Bu çığlıklar arasında nasıl rahat uyunur?

ÖNCEKİ gün gıda mühendisi kardeşimden gelen bir mesajla, hiç farkında olmadığım bir acının tam ortasına düştüm. Acılı bir kuşağın yarasıydı bu...

Haberin Devamı

İçinden çığlıklar geçen bir işsizler kuşağı.

İşsiz üniversite mezunları.

Dedim ki:

“Ne kadar da sağırmışım. Bir kuşaktan gelen bu çığlıklara karşı ne kadar da körmüşüz. Bu yüzden bir pişmanlık mektubu olarak yazıyorum bunları. Ve söz veriyorum. Bundan sonra yanınızdayım kardeşlerim.”

Böyle başladı işte o çığlık zinciri...

Yazdınız. Yazdınız. Çığlıklarınız, kırılan umutlarınız, kuruyan hayalleriniz birer mesaj oldu yağdı üzerime...

Ve şimdi sözümü tutuyorum.

Ey üniversite mezunu işsiz kardeşim.

Uykusuz sınav geceleri adına, çürüttüğün dirsekler adına, yediğin biber gazı adına, elimden geldiği kadar aktaracağım o çağlıkları...

(Bazı mesajları isimleriyle, bazılarını rencide olmasınlar diye isimsiz yayınlayacağım. Ve eğer mesaj gönderecekseniz, lütfen yayın izni verin.)

GÖZLERİM BABAMLA SAKLAMBAÇ OYNUYOR”

Kısa bir mesaj G.D’den:

“Fatih Abi, gıda mühendisi oldum. Ama baktım ki iş yok. Kimse bizi ciddiye almıyor. Artık utanmaktan yorgun düştüm. Akşam evde, yemek masasında babamla gözlerimiz saklambaç oynuyor.”

Evet, yazınızdaki kişi benim, işsiz biyokimyager Gizem.

“Evet, o yazınızdaki benim. Çünkü benim de hayallerim yıkıldı. Oysa ne kadar umutluydum. Ege Üniversitesi Biyokimya Bölümü’nü yazarken. Fakat gerçekte işler böyle yürümüyormuş. Devlette üniversite eğitimi almış biyokimyagerin karşılığı yok. Bu yüzden yazınızda olduğu gibi hâlâ anne-babalarımızın eline bakıyoruz. Peki biz boşu boşuna mı sabahladık sınavlarda. Sormadan edemiyor insan, madem devletin biyokimyagere ihtiyacı yok, -kadrolarda adımızın olmaması bunu gösteriyor- neden hâlâ biyokimya bölümüne öğrenci alınmaya devam ediliyor?... Sonra böyle umutlarımız yıkılıyor.
İşsiz Biyokimyager
Gizem Oyman

“BANA HEP KAPI GÖSTERİLDİ. NEDEN Mİ BÖYLE OLDU?”

Yıl 2009: Toz şeker ve baharat paketleyen bir tesiste çalışmaya başladım. Toz, beyaz şekeri gıda boyası ile boyayıp esmer şeker diye sattıklarına şahit oldum. Karşı çıktım, kovuldum.

Yıl 2007: Bir özel laboratuvardayım. Baktım, su analizlerinde hem yanlış hem de yasalara göre geçersiz bir yöntemle (MPN-çoklu tüp metoduyla) sonuç yazılıyor. Laboratuvar sahibine bu sonuçları analiz yapmadan yazmak etik değil dediğimde aldığım cevap şu oldu: Madem etik değil çalışmayın o zaman. (Mühürlenen suları hatırladınız mı?)

YIL 2010: Kepekli ekmek diye gene bir çeşit boya işlevine sahip “rogena” isimli katkı kullanılıyor. Un boyanıyor ve kepekli ekmek diye satılıyor. İçinde kepek ya yok ya da göstermelik miktarlarda bulunuyor. Rengi kepekli ekmek renginde boyalı ekmek sadece.

Artık çocukken annemden duyduğum sütçünün süte su katması hilesini tek hile olarak bilmek istiyorum. Yapılan hilelerden o kadar bezdim ki...
Nebi Gökırmaklı
Gıda Mühendisi

“BEN OKUYAYIM DİYE AİLEM KARDEŞİME 1 LİRA VEREMEMİŞ”

Acılı bir mesaj da Anadolu’dan geliyor.

Diyor ki:

Ben üniversiteyi bitirdikten sonra anladım. Ben okuyayım diye kardeşlerime harçlık vermemişler. Üniversiteyi bitirdim. Kep giyme törenine bile gitmedim. Şimdi başka bir işte çalışıyorum. Aldığım maaşı duysanız siz utanırsınız...”

Evet, acılı mesajlar çığlıklar halinde yağıyor.

Aysen Orhan, Ecem Akan, Gamze Baygençler, Hüsnü Erdem, Hamdi Ekizoğlu ve birçok su ürünleri mühendisi kardeşim... Mustafa Yıldızhan, “Bu meseleyi ancak Tayyip Erdoğan çözer” diyerek benim aracılığımla Başbakan’dan randevu isteyen Öznur Erdoğan... Seda Gözer... Hepinizin adını buraya yazmak isterim.

Ama tek bir isim bile hepinizin çığlığı olmaya yetiyor.

KIRILAN HAYALLERİN CİROSU

Vahap Munyar’
ın aktardığına göre bugün Türkiye’de restoranların yıllık cirosu 632 milyar dolar...

Peki, işsiz gıda mühendislerinin değeri nedir sizce?

Ya da kaybolan umutların, kırılan hayallerin cirosu olabilir mi?

Yazarın Tüm Yazıları