DEHAP’lı başkanları dinledik

DEHAP’lı 56 belediye başkanı adına bir grup başkan İstanbul’daydı. Üç gün süreyle basın ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileriyle görüşüp, gelişmelere dikkat çektiler.Toplantı sırasında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin çalışma raporunu inceleme fırsatı buldum.Atık su arıtma tesisleri, kanallar, çöp fabrikası, yol inşaatları, toplu konut projeleri, çarşılar, sosyal yardımlar, deterjanı ve suyu bedava çamaşır evleri.Güneydoğu’da insanların hayat kalitesini artırmak için bir şeylerin yapıldığını gösteriyordu rapor.İnsanların yaşam koşullarının düzelmesi, bağımsız düşüncenin olgunlaşması ve sivil toplumun güçlenmesi açısından da çok önemli. Ama gelin görün ki, bölgede şiddet yeniden tırmanışa geçti. Ne yazık ki, Kürt sorunu üzerindeki tabuları yıkacak yasal bir süreç, daha başlarken boğulmak riski ile karşı karşıya.Irkçılık, milliyetçilik kılıfı altında tetiklenerek yaygınlaşıyor. PKK’nın, ateşkese son verme kararıyla birlikte, bölgede gençlerin dağa çıkması için kampanya başlatıldığı söylentileri buralara kadar geliyor.* * *DİYARBAKIR Belediye Başkanı Osman Baydemir’i dikkatle dinledik. Şiddetin tırmanışına dikkat çekti. Buna karşı çıkmamız gerektiğini söyledi. Baydemir’in söyledikleri arasında şu sözleri genel yaklaşımı ortaya koyması açısından ilginçti.‘Türkiye’nin demokratikleşme yörüngesinden çıkma ihtimali, Kürt sorununa bakış açısından kaynaklanıyor’ dedi ‘İlk fırsatı Kürt silahlı muhalefetinin yurtdışına çekilmesi yaratmıştı. Ama biz insanların silahtan arındırılmasını, hayata dönmelerini, ekonomiye ve aile yaşamına dönmelerini sağlayamadık. Bu Türkiye’nin demokrasisini risk altında tutuyor.’Eğer bu, PKK’ya af çıkmadıkça Türkiye’de kalıcı barışın sağlanmayacağı anlamına geliyorsa çok yazık.Kürt sorununu bu ‘küçük dükkancı’ anlayışa sıkıştırmak, tüm sorunların çözümünü içinde barındıran demokratikleşme sürecine zarar vermekten başka işe pek yaramayacak.Şiddetin devamı sadece Avrupa Birliği sürecini etkilemekle kalmayacak, demokrasi güçlerini de geriletecek.Türkiye’nin kendi demokratik dönüşümü için karar aldığı, buna karşı çıkan güçlerin tüm sinirli direnişine rağmen, yolunda ilerlediği bir dönemde süreci böyle bir hedefe kilitlemek ne kadar doğru?Şimdi zaman, halkın yaşam koşullarının iyileştirilmesi, adil paylaşım mekanizmalarının hayata geçirilmesi, demokratik hakların genişletilmesi için seferber olma zamanı değil midir?* * *AYRICA, belediye başkanlarının toplumsal barış çağrısında altını çizdikleri başka bazı konular var ki, esas öncelik sırası onlarda. ‘Başta Anayasa olmak üzere tüm mevzuatın, farklılıkları yok sayan yasaklayıcı hükümlerden arındırılması’; ‘Ülkemizin zenginliği olan tüm dil, inanç ve etnik kimliklerin kendilerini özgürce ifade edebilmesinin olanaklarının yaratılması’; ‘köye dönüşün desteklenip kolaylaştırılması’; ‘Köy koruculuğuna son verilmesi, alternatif iş olanaklarının yaratılması’; ‘Cezaevlerinde insani yaşam standartlarının sağlanması’ gibi talepler, tazminat haklarının hakkaniyete uygun biçimde alınması da var ve bunların hepsi çok önemli. Hiçbiri kendiliğinden olmayacak. Hepimizin seferber olması gereken haklı istekler bunlar.Faili meçhul cinayet dosyalarının aydınlatılması, korkunç çatışma yıllarının karanlık noktalarının her açıdan ortaya çıkartılması, önümüzdeki dönemin siyasi şeffaflığının garantisi olarak peşine düşmemiz gereken bir başka konu. Yapacak o kadar çok şey varken, demokratikleşme sürecinde unutulacakları endişesine kapılanların rahatsızlığını gündemin başına taşımak doğru mudur?
Yazarın Tüm Yazıları