Bodrum beş, on yıl içinde sizlere ömür

O koy bir zamanlar pırıl pırıl, ne var ki, daha geçen hafta şarıl şarıl kanalizasyon akıyor.

Haberin Devamı

Belediyeye telefon ediliyor, ekipler geliyor, kanalizasyon akan derenin önüne set çekiyor. Akıntı devam ettiği için, doğal olarak bir süre sonra, lağım suları seti aşıyor ve yeniden denize akıyor.
Burası Bodrum Gündoğan’daki koylardan biri. Gözümün önünde yaşadığım bir facia.
Koyun çevresi ev dolu. Yetmiyor, bir de dört katlı otel yapılıyor. Otele izin verildiği için, Gündoğan Belediyesinde birilerinin başı dertte. Ama, otel çalışıyor, ne gam.
Otelin devamında, denize sıfır geniş bir arazi var. Halkın dilinde, “oraya da yakında başka bir otel yapılır ve bu koyda artık denize girmek hayal olur”.
Temiz denize nerede giriliyor? Beach’lerde. Kişi başına şu kadar para kesilen, kapatılmış kıyılarda.
ARITMA VAR YOK
Bodrum’da temel sorunlardan bir diğeri arıtma tesislerinin eksikliği.
İlginç olan, olmayan arıtma tesisine kimse ses çıkarmazken, varolan arıtma tesisi ile ilgili belediyenin ceza kesmesi.
Eski bir örnek çok tipik. Gündoğan’da TRT Dostlar Sitesi’nin arıtması var. Belediye, arıtmanın su kaçırdığını ve çevreye pis koku yaydığını öne sürerek, siteye ceza kesiyor. Site mahkemeye gidiyor. Mahkeme, cezayı iptal ediyor. Bu olay beş, altı yıl önce.
Günün sorusu ise, belediyeler kangren haline gelmiş arıtma tesis sorununa ne kadar eğiliyor?
BAHÇELERİN SONU
Bodrum bitmek bilmeyen rant kapısı. Bodrum’da dağ, taş bina. Evlerin satış fiyatı dolar ve euro üzerinden. 250, 300, 350 bin dolar ve eurolar havada uçuşuyor.
Mandalina bahçeleri birer birer tarihe karışıyor. Her bahçe beton yığınına dönüşüyor. Sıra sıra evler. Ya da otopark ya da yarım kalmış taş yığınları. Doğada cinayet üstüne cinayet işleniyor. Sonucu malum.
Bodrum, çok kalmaz, beş, on yıl içinde sizlere ömür. Ne temiz bir deniz kalır geriye, ne temiz hava. Eğlence merkezi olarak kalırsa, ne ala. Yoksa deniz, kum, güneş, unutun hepsini.
Sözde, çok gözde, oysa karaya vurmaya hazırlanıyor.

Haberin Devamı

Yoksa Tahran’ın manevrası mı

FARS Haber Ajansı, Mehr, İRNA, hepsi de İran’ın resmi haber ajansı.
İran’da resmi haber ajansı demek, resmisi bir yana, haber ajansı demek, zaten resmi otoritenin denetiminde demek. Eğer, o ajanslar, Murat Karayılan’ın yakalandığına ilişkin bir haber veriyorsa, ama o haber daha sonra doğrulanmıyorsa, bu iletişim arızasından çok, Türkiye-İran hattındaki bir arızaya denk düşüyor, gibi.
İran resmi sitelerinin hepsinde, “yakalandı” haberi Karayılan’ın fotoğrafı ile birlikte yer alıyor. Yine de, iletişim hatası sanki ikinci planda. Üstelik, haberi veren Burucerdi, bizdeki MGK benzeri, Milli Güvenlik Komisyonu Başkanı.
Gerçi, Burucerdi’nin ağzından “Karayılan” lafı çıkmıyor. “PKK’nın ikinci adamı yakalandı, siz ne diyorsunuz” şeklinde bir gazetecinin sorusu üzerine, verdiği yanıt ortalığı karıştırıyor.
Anadolu Ajansı Karayılan’ın yakalandığı haberini Fars Haber Ajansı’na dayandırıyor. Haber yayınlanınca, Ankara haberin Farsça, özgün metnini inceliyor. Sonra Tahran’la bağlantıya geçiyor. Ancak, doğrulatamıyor. Ankara’nın dikkatini çeken bir şey var. İranlılar her şeye rağmen, tam bir yalanlamaya gitmiyor, arada bir yerde bırakıyor.
Ankara’da senaryolardan biri şu. Tahran bu haber üzerinden Ankara’ya, “sen Suriye’ye baskıyı azalt, ben PKK’yı hizaya getiririm” mesajını iletiyor. Suriye, İran’ın can damarı. Şam rejiminin düşmesini istemiyor. Yani, Tahran Türkiye ile pazarlığa giriyor.
Bu haber doğruydu, eğriydi lafının ötesinde, Tahran’ın diplomatik manevrası gibi.

Haberin Devamı

Beyoğlu’nda işler kesat

TURİSTLER geliyor, onlara göre, İstanbul’un en popüler mekanı Pera’da yemek yemek, içki içmek için. Bakıyorlar ki, sokaklar bomboş, “burası kapanmış” diyerek geri dönüyorlar.
Bir süre önce Beyoğlu’nda ara sokaklarda lokantaların önlerinde bulunan masalar büyük yerden gelen emirle kaldırılıyor. Oysa, belediye o masalardan 60-80 lira arasında değişen işgaliye, yani vergi alıyor.
Sokaklarda masalar önce Asmalı Mescit’te yasaklanıyor. Sonra bütün Beyoğlu’na yayılıyor. Esnaf yasağın kaldırılması için, doğal olarak Beyoğlu Belediyesine başvuruyor. Ama, Beyoğlu Belediyesinde yetkili birini ara ki, bulasın. Olayla doğrudan Valilik ve Büyükşehir Belediyesi ilgileniyor.
Beyoğlu kiliseler, müzeler, tarihsel kalıntılar, konsolosluklar, her türlü alış veriş merkezleriyle dolup taşan bir yer. Pera diyerek, yabancıların görüp, gezmek için yanıp tutuştuğu koca bir alan.
Orayı dolaştıktan sonra, dünyanın her turist bölgesinde olduğu gibi, olayın keyfini çıkarmak, sokaklara konulan masalarda yemek yemekten geçiyor. Paris, Berlin, Roma, Moskova, Madrid, Viyana, gerisini siz sayın, her yerde böyle bir kültür var.
O kültür İstanbul’da artık yok. Beyoğlu’nda işler kesat, yüzde 10’a kadar düşmüş durumda.

Yazarın Tüm Yazıları