Davutoğlu’nun vazgeçemeyeceği iki dosya

BUGÜNDEN itibaren Türkiye’nin Birleşmiş Milletler gündemi hareketleniyor.

Güvenlik Konseyi geçici başkanlığını bir ay için üstlenilmesiyle birlikte Ankara, Irak, Afganistan ve Pakistan dosyalarını hızlandırmak istiyor.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu New York’a gitti.

Ama Dışişleri Bakanı’nın programında daha da önemli bir ziyaret var. Irak.

Bu ay sonundan itibaren Amerikan askerlerinin Irak’tan çekilmeye başlamasıyla birlikte bölgede taşlar yeniden oynayacak.

Bu çekilme işlemi, Amerika’nın tamamen bölgeyi terk edeceği anlamına gelmiyor kuşkusuz ama Ortadoğu’da yeni ve bilinmezlerle dolu bir dönemin başlayacağı kesin.

ABD ve bazı bölge ülkelerini en çok rahatsız eden ihtimal, meydan okuyan bir İran’ın önümüzdeki dönemde bölgedeki gücünü artırması.

ASKERİ İŞBİRLİĞİ

7 Haziran’da Lübnan’da yapılacak olan parlamento seçimlerinde Hizbullah’ın tek başına hükümet kurma ihtimali, İran’ın bölgede etkisini artırabileceği için tedirginlik yaratıyor.

Ama Türkiye, uzun zamandan beri ikinci bir Hamas olayı yaşanmaması için ABD ve Avrupa’ya, sandık sonuçlarına saygı gösterilmesi gerektiğini telkin ediyor.

Bir yandan da Lübnan Ordusu’na eğitim vermeye ve Amerikan yapımı silah satmaya hazırlanıyor. Türkiye’nin bölgenin güvenlik meseleleriyle ilgili aktif rol almaya başlaması Lübnan ile sınırlı değil.

Suriye ile ilişkiler de tarihinin en sıcak dönemini yaşıyor. Nisan ayında düzenlenen ortak askeri tatbikat bu yakınlaşmanın boyutunu gösteriyor.

Amerika’nın terörist ülkeler listesinde bulunan ve Obama’nın bir yıl daha yaptırımların uzamasına karar verdiği Suriye ile NATO üyesi Türkiye’nin ortak tatbikatına Washington’un itiraz etmediği anlaşılıyor. Çünkü Türkiye ile Suriye arasındaki askeri işbirliğinin geliştirilmesi bu ülkenin İran’a askeri bağımlılığını azaltacak. Lübnan ile ilgili gelişmelere de Washington’dan yeşil ışık yakılması gibi.

Obama Yönetimi, önümüzdeki dönemde Türkiye’nin, bölgede İran dahil bütün ülkelerle ilişki içinde olmasını destekliyor.

Bazı Amerikalı yetkililer, "Bölgenin istikrarı için bizim Kongre’den izin alamayacağımız bazı faaliyetleri Türkiye aracılığıyla sürdürmek mümkün olacak" diyorlar.

Bunu, Hamas’ın Ortadoğu görüşmelerine dolaylı dahil edilmesinden tutun da, Afganistan seçimlerine Taliban’ın ılımlı unsurlarının katılmasının sağlanmasına kadar geniş bir çerçeveye oturtmak mümkün.

Türkiye, NATO’nun bölgeye uzanması anlamına geliyor.

İÇERİDE İSTİKRARIN SAĞLANMASI ÖNEMLİ

DIŞİŞLERİ
Bakanı Davutoğlu, Türkiye’nin önümüzdeki günlerde Avrupa Birliği sürecini canlandıracağı mesajını verirken iki dosyanın öneminden söz etmişti. Avrupa ve Ortadoğu dosyaları. Bunların ikisinin birden koltuğunun altına almadan Türkiye’nin Avrupa ve Ortadoğu’da istediği sonuçları alamayacağını ifade ediyordu bu yaklaşımı.

Avrupa sürecini ciddiye alan Türkiye’nin Ortadoğu’da da etkili bir oyuncu olarak sivrilmesine kesin gözüyle bakılıyor. Bu durumun da Avrupa sürecini olumlu etkileyeceği kesin.

Ama kendi iç siyasi istikrarını sağlayamayan bir ülke dünya istikrarı açısından kaçınılmaz bir oyuncu haline gelebilir mi?
İçeride sorunlarla boğuşan, uzlaşma atmosferini yaratamayan Türkiye’nin, ne Irak’taki, ne de Ortadoğu’daki gelişmeleri etkileme şansı olabilir.

Uzlaşma atmosferi yaratmak o kadar zor mu? Değil. Davutoğlu’nun, ne birinden ne diğerinden vazgeçebiliriz dediği Avrupa ve Ortadoğu dosyalarına hakimiyet için geleceğe, günlük siyasi çıkarların prizmasından bakmamak yeter.
Yazarın Tüm Yazıları