Beynimiz ütüldü diye adamın hakkını yiyor olabilir miyim?

Yakışıklı olduğu kadar küstah... Yok yok, kıyamazlar...

Yakışıklı olduğu kadar içli, komik ve şahane bir kardeşimiz olan Deniz’in bilgisayarından geçtiğimiz ay mütemadiyen aynı nakarat yükseldi:

‘Saydım kaç gün oldu / Saydım kaç gece oldu / Saydım her gün aynı / Dön, dön istersen...’

Mümkünü yok, başka şey çalınmıyor, başka bir şey duyulmuyor.

Sayfaların yapıldığı odada, varsa yoksa Ogün Sanlısoy, sayıyor da sayıyor...

Tamam yani, ben de aynı albümü ve şarkıyı üst üste yüzlerce defa dinleme ‘beceri’sini haiz bir mahlûkatım ama Deniz, bu konuda algının kapılarını, tahammülün boyutlarını, obsesyonun sınırlarını zorladı. Háliyle genç arkadaşımızın bu durumu merakımızı gıdıkladı.

Dayanamayıp; ‘Ne ayak bebeğim?’ diye sordum; ‘Bu yönetime karşı pasif direniş midir? Amirlere yönelik pasif agresif bir saldırı mıdır? Nedir?..’

Macintosh’a gömülüp ha bire sayfa yapmaktan çocuğun gözleri kan çanağına dönmüş durumda. Gece-gündüz burada. Evin yolunu unutmuş bir hálde çalışıyor. Ne bileyim, düşündüm ki bu herhalde asker gibi, şafak sayıyor...

Ben orada çocukla empati kurup, abla tonlarında avutmak derdindeyim, o ise hiiiç iplemedi. Monitörden gözlerini bile ayırmadı ve ‘Şahane şarkı... Şahane adam... Adamım...’ Öyle dedi...

Pentagram’ın eski solisti Ogün Sanlısoy’un seveni çok. Kabul etmek gerekir ki, zaten sevilmeyecek bir tarafı da yok.

Gayet mütevazı, ayakları yere basan, sağlam bir şahsiyet...

Vokalse vokal, gitarsa gitar... Aranjörlük, prodüktörlük, beste ve söz yazarlığı; on parmağında on marifet...

Pazarlama politikasından kaynaklanan nedenlerden ötürü pek satmayan ilk solo albümü Korkma’dan yıllar sonra çıkan ‘O Gün’ de Allah için gayet düzgün bir albüm; kulakların pasını siliyor.

Gelin görün ki, yalanım yok, gül gibi, taş gibi şarkıların yer aldığı albümün çıkış parçası olan Saydım’ı bir türlü sevemedim. İlk dinlediğimde; ‘Bir nakarat kaç kere tekrar edilebilir? Bu şarkı 10 dakika mı sürüyor, bana mı öyle geliyor?’ şeklinde düşünmüş, nakaratın her tekrarında, içimden saydırmıştım (!). İşte o gün tebelleş olan bu his, mümkün değil, bünyeyi terk etmiyor.

Klibe gelince, bir rocker klásiği denilebilir.

Özellikle rock icra eden müzisyenlerin hemen hepsinin mutlaka bir bina damına çıkıp klip çekmesi bu tarzın takipçilerinin dikkatli nazarlarından herhalde kaçmamıştır.

Bundan yıllar, yıllar önce U2 dama çıkıp klip çektiğinden beri sanki, bina damında klip çekmeyen rock yıldızı, rock yıldızı sayılmıyor. Hatta damda klibi olmayan rock müzisyenine kız mız verilmiyor.

Ogün de nitekim, tahminen Cihangir dolaylarında bir binanın tepesinde, Boğaz manzarasına nazır bir şekilde bir yandan gitarını çalıp, bir yandan da şarkısını söylüyor.

Yani, işte bildiğiniz: Sayıyor, sayıyor, sayıyor...

Ben şimdi merakla ve hararetle ikinci klibi bekliyorum. Neticede gayet başarılı bir albüm.

Yani böyle şeyler yazmış olmak ağırıma gidiyor, yemin ederim. Vallahi de billahi de lafa girerken gayet iyi niyetliydim. Zira gönül, Ogün Sanlısoy söz konusu olduğunda daha iyi şeyler söylesin istiyor; ciddiyim...

Velhasıl, bilemedim... Yahu acaba Deniz yüzünden beynimiz ütüldü diye adamın ve şarkının hakkını yiyor olabilir miyim?
Yazarın Tüm Yazıları