Andıççılar

NECDET Açan bizim Yazıişlerindeki çok değerli arkadaşlarımızdan biridir. Bazen bizden pazar günü için şöyle Ertuğrul Özkök’ünkü gibi yumuşak ifadeli yazı yazmamızı ister. Açan’a bugüne kadar hep “O ayrı bir üslup becerisi ister” diyerek karşı çıktık. Ama bugün Şeytan ondan yana oynadı.

Haberin Devamı

Biz de medyamızın son günlerdeki “halleri”ni ele alalım dedik.

Önce belirtelim.

Medyamız -biz dahil- her konuda ahkâm kesmeye yüce tanrı tarafından memur edilmiş mahlukattan oluşur. Medyamıza bakan herkes, sadece Türkiye’yi değil, yedi düveli (devleti) yönetmeye yetecek bunca akıllı insanın heba olup gitmesine ne kadar yansa yeridir.

Örneğin biz, 58 yıldır bilfiil içinde olduğumuz bu mesleğin -ve medyanın- haline, ne yanlışlar yaptığına, önümüzdeki yıllarda başına nelerin geleceğine, zaaflarımıza ilişkin, haftada en az 5 adet, çoğu ipe sapa gelmez genellemeler içeren değerli (!) yazılar görürüz. Bunlara bir de “Pazartesi Vaazlarını” ekleyin.

Sonra o yazıları yazanların uygulamadaki hallerini karşımıza alınca, “Yarab! Dünyanın en sabırlı okuyucularını neden sadece Türkiye’de topladın?” diye sorasımız gelir.

Haberin Devamı

Çünkü denenle yapılan çoğu kez 180 derece zıttır.

Neyse ki bizim İletişim Fakültelerinin bu konuları bilimsel bir yaklaşımla ele alıp da tabloyu tüm gerçekliğiyle ortaya çıkartacak bir tane bile öğretim üyesi yoktur.

Böyle bir ortamda komik şeyler de olur:

Biliyorsunuz son günlerde bir “Balyoz” hikâyesi kamuoyunu işgal ediyor.

Birinci Ordu’nun 2003 yılında hazırladığı bir hükümet darbesi planı” varmış da, onun içindeki bir listede 137 gazeteci “Darbe için yararlanılacaklar” olarak saptanmış. “36 gazeteci de tutuklanarak” susturulacakmış.

Demokrasi tarihimize “darbe karşıtı” olarak adı altın harflerle yazılacak bu 36 değerli “demokrasi mücahidi” konuyu çok ciddiye almış olmalı ki, tuttular savcılığa bir suç duyurusunda bulundular.

O mene bir suç duyurusu idi, doğrusu anlayamadık ama yaptılar. Bunlardan biri, “Diğer 137 gazeteci de biz darbeciler tarafından kullanılmaya karşıyız diyerek savcılığa başvursun” istedi.

Tamam, kullanılmak istemiyorsan dikkat edersin. Nitekim biz bir tarihte Genelkurmay kökenli bir habere inanıp “Alçakları tanıyalım” dedik diye adımız “Andıççı”ya çıktı. Gerçeği öğrenince, bizi aldatanlara demedik laf bırakmadık. Mağdur olanlardan özür diledik, yine de iyi niyetimizi kabul ettiremedik.

Haberin Devamı

Ama son iki senedir hemen her gün en az 10 adet “Andıç” türü yani el altından gelen, “doğruluğu kontrol edilmemiş” haber yayınlayanlar, kendilerine bir saniye için dönüp bakmadan başkalarını “Andıççı” olmakla suçluyorlar.

Hele bu yaptıklarını bir de “ilkelere bağlı gazeteciliğin gereği” diye yutturmaya kalkmaları yok mu, insan “Güleyim mi ağlayayım mı?” demeye mecbur kalıyor.

Gördünüz, yine olmadı. Necdet Açan’ın istediği yazıyı yazamadık.

Yazarın Tüm Yazıları