CHP’ye vurmak

Neden?

Çünkü CHP’ye vurmak süper güvenli, muazzam huzurlu ve müthiş risksiz bir liman...

Anlayış şu:

“CHP’de demokrasi rüzgârı esse de CHP’ye vur./CHP’de faşizm hortlasa da CHP’ye vur.”

Böylece hem vurma ihtiyacını gidermiş olursun, hem de AKP’ye vuramıyor oluşunun açığını kapatmış olursun.

“Oh mis” yani...

* * *

Fakat durun bir dakika!

“AKP’ye vuramayıp CHP’ye vuranlar” var diye...

Her türlü CHP eleştirisi, “Sen AKP’ye vuramadığın için CHP’ye vuruyorsun” cümlesiyle mi karşılanacak?

Eleştirilerin önü böyle mi kesilecek?

* * *

Ne yani?

Partinin bir kanadı MHP ile omuz omuza girecek, diğer kanadı sosyal demokrasi türküleri söyleyecek...

Partinin bir yanından faşizm kokuları yükselecek, bir yanından demokratik atılım vaatleri gelecek...

Partinin bir yanı “Türk ulusu/Kürt milleti” tanımlarının girdabında boğulacak, bir yanı Kürt sorununa çözüm arayacak...

Ve bu muazzam çelişkilere dikkat çeken herkes, “Demek sen de AKP’ye vuramadığın için CHP’ye vuranlar kervanına dahil oldun” denilerek susturulacak...
Öyle mi?

Herkesin tarihinde faşizmin izleri var

ARTIK gelenek hale geldi:

Ne zaman konu “faşizm”den açılsa...

Başbakan Erdoğan alıyor eline Cumhuriyet gazetesinin Tek Parti dönemi nüshalarından birini...

Ve saydırıyor CHP’nin faşist tarihine...

* * *

CHP, 1940’larda Hitler’e selam yollamış...

İyi de azizim, o dönem Kudüs Müftüsü de Hitler’le fotoğraf çektiriyordu.

Bırak fotoğraf çektirmeyi, alenen Hitler propagandası yapıyordu.

Şimdi o fotoğrafı alıp neden “İşte faşist Filistinli” diye propaganda yapmıyorsun?

Seni engelleyen ne?

* * *

CHP’nin tarihi faşist de Türk sağının tarihi “antifaşist şahlanışlar tarihi” mi?

Eğer Başbakan Erdoğan’ın karşısında...

- Hem geçmişiyle yüzleşmekten...

- Hem de Başbakan’ı Türk sağının geçmişiyle yüzleştirmekten...

Aciz bir CHP yerine, ne yaptığını bilen bir CHP olsaydı...

En azından birkaç dergi falan karıştırıp “Türk sağının faşist tarihinden şanlı levhaları” ortaya çıkarırdı.

Ama Başbakan dua etsin ki, CHP aciz.

Yoksa Cumhuriyet gazetesinin o nüshalarına bir daha elini süremeyecek hale gelebilirdi.

Binali Bey’e cevabı Davutoğlu versin

SAYIN Ahmet Davutoğlu...

Kabine arkadaşınız Binali Yıldırım Bey demiş ki:

“Baktım bahçesinde kızlarla erkekler... Yoldan çıkarım diye Boğaziçi Üniversitesi’ne gitmedim, Teknik Üniversite’ye gittim.”

Sayın Davutoğlu...

Siz Boğaziçi Üniversitesi mezunusunuz.

Lütfen Binali Bey’e “Boğaziçi Üniversitesi’nde yoldan çıkmadan da okunur” konulu küçük bir konferans verebilir misiniz?

Yoksa herkesi kendi gibi sanacak.

Eskişehir, Antalya

ŞU anda Türkiye’de yaşayan hiçbir Allah’ın kulu, Eskişehir ve Antalya belediyelerinde yolsuzluk yapıldığına inanmıyor.

Buna iktidar yanlıları da dahil...

Çünkü Türkiye’de yaşayan herkes biliyor ki:

Burası artık iktidarın hoşuna gitmeyen tiplerin başlarına bir biçimde çorap örüldüğü bir ülke haline gelmiştir.

* * *

İktidarın hoşuna gitmeyen tiplerden misin?

O halde seni bekliyor:

Gözaltılar.

Operasyonlar.

Mali denetimler.

Yolsuzluk suçlamaları.

Tutuklamalar.

Falan.

* * *

İşte artık yerleşik hale gelen bu algı, bu kanaat, bu anlayış nedeniyledir ki...

Hiç kimse Eskişehir ve Antalya belediyelerinde herhangi bir yolsuzluğun olduğuna inanmıyor.

Velev ki ortada ayan beyan bir yolsuzluk olsa da...

Hafazanallah

HEDEFİMİZDE Avrupa Birliği var.

Ama buna rağmen...

Polis yargı devleti oluyoruz.

Demokratik normları tutturamıyoruz.

Hukuk devletinde açıklar veriyoruz.

İnsan hakları alanında sorunluyuz.

Hedefte Avrupa Birliği olduğu halde böyle isek...

Hedefimizin “Şanghay 5’lisi” olduğu durumda ne halde olacağımızı düşünmek bile istemiyorum.

* * *

Ferdi Özbeğen’in dört temel özelliği

BİR: Bütün piyanist şantörler onun paltosundan çıkmıştır... Ümit Besen, Arif Susam, Nejat Alp...

İKİ: Kişisel tarihimize çaktırmadan damga vurmuş bir sanatçıdır. Şarkılarını dinledikçe gözümüzde canlanır koskoca mazi...

ÜÇ: Bütün şarkıları çok güzel söyler ama “Büklüm Büklüm” adlı şarkıyı bir başka güzel söyler.

DÖRT: Piyanist şantörlerin sadece ağababası değildir, ayrıca en cazcısı ve en şehirlisidir.

Birgül Hanım’a küçük bir soru

SAYIN Birgül Ayman Güler...

Henüz AK Parti’nin bu denli egemen olmadığı günlerdeydi.

Tayyip Erdoğan’ın Çankaya Köşkü’ne çıkma ihtimalinin olduğu günler...

“Çankaya laiktir laik kalacak” sloganlarının atıldığı günler...

İşte o günlerde...

Cumhuriyet Mitingleri yapılıyordu.

Siz de o mitinglerden birinde bir konuşma yaptınız.

Dediniz ki o konuşmanızda:

“Kemalist Ordu elbette konuşacak.”

* * *

Sayın Birgül Ayman Güler...

Lütfen bize anlatır mısınız?

Demokrasilerde ordular nasıl konuşur?

Generallerin “Çankaya’ya şu çıkamaz, bu çıkabilir” dedikleri bir rejime demokrasi denilebilir mi?

Ellerinde silah bulunduran gücün, sivil siyasete müdahale hakkı var mıdır?

Lütfen o konuşmada kullandığınız “Kemalist Ordu elbette konuşacak” cümlesinin bir açıklamasını yapabilir misiniz bize?

Bilimsel bir açıklama olsun ama...