yazarın Tüm Yazıları