Avrupa yorgunluğu

ASLINDA, genişleme sürecinde tüm aday ülkelerde bizimkine benzer tartışmalar yaşanmıştı, ama hiçbirinde gerginliğin bu derece arttığını anımsamıyorum. Ben kendi açımdan itiraf ediyorum ki, uçaklarda görülen metal yorgunluğuna benzer bir yorgunluk hissediyorum. Avrupa yorgunluğu.

Türkiye ile ilgili kararın bu kadar zorluk yaratmasının ardında Avrupa ve dünyadaki değişimin etkisi büyük. Dünya, Avrupa’nın genişleme kararı aldığı 90’ların Avrupası değil artık. 11 Eylül’ün etkisinin kuvvetle hissedildiği, çok kültürlük politikalarının çöktüğü, yabancı düşmanlığının yükseldiği, ekonomik büyümenin durduğu bir Avrupa var bugün karşımızda.

Başkanlığı Hollanda’dan devralacak olan Lüksemburg, daha şimdiden iki konuyu kara kara düşünmeye başladı bile.

Birincisi, Avrupa Anayasası’nın önümüzdeki yıldan itibaren üye ülkelerde referanduma sunulacak olması. Her ülkede bu konu, iç politika malzemesi haline getirilecek ve Avrupa bu dönemde ileri adımlar atmakta çok zorlanacak.

25 üyenin iç politika önceliklerinin engelleri ile karşı karşıya kalacak Avrupa politikaları.

İkinci mesele ise Ukrayna. Avrupa Ukrayna’ya nasıl bir hedef gösterecek?

Lüksemburg Başbakanı Jean Claude Juncker’e göre, Türkiye’ye tam üyelik, Ukrayna’ya ise imtiyazlı ortaklık hedefi gösterilmeli.

Türkiye ile ilgili karar böyle bir döneme rastlamasaydı, işler bu kadar karışmayabilirdi. Buradan da çıkacak sonuç, son on yıl içinde Türkiye’nin Avrupa’nın bu beşinci genişleme dalgasını mutlaka yakalaması gerektiğini söyleyenlerin haklılığını kanıtlıyor.

İşi bugün sağlama bağlamadığınız takdirde, yarın hangi dinamiklerin ne gibi sonuçlar doğuracaklarını kimse bilemez.

* * *

İMTİYAZLI Ortaklık, Türkiye için geçerli olamaz, çünkü tam üyelik perspektifi kalktığında, Gümrük Birliği’nin devam edebilmesi bile artık çok zor. Siyasi karar mekanizmasında olmadan, sadece üyelere açık olan Avrupa hukukunun dışında kalarak bu anlaşmanın derinleşmesi mümkün değil.

Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac bu seçeneği, ‘Müzakereler tam üyelik perspektifi ile açılmalı ama eğer bu süreç yürümezse, o zaman Türkiye’nin Avrupa’dan kopmasının önüne geçmek için farklı bir statü seçeneği de sunulmalıdır’ şeklinde ‘a la fransez’ bir üslupla formüle etse de, tam üyelik hedefi gölgelendiğinde, bizim için Avrupa’nın fazla bir cazibesi kalmaz artık.

Üstelik bu sadece Türkiye için değil, Avrupa’nın özel statü önereceği diğer ülkelerin de ilgisini azaltacak bir gelişme olacaktır.

Verdiği sözlerin arkasında durmayan, yarı yolda oyunun kurallarını değiştiren Avrupa, sadece dış politikada değil, entegrasyon hedefinde de -Türkiye’siz olsa da- istediği sonuca ulaşamayacaktır.

* * *

KIBRIS’ın Türkiye konusundaki ısrarını veto şantajına kadar vardırması artık komik bir hal aldı.

Kıbrıs’ı, çözümden önce üye alma kararı verenlerin, en küçük üyelerden birinin vetosunu sineye nasıl çekeceklerini izlemek de tarihi bir deneyim olacak.

Önümüzdeki bir hafta, Avrupa’nın en tarihi pazarlıklarının yapıldığı günler olacak. Aslında, son an formülleri bulmak Avrupa Birliği’nin en önemli özelliğidir. Bu da pazarlıkların son ana kadar süreceği anlamına gelir.
Yazarın Tüm Yazıları