Davutoğlu’nun dışişleri

PROFESÖR Ahmet Davutoğlu’nun dışişleri bakanlığına gelmesi, Türkiye’nin dış politika ekseninde bir kaymaya yol açabilir mi?

Bu soruyu yanıtlamadan önce Davutoğlu’nun Başbakan Dışişleri Baş Danışmanı olarak Türkiye’nin özellikle Ortadoğu ilişkilerinde rol üstlenirken ABD çıpasını her zaman göz önünde tuttuğunu vurgulamak gerektiğini düşünüyorum.

Ortadoğu’da "Batı" tarafından kabul edilen aktörler değil, Suriye gibi, Hamas gibi dışlanan unsurların da dikkate alınmasını öneren Davutoğlu’nun başta Washington, "Batı"ya verdiği mesaj, "Bu bölgeyi biz sizden daha iyi tanır ve anlarız, bizim önerilerimizi ciddiye alırsanız başarılı olursunuz" idi.

Bütün uygulamalarını da bunu söyleyebilecek düzeye ulaşmak üzere geliştirdi.

Sadece dışarıya karşı değil, Davutoğlu iç kamuoyuna da AKP’nin bölge ile ilişkilerde, özellikleri nedeniyle bugüne kadar iktidara gelen diğer partilere oranla daha derin bağlar kurabildiği mesajını verdi.

Bir toplantıda merhum İsmail Cem’in de Ortadoğu açılımını önemsediği anımsatıldığında "Cem’in tipi ile Abdullah Bey’inki aynı mı?" karşılığını almıştık. Anlamıştık ki, Türkiye’nin Ortadoğu ile ilişkilerini geliştirmeye Gül’ün tipi daha müsaitti.

* * *

DAVUTOĞLU
, AKP’nin Ortadoğu’da radikal olarak yorumlanan tüm unsurların güvenini sağlayarak, sorunların çözümünde Türkiye’yi Batı için vazgeçilmez hale getirdiğine inanıyor.

Böylece Avrupa ve ABD’nin Türkiye’yi daha fazla ciddiye alması sağlanabilir. Türkiye’ye özelliklerinin daha iyi fark edilmesine yarayacak yeni bir derinlik kazandırabilir.

Bu doğru bir hesap mı?

Olmadığını İran ve Suriye’nın her fırsatta yaptıkları açıklamalardan anlıyoruz. Her iki ülke de ABD ve Avrupa ile "vesayetsiz" doğrudan temas istediklerini söylüyorlar.

Ortadoğu’da, İran’a karşı duyulan endişe ve Mısır’ın bölgesel rolünün değişmemesi konusunda varılan uzlaşmanın sürdüğü gerçeklerini bir kenara bıraksak bile, sadece bu yüzden, yani dışlanan ülke ve grupların doğrudan temas kararlılığı yüzünden, Türkiye’nin ABD ve Avrupa ile ilişkilerinde, "arabuluculuk" rolünün abartılması yanlış.

Bu, ABD ve Avrupa ile ilişkilerin kendi rayından çıkmasına ve Türkiye’nin iddialı ama sonuç vermeyen hamleleriyle itibarının yıpratılmasına yol açtı ve açmaya devam edebilir.

* * *

YAZININ
başındaki soruya, yani "Davutoğlu’nun dışişleri bakanlığına gelmesi, dış politikada eksen kaymasına yol açabilir mi?" sorusuna dönersek, Davutoğlu’nun Türkiye’yi Batı’dan uzaklaştırmak gibi bir niyeti olacağını düşünmüyorum.

Ama "derinlik" boyutunun aşırı vurgulanmasının, Sudan Devlet Başkanı’nın savunulmasına kadar varan "reddedilenlerin hamisi olma rolü"nün abartılmasının Türkiye’nin dış politikasında, eksen kayması denemese bile bir dağınıklık görüntüsü yarattığı kesin.

Davutoğlu’nun, dış politika danışmanlığı döneminde Türkiye dünyaya Ortadoğu ve Müslüman kardeşliği prizmasından baktı. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Azerbaycan ve Orta Asya Cumhuriyetleri açılımına önem veren dış politika yaklaşımı terk edildi.

Önümüzdeki dönemde bu dengelerin yeniden gözden geçirileceğini umuyorum.

Danışmanlık Davutoğlu’nun adını taşıyordu. Ama artık koltuk değişti ve şimdi Prof. Davutoğlu Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturacak.
Yazarın Tüm Yazıları