Baykal-Derviş uyumunu şiddetle merak edenlere

BÜYÜK bir merak içinde olanlara, hatta bir çıngar çıkmasını bekleyenlere önce şunu söyleyeyim ki, bu ikili, bu işi hiçbir sorun çıkmadan götürür.

Ne Baykal Derviş'i yer bitirir, ne de Derviş Baykal'ın liderliğine ortak olmaya kalkar.

Öyle 30 yıllık dost filan oldukları için değil.

Aynı dünya görüşünü paylaşan iki uygar insan oldukları için de değil.

Ya da kaliteleri bakımından hiç değil...

Bu uyum işinin tılsımı başka gerçeklere dayanıyor.

Baykal bir politikacı ve bir lider. Sevenleri, beğenenleri olduğu gibi, sevmeyenleri, beğenmeyenleri de var.

Ama o bir siyasi lider.

Derviş ise iyi bir ekonomist. Donanımlı, deneyimli bir teknokrat.

Ancak bir politikacı değil, siyasi lider özellikleri hiç yok.

Hem Baykal hem de Derviş bu niteliklerini çok iyi biliyorlar.

Bu yüzden Baykal, sanıldığı gibi Derviş konusunda bir gün benim yerime oynar mı acaba kuşkusu taşımıyor.

Derviş de bir gün Baykal'ın yerini almalıyım özlemi içinde değil.

Her ikisi de kendi yeteneklerini, donanımlarını, niteliklerini, birbirlerine göre artılarını, eksilerini çok iyi biliyorlar.

İşte kimya, fizik ve saire ne derseniz deyin, bu ikili arasındaki uyum bu nedenle uyumsuzluğa dönüşmez.

Bunu bilmekte ve hesapları buna göre yapmakta yarar var.

* * *

Cumartesi günkü Hatay gezisinde bir önemli noktayı daha büyüteç altına almanın yararlı olduğunu düşünüyorum.

Bunu ben aylar önce yazmıştım ve demiştim ki: ‘‘Türk seçmeni Fransız seçmeninin ikinci turda yaptığını sandıkta yapmalıdır.’’

Bugün AKP olgusuna karşı Türkiye'de böyle bir bilinç hızla yayılmaya ve halkın kafasında yerleşmeye başladı.

AKP'nin merkez sağın oylarının büyük bölümünün üstüne hiç çaba harcamadan oturmaya başlamasının yarattığı tehlikeyi halk sezdi.

CHP'nin yükselmesinin, iktidar alternatifi haline gelmesinin en önemli nedenlerinden biri de merkez sağın dağınıklığı nedeniyle, dinci partinin ülke yazgısına egemen olma ihtimali...

Bu gerçeği gören Baykal, Hatay gezisi boyunca hep bunu vurguladı:

‘‘Sandığa giden seçmen oyunu kullanırken ‘ikinci tur' sorumluluğu içinde hareket etmelidir.

Dinci partinin iktidar olmasını önlemek için CHP'nin tek başına iktidar olma isteğine onay vermelidir.’’


CHP liderinin bu sözleri, Türkiye’nin geleceği açısından yaşamsal bir uyarıdır.

* * *

AKP veya AKP-MHP koalisyonu ile yönetilmek zorunda kalacak olan Türkiye'nin hem içerde, hem de dışarda ne gibi açmazlarla karşılaşacağını insan düşünmek bile istemiyor.

Çağdaş dünya ile bütünleşmek isteyen bir Türkiye'nin, her iki durumda da Ortadoğu karanlığına sürüklenme akıbetinden kurtulamayacağını görmek için geleceği okuma yetisine hiç gerek yok.

Çağdaş eğitimle değil, din ağırlıklı eğitimle yetiştirilecek nesillerin özlemi içinde olan bir parti...

Uygar dünya ile bütünleşerek değil, Turancılık ideallerini yeniden hortlatarak ülkeyi kalkındırmayı düşleyen bir parti...

Her ikisinin kafa yapısı, dünya görüşü Türkiye'yi uygar dünyadan koparmaktan başka ne başarı sağlayabilir?

Bu soruyu sandık başına giderken aklı başında, ülkesini seven, çocuklarının, torunlarının geleceğini düşünen herkesin kendisine sorması gerekir.
Yazarın Tüm Yazıları