Beklentiler artıyor

Bugün öğle saatlerinde duygusal gerilimin açığa çıkacağını işaret eden gökyüzünün konumu, kaza potansiyelinin yüksek olacağını gösteriyor.

Beklentiler artarken sabırsızlık ve telaş sonucunda karışıklıklar yaşanabilir. İletişim ve haberleşme trafiğinde ortaya çıkacak karışıklıklar, uygulamalarda kullanılan yöntemlerin değişmesi için zorlayabilir.

Zaman tüneli

Çok boyutlu dünyanın sadece tek boyutunda yaşıyoruz. Peki öbür boyutlara ne oluyor? Yoksa kuruntumuz mu?

Tabii ki değil. En azından hepimizin bildiği bir "zaman boyutu" var. Ama zaten onun da içinde yaşıyoruz. Zaman ve mekanla sınırlı dünyanın içinde. Bildiklerimiz de öğrendiklerimizden ibaret.

Bildiğimiz ve yaşadığımız şuur halinin birazcık dışına çıkartan, farklı bir şuurluluk içine girdiğimiz anda sarsılıyoruz. Hemen dengemiz bozuluyor. Normal şuurumuza kavuştuktan sonra da "Neydi o" diyoruz, ama bir kez tren kaçmış oluyor. Yaşamaktan korktuğumuz şeyi anlamamız mümkün değil. Sonra da "zaman tüneli" gibi benzetmeler yapıp, "hal"imizi tarif etmeye çalışıyoruz. Aslında "tünel" sözcüğü, bu durumu tanımlamak için hiç de fena değil.

Tünel deyince aklınıza ne geliyor? Bir yerden başka bir yere geçişi sağlayan etrafı çepeçevre kapalı bir geçit gelmiyor mu? Biz nerede yaşıyoruz? Düşüncelerimizle oluşturduğumuz duvarların bizi sıkı sıkı sarıp sarmaladığı böyle bir geçitte. Düşüncelerimizin yoğunluğu, niteliği, değişimiyle birlikte tünelin fonksiyonu da değişiyor. Bir zamanlar sıradan, ağır ve yeknesak bir tünel olduğu halde daha sonra bir tüp geçide, hatta hız tüneline dönüşebiliyor.

Algılama ve değerlendirmelerimiz zaman içinde fark edilmeyecek biçimde gelişip değiştiği için üzerimizde herhangi bir baskı ya da korku yaratmıyor. Fazla aldırmıyorsunuz ve kolay uyum sağlıyorsunuz. Tabii bu arada değişimi de pek kavrayamıyorsunuz.

Fakat sımsıcak otururken aniden buz gibi bir havayla karşılaşacak olsanız, şaşkınlık ve panik bir anda bütün bedeninizi kaplar. Hatta sıcaktan gevşemiş adeleleriniz karşılaştığı soğukla felç bile olabilir. İşte hızlı değişimler de böyledir. Ancak yavaş yavaş hızlanıp sonra gittikçe artan hıza uyum sağlarsınız ve her şey hızlandığı halde bunun farkında olmazsınız.

Biz de hız tüneline girmiş bulunuyoruz. Değişen ve gelişen olayların hızı şuurumuzu da etkiliyor. Ve şuurumuz düşüncelerimize yansıyor. Düşüncelerimiz şuurumuzu daha bir yükseltiyor. Kendimizi olayların bir parçası sanırken, olayların yanımızdan hızla akıp geçtiğini anlamaya başlıyoruz. Daha doğrusu anlamalıyız. Ama hálá bilincimiz eski duvarların örgüsünü arıyor. Olması gerekenlerle olanlar arasında sıkışıp kalıyoruz.

Halbuki hız tünelinin içinde yavaşlamak, durup etrafınıza bakmak gibi bir şansınız yok. Şayet buna kalkışacak olursanız, ne bir şey görebilir ne de anlayabilirsiniz.

Anlamak ve bakmak için tek bir şansınız var, o da hız tünelinin hızına uyum sağlamak. Aynı hızda akacak olursanız, o zaman çevrenizde görülecek ne varsa, anlayabilirsiniz. Ancak, o zaman anlaşılır hale gelebilir. Bu durumda ne olması gerekenlere, ne de olanlara takılıp kalmamak gerek. Her ikisi de hızınızı kesecek, kavrayış ve yeteneklerinizi dumura uğratacak şeyler. Hız tünelinde yapılacak tek şey, hareketin içine nüfuz etmek. Hareketin hızına uygun hıza ulaşabilmek. Bu çok önemli. Çünkü, bunun yaratıcısı biziz.
Yazarın Tüm Yazıları