Avrupa’ya karşı B planını konuşma zamanı

BAŞBAKAN Erdoğan dün, ‘BİZİM herhangi yeni şart düşünmemiz söz konusu değildir’ dedi.

Böylece, Ankara’nın yanıtı netleşmiş oldu.

Türkiye, Avrupa Birliği ile müzakereleri başlatmak için ek protokolü imzalarken yaptığı açıklamadan geri adım atmayacağını kesinleştirdi.

Bu açıklama sadece Avrupa’ya yönelik bir diplomasi taktiği mi?

Eğer öyleyse fazla bir ağırlığı olmaz.

Ama öyle değilse, o zaman AKP liderliği Avrupa Birliği hedefini iç kamuoyunda da tartışmaya açmak zorundadır.

Türkiye’nin Avrupa hedefi tabii ki, sadece bu hükümetin meselesi değildir. Ama siyasi liderlik kimdeyse sorumluluğun büyüğü de ondadır.

O yüzden de, Başbakan’ın ‘Bizim herhangi yeni bir şart düşünmemiz söz konusu değildir’ sözleriyle neyi kastettiğini açıkça tartışmamızın zamanıdır.

Ekim’de, üstü açık ya da kapalı yeni koşullar önümüze gelirse, ‘Bizden bu kadar’ mı diyeceğiz. Bunun anlamı nedir?

Hayır dedikten sonra masaya geri dönülebilir mi? Bunun koşulları, Türkiye’ye, ‘diğer adaylarla eşit muameleyi öngören Helsinki zirve belgesine geri dönüş’mü olur?

Yoksa Avrupa rüyasına nokta mı konur?

Bunları tartışmak zorundayız. Çünkü Fransa’nın tavrı, bir dil sürçmesi değildir.

* * *

CHIRAC’ın tavrını yadırgamıyorum. Çünkü Fransa Cumhurbaşkanı, daha referandumun hemen ertesinde genişlemenin devam etmesinin mümkün olmadığını ‘Genişleyen Avrupa’nın etkili biçimde çalışabilmesini sağlamak için gerekli kurumları oluşturmadan genişlemenin devam etmesini beklemek mümkün mü?’ sorusuyla zaten belli etmişti.

Tabii ki, Fransa Başbakanı da- ki kendisi düne kadar Türkiye’nin AB üyeliğini savunanlar arasındaydı- bir sabah uyanıp aniden öyle bir açıklamada bulunmadı. Fransa’nın, Avrupa’da Türkiye karşıtı cephenin siyasi liderliğini yapmaya karar verdiği açıkça görülüyor.

Aslında Avrupa Türkiye üzerinden kendi meselesini tartışıyor. Siyasi bir birlik mi yoksa, İngiltere ve arkasında ABD’nin de desteklediği gibi, ekonomik birlik mi ağırlık kazanacak.

Türkiye bu tartışmanın günah keçisi.

O nedenle de Türkiye’ye verilen sözlerin artık bir anlamı yok. Bundan sonra hepsinden cayabilir, Türkiye’ye karşı eteğinde kimin neyi varsa onun arkasına saklanabilirler.

* * *

FRANSA
’nın başı çektiği cephenin Kıbrıs’ın tanınması ısrarı, önümüzdeki ay başında 25 üye dışişleri bakanlarının yaptığı toplantıda, Türkiye’nin ek protokol imzasının hukuken geçerli olmayacağı sonucunu getirebilir.

Bu olmasa bile masaya bu taleple oturulduğuna göre, müzakere çerçeve belgesinde çıta iyice yukarı çekilebilir.

Bu son anı beklemeden, AKP hükümeti bir dönüm noktasına gelindiğini kamuoyuna anlatmalı.

‘Bu koşullarda AB ile müzakerelere başlamayacağız’ derken de B planı üzerinde düşünüyor olmalıyız.

B planı ile yeni bir vizyonu kast ediyorum. Yeni bir kamp arayışını değil.

Yedeğimizde Kürt meselesinden yoksulluğa, azınlık haklarından demokratik reformlara kadar tüm meselelerimize çözümleri içeren B Planıyla Avrupa’ya, ‘Bizim herhangi yeni şart düşünmemiz söz konusu değildir’ diyebilmekten söz ediyorum.
Yazarın Tüm Yazıları