Babil’in asma bahçeleri ve gazeteler

ŞU dertli gezegenimizde, yazacak hiçbir şey kalmamış gibi gazetecilerin birbirlerini yazmalarına hiç alışamadım. Ama bugün ben de bir meslektaşımızdan söz etmek istiyorum.

Cuma günü onu dinlerken, bir yıl önce bir Alman gazetesinin İngilizce ekinde okuduğum haberi anımsadım. Ülkede, her şeyin altından onun çıktığını, Eurovizyon yarışmasına kimin katılacağına son iki yıldır onun karar verdiğini, onun istemediği bir kimsenin parlamasının mümkün olmadığını ileri sürüyordu haber. Alman basınında pek rastlanmayacak bir polemik yazısıydı.

Bu haberin nedenini Doğan Medya Holding’in düzenlediği ‘Medyada fark yaratmak’ konulu panelde anladım. Söz konusu gazeteci Bild Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Kai Diekman idi. Son yıllarda düşen tirajlara ve Die Welt gibi en ciddi gazetelerin bile kapanma ya da tabloidleşme seçimi arasında kalmalarına karşın, Bild’in 4 milyon tiraj ve 12 milyon okuyucuya ulaşması besbelli herkesin sinirini bozmuştu.

Diekman’ın sırrı ‘popülist olmadan popülerliği’ yakalamasından kaynaklanıyordu.

Yani halk kuyrukçuluğu yapmadan revaçta olabilmek.

Revaçta olmanın koşulları ise bir gazetenin, haberi en içinden en hızlı veren olması, gündem yaratması, halkın duygularını ve tepkisini aynı formatta yansıtabilmsi, meydan okuyabilmesi, insana odaklanması, yenilikleri tanıtması ve eğlendirici olabilmesiydi, hayat sürekli ‘buhran hali’, ‘olağanüstü durum’süreci değildi zaten.

Diekman’ın böyle özetlediği başarı formülü, Türk gazetecilik tarihinde denenmiş ve Hürriyet ile de başarıya ulaşmış bir formüldü. Bu formülün bana göre en önemli yanı, Diekman’ın, ‘Her şeyden önce gazetecilik rekabetine güvenin’ şeklinde ifade ettiği ‘iyi gazetecilik’ kalitesinden taviz vermemekti.

Bild bunu ne kadar uyarladı kestiremiyorum ama, popüler olurken popülist olmamanın iyi gazetecilikten geçtiğinin vurgulanması iyi bir tarifti.

*Ê* *

GELİRİNİN üçte ikisini gazete satışından, buna karşın sadece üçte birini reklamdan elde ederek kára geçmek, son dört ay içinde dört editör yardımcısını başka gazetelere daha üst sorumluluklarla kaptırmış olmayı övünçle anlattı Bild’in Genel Yayın Yönetmeni.

Bu kadar iddialı bir gazetede eski yıllarda olduğu gibi, halá ilk sayfada, çifter çifter çıplak kadın resimlerinin basılmasına anlam veremesem de Diekman ile hemfikir olduğum bir konu da, gazeteciliğin ‘mesafe’ mesleği olduğuydu.

Herkes bize ne kadar kızıyorsa, işimizi o kadar iyi yapıyoruz demektir.

Bu mesafe bugün, kendisini eleştirdiğimiz için fena halde sinirlenen başbakanın da, muhalefet liderinin de, ilanını haberle desteklemediğimiz için gücenen reklam verenin de çıkarına aslında. İyi gazetecilik herkesin yararına.

*Ê* *

AMA gazetecilik, bugüne kadar rastlamadığımız ciddi bir tehdit ile daha karşı karşıya. British Museum’un yayınladığı son rapor bu tehdide ışık tutuyor. Dünyanın yedi harikası içinde olan Babil, Amerikan askerleri tarafından üs haline getirilmiş ve tahrip edilmiş. Bağdat’ın 80 kilometre güneyinde, yıllara meydan okuyan bir duvar ile arkeolojik kazı alanında durup asma bahçelerini hayal etmiştim. Şimdi oraları tanklarla dümdüz edilmiş, toprağa karışarak zamana meydan okuyan kalıntılarla, siperlerdeki kum torbaları doldurulmuş. İnsanlığın feryadı yükseldi içimden. İyi bir gazeteci kalkar gider. Ama Irak gazetecilere kapalı. Yasak yok, fakat kime başvursanız, ‘önermiyoruz’ yanıtını alıyorsunuz. Irak ile ilgili her şey gibi seçimler de ancak kısıtlı kaynaklardan izlenebiliyor. Dünya basınının bugünlerde ciddi biçimde tartıştığı konu bu. Babil’in tahrip edilmesi gibi, gerçekler ortaya çıktığında iş işten geçmiş olacak. Yasak yok ama adı konmamış bir sansür bu.
Yazarın Tüm Yazıları