Ayrımcılığımız

DEVLET Bakanı Egemen Bağış resmi yazışmalarda bile farkına varmadan sürdürdüğümüz bir hatalı uygulamaya son vermiş.

Kendisine bağlı bir kuruluş olan Avrupa Birliği Genel Sekreterliği bundan böyle “Müslüman olmayan insan”ları anlatmak için kullanılan
“Gayrimüslim” deyimi yerine “Farklı inanç grupları” deyimini kullanacakmış.

Birçok insan “Ha öyle denmiş, ha böyle... Ne fark eder?” diyebilir. Ama kazın ayağı öyle değildir. Bilimin her dalında, ama özellikle diplomaside ve hukukta her kelime hatta virgülün bulunduğu yer, bazen altından kalkılamayacak sonuçlar doğurur.
Bazen de maksadınızı anlatmak için iyi niyetle kullandığınız bir deyim karşı tarafı rencide eder.
Nitekim Egemen Bağış’ın ele aldığı konu da onun karşısına böyle çıkmış. Anlattığına göre Türkiye’deki Süryani Kadim Ortodoks Kilisesi Patrik Vekili Yusuf Çetin, geçen yılki bir buluşmalarında kendisine, “Bizim konuştuğumuz dil olan Aramicede de ‘müslim’, ‘inanan’ anlamına geliyor; haliyle (bu) bizim de kullandığımız bir kavram. Dolayısıyla bizi ‘gayrimüslim’ kavramıyla tanımladığınızda ‘inanmadığımızı’ söylüyorsunuz” demiş.
Bağış konuyu inceletince Patriğin haklı olduğu sonucuna varmış. O nedenle “gayrimüslim” deyimini terk etmiş.
Dediğimiz gibi “iyi” etmiş.
Gerçi Cumhuriyetimizin “temel” hukuk belgesi diyebileceğimiz Lozan Antlaşması’nda da bu amaçla kullanılan deyim “gayrimüslim”dir. Ama madem ki o deyimin maksat dışına çıkan bir anlamı söz konusudur, onun yerine yenisini bulmak doğrudur.
Tıpkı bir zamanlar altını üstünü düşünmeden kullandığımız “Çingene” kavramı yerine “Roman” kavramını koymuş olmamız gibi.
Hoş sadece bizim değil, öteki ulusların da buna benzer gerçekleri vardır. Örneğin 1960’lı yıllarda, Afrika kökenli insanlara İngilizler dikkatli konuşurken “black” yani “siyah” derlerdi. ABD’de “Negro”, bizde de “zenci” denirdi. Bu deyimlerin “hakaret” amaçlı kullanılan türü İngilizcede “Nigger”dı.
Şimdi “siyah derili” insanları ifade için ABD’de “African American” (Afrika kökenli Amerikalı) deniyor. İngilizler de Amerikalıları taklit amacıyla uygun bir terim bulmuşlardır. Nedense dikkat etmemişiz.
Oysa bir Türk’e sorsanız bu deyimlerin hiçbirinde, karşı tarafın rencide olacağı bir unsur olmadığını söyler. Haklıdır da... Çünkü bizim kültürümüz bir insanı “rengi” nedeniyle küçümsemeye yabancıdır.
Ama Süryani Kadim Ortodoks Kilisesi Patriği’nin sözlerinden anlıyoruz ki, bize olağan geldiği halde “öteki” insanları rahatsız eden deyimler kullanıyor olabiliriz.
Örneğin biz “farklı inanç gruplarına” mensup insanlarımıza hitap ederken onlara “Sen bizden değilsin” mesajını pervasızca -hatta terbiyesizce- vermekte sakınca görmeyiz. Dostumuz David Kohen’e, “Ahmet Bey, Mehmet Bey” gibi “David Bey” değil de, “Bay David” deyişimiz gibi.
Keşke Egemen Bağış’ın açtığı çığır sayesinde, bu tür deyimlerimizi ve onların sebep olduğu algılamaları tarayan bir bilimsel çalışma başlatılsa -veya varsa su yüzüne çıkartılsa- da bilmeden yaptığımız “ırkçı”lıkları, “ayrımcı”lıkları tasfiye etsek. Bize yakışanı yapsak...
Yazarın Tüm Yazıları