Baykal’a düşen

POLİTİKADA 24 saatin bile çok uzun süre olduğunu gösteren bir süreç dün CHP’de yaşandı.

Haberin Devamı

Öğleden sonraki saatlere kadar CHP Genel Başkanlığı’na adaylığını koyan Kemal Kılıçdaroğlu lhine nerdeyse partinin tüm ileri gelenlerinden destek geliyormuş gibi bir hava vardı.

Ama sonra hava bulutlandı.

Nitekim gün boyu, başta partinin Genel Sekreteri Önder Sav ve Parti Meclis Grup Başkanvekilleri ile 58 milletvekilinin (geriye 39 kişi kalıyor) desteğini alan Kılıçdaroğlu’nun karşısına, akşamüzeri partinin Merkez Yönetim Kurulu (MYK) görüntüsü altında bizzat Deniz Baykal çıktı.

Bildiğiniz gibi dün öğleden sonra toplanan MYK hem, “kendilerine danışmaya gerek duymadan Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceğini açıklayan Genel Sekreter Sav’ı” görevden çekilmeye davet etti, hem de “Baykal’ın tekrar Genel Başkan olmasını istediklerini” açıkladı.

Böylece “Herkesin üzerinde uzalaşacağı adayı kendisinin destekleyeceğini, çünkü partinin birlik ve bütünlüğünü korumayı öncelikli bir görev saydığını” ilan eden Baykal’ın sözlerinde samimi olmadığı, birinci gün ortaya çıktı.

Bugün Ankara’da toplanıp ortak bir karar oluşturmaya çalışacak olan CHP İl Başkanlarının hangi sonuca ulaşacakları önemli, ama “tayin edici” değil. Şundan dolayı:

İl Başkanları kendi delegelerini belirli bir ölçüde yönlendirebilir ama delegeleri -özellikle böyle bir ortamda- genel kamuoyu daha çok etkiler. Çünkü onlar da bir gün seçmenden oy isteme durumunda kalabileceğini düşünür. O zaman Baykal’ın değil, seçmenin dediği olur.

Kılıçdaroğlu’nun adaylığını açıklaması üzerine doğan heyecan dalgası Kurultay delegelerini işte böyle bir ikilem içinde bıraktı.

O ikilem öte yandan, Baykal’ın parti üzerindeki otoritesinin çok ciddi yara aldığını ortaya çıkardı.

O da sebepsiz değil. CHP’de -aynen Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi’nde olduğu gibi- kendisini “numara neferi” konumunda görmeyen yok. Her şey Genel Başkan’da başlar, onda biter...

İnsanların buna ilanihaye katlanması mümkün mü?

Nitekim Baykal’ı istifaya mecbur eden bir skandal, barajın çatlamasına (veya tencerenin patlamasına) yetti.

Bu durumda CHP’nin 22 Mayıs gününde toplanacak olan 33’üncü Olağan Kurultay’a kadar çok yoğun, gergin ve karışık günler yaşayacağımız görülüyor.

Bu yoğun, gergin ve karışık günler, CHP’yi yeni bir bölünmeye götürür mü?

Gerçi CHP çok varta atlatmış bir partidir. Bunun da üstesinden gelir. Ama yine de içinde bulunduğumuz günlerin en önemli sorusu budur.

Fazla ihtimal vermiyoruz ama, Deniz Baykal tutar da “Kılıçdaroğlu üzerinde yoğun bir uzlaşı olduğunu görüyorum. Kamuoyuna yaptığım açıklamada ifade ettiğim gibi, üzerinde uzlaşılan ismi yani Kılıçdaroğlu’nu destekliyorum” derse, -ki onu büyütecek tek şey budur- CHP bu dönemden üstelik güçlenerek çıkar. Yoksa işi zordur.

Yazarın Tüm Yazıları