Arap dünyasının lideri ’olmak ya da olmamak’

DÜN Gazze’de yeşil Hamas bayraklarının yanı sıra kırmızı beyaz ayyıldızlı Türk bayrakları dalgalanıyordu. Ekranlardan izledim. Görenler anlattı.

Kalabalık, Hamas Lideri Halit Meşal’in çağrısını desteklemek üzere sokakları doldurmuştu.

Hamas, El Fetih’in dışında kalacağı yeni bir demokratik birlik oluşturulması çağrısında bulundu.

Mahmut Abbas’ın devlet başkanlığı süresi 8 Ocak’ta dolduğu ve Hamas, bu süreyi uzatmak için El Fetih Yönetimi tarafından alınan önlemleri tanımadığı için, dertler içinde boğulan Gazze halkı, şimdi Hamas’ın tek meşru temsilci olarak tanınması amacıyla sokaklarda.

* * *

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan
’ın Davos’taki tavrı konusunda çok yazıldı çizildi.

Ben, sözlerin gücüne inanırım. Söz baldan tatlı, kılıçtan keskin.

Kılıçtan keskin sözlerle hedefi delik deşik eden mesafeli ve soğuk üslubu severim.

Baldan tatlı olanıyla zaten sorunum yok. Ama kör kılıçtan korkarım. Ne keser ne kesmez. Kontrol edilemez, kanırtır, sonuç vermez.

Keşke vücut diliyle, ses tonuyla, duygularıyla açığa vurduklarını sözlerle formüle edebilseydi Erdoğan. Acaba Başbakan’ın sokaklarda yankısını bulan Ortadoğu politikası aynı zamanda ne kadar Türkiye’nin politikası? Bu bir AKP politikasıdır. Ve Türkiye’yi kritik bir noktaya getirmiştir.

Erdoğan yaklaşımının Türk dış politikasına damgasını vurduğu henüz söylenemez.

Eğer öyle olsaydı, Elbit-İsrail Uzay Sanayi tarafından üretilen zırhlı UAV’ları almaktan vazgeçilmez miydi?

Gazze’deki felaketin arkasında operasyona katılan UAV’lerin payı olduğunu bile bile, bizim vergilerimizin İsrail Silah Sanayii’ne akması engellenmez miydi?

Ortadoğu sokaklarının bir başka ilahı olan Venezüella Devlet Başkanı Chavez’in yaptığı gibi İsrail Büyükelçisi de sınır dışı edilirdi.

* * *

DAVOS, Türkiye dış politikasında kritik bir süreci başlatıyor.

Ya Erdoğan Arap sokaklarının kahramanı olmayı, Türkiye Başbakanı olmaktan daha ciddiye alacak Hamas’ın siyasi taleplerinin arkasında duracak ve dış politikada ince ve kalın ayarları mecbur kılacak adımlar atılacak.

Ya da İsrail’e yaptığı gibi Hamas’a da bölge barışı için atması gereken adımları açıkça ve yine o sokakların önünde söyleyerek bugüne kadar Türkiye’nin izlediği arabuluculuk özelliğini koruyacak.

Erdoğan, yerel seçimlerin çekim alanına girmiş bir ruh haliyle, Arap sokaklarının yeni Nasrallah’ı ilan edildiği bir ortamda, bu ince ayarı nasıl yapar bilemem.

Yapamazsa, İsrail saldırılarından güçlenerek çıktığına inanan ve meşruiyet kazanmak için çıtayı yüksek tutan Hamas’ın peşinden gitmek zorunda kalacaktır. O zaman da Türkiye’nin bölgedeki kamplaşmanın dışında kalması zor.

İran’dan gelen tebrik mesajları da bunu gösteriyor. Anayasayı Koruyucular Genel Sekreteri Ayetulah Ahmed Cenneti, Erdoğan’ın "yiğitçe tavrının bazı Arap liderleri utandırdığı"nı söylüyor, Savunma Bakanı Mustafa Muhammed Neccar bu tavrın bütün Arap liderlerine örnek olması dileğinde bulunuyor.

Mısır Dışişleri Bakanı’nın, Hamas’ı ve Hizbullah’ı bölgede Tahran’ın işine yarayacak bir çatışma ortamını körüklemekle açıkça suçladığı ve cepheleşmenin derinleştiği bu günlerde Türkiye, bir tarafa doğru savrulma riskini hesaba katmak zorunda. Türkiye Başbakanı Arap sokaklarının lideri olmalı mı olmamalı mı?

Ortadoğu politikalarında aktif rol olmak sokaklardan geçer mi geçmez mi?

Bu soruların yanıtlarını önümüzdeki günler gösterecek.

ERDOĞAN ŞİDDETİ TEŞVİK ETMEMELİ

Önceki akşam üzeri Başbakan’ı izlemekle görevlendirilen meslektaşlarım telefon ederek haber verdiler. İstanbul metrosunun bir bölümünün açılışında Başbakan’ın, bir kısım medyayı İsrail’in avukatı olmakla suçlayan konuşmasıyla galeyana gelen kalabalığın kendilerine saldırdığını söylediler. Gazetecilere yönelik şiddetin Başbakan tarafından meşrulaştırılmasının, gazeteci cinayetlerini sık yaşayan bu ülkede ne gibi sonuçlar vereceğini tahmin etmek zor değil. Artık mesele sadece basın özgürlüğü değil, hayat özgürlüğünü de ilgilendiriyor. Başbakan Tayyip Erdoğan, görevlerini yapan gazeteciler açısından hayati risk oluşturmaya başlayan medya eleştirilerinde, halkı galeyana getirecek biçimde düşmanlık ve şiddeti körüklememeye dikkat etmelidir.
Yazarın Tüm Yazıları