Ülkemizde birkaç üniversitede Astronomi ve Uzay Bilimleri bölümü veya enstitüsü var. Lisans, Yüksek Lisans ve/veya Doktora derecelerinde eğitim veriyorlar. Bu üniversiteler Ankara Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi, Akdeniz Üniversitesi ve 18 Mart Üniversitesi’dir. Bunlar dışında fizik bölümlerinin altında astrofizik çalışmaları yapan üniversiteler de var. Bu uzay bilimleri bölümlerinde ne kadar öğrenci var ve şu anki çalışma koşulları ne diye merak ediyorsanız gelin bu soruların yanıtlarını ilk ağızlardan dinleyelim. Yazı dizimizin ilk konukları İstanbul Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri bölüm başkanı Prof. Dr. Tansel AK (TA), Ege Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri bölüm başkanı Prof. Dr. Varol KESKİN (VK) ve Türk Astronomi Derneği başkanı Prof. Dr. Aysun Akyüz (AA). Şimdi gelin onlara kulak verelim. Onlara yönelttiğim birkaç soru ile ahval nedir öğrenelim.
Sohbet aralarında zaman zaman uzaya sevdalı gençlerin mesajlarını da göreceksiniz. İvedilikle uzay ajansı kurulmasını isteyen bu genç dostların sosyal medyada başlatılan #TürkUzayAjansıİstiyoruz tagı altına yazdığı bazı görüşleri de böylece sizlerle paylaşmış olalım.
ST: 2015-2016 öğretim yılında bölümdeki öğrenci mevcudu neydi?
TA: 2015-2016 Eğitim Öğretim Yılı'nda, II. öğretim öğrencilerimiz de dahil olmak üzere toplam kayıtlı öğrenci sayımız 550 civarındaydı. II. öğretime artık öğrenci almadığımız için bu sayının giderek azalıp yeni bir seviyeye inmesini bekliyoruz.
VK: Bölümümüzde 2015-2016 Eğitim-Öğretim Yılında toplam kayıtlı öğrenci sayısı 282. Şu anda kayıtlı olanlar toplam 306. Aynı yıl kayıt yaptıran öğrenci sayısı 25. Bu yıl yeni kayıt yaptıranlar 28 ama ek kontenjanlarla biraz daha artacaktır.
ST: Sizce son yıllarda ülke genelinde astronomi gibi temel bilimlerdeki öğrenci sayısındaki düşüşün nedeni ne?
TA: Pratik yönden bakılırsa, öğrencilerin temel bilimlere talebinin azalmasının başlıca sebebinin, bu alanlarda ihtiyacın çok ötesinde kontenjanın açılmış olması gösterilebilir. Çok sayıda üniversitemiz ve temel bilim eğitimi vermek iddiasında olan çok sayıda bölümümüz var. Diğer sebepler değer yargılarımızdaki değişim ve üniversiteye bakış açımızdır bence. Bir kere öğrenci artık hayalindeki, kendisini mutlu edecek alanda (meslek) eğitim veren değil, çoğunlukla mezun olunca daha fazla para kazanabileceği ve iş bulabileceği alanda eğitim veren bölümleri arıyor. Bizim mezunlarımız ancak üniversitelerde araştırmacı olarak iş bulabiliyor, kadro da verilmediği için iş bulmak ihtimali son derecede düşüyor. Doğrusu öğrencilere hak vermemek elde değil, ama şahsen beni ömür boyu isteksizce işe gitmek zorunda bırakacak, mutlu etmeyecek bir alanda çalışmak istemezdim. Temel bilimlerin tercih edilmemesinin bir diğer sebebi, üniversiteye meslek okulu gibi bakmamızdır. Başka alanlarda bile bir mesleği yapabilmek için okulda alınan eğitim çoğu zaman yetmezken; temel bilimler söz konusu olduğunda üniversiteye meslek kazandıran bir okul olarak hiç bakamayız. Temel bilimler alanındaki eğitimle, bilimsel bakış açısı ve ilgilenilen alandaki yönlendirici ve asli bilgiler kazanılır. Bu eğitim akılcılığı, özgür ve esnek düşünceyi benimsetir insana. Çalışma disiplini kazandırır, kendimize, insana ve evrene bakışımızı akılla yönlendirir. Tabii eğer hak ettiği şekilde verilirse! Akademik düzeyde bir araştırmacı olmak için bu eğitimin üzerine yıllar süren ilave bir çalışma dönemine ve kadro bulunmasına ihtiyaç vardır. Yani ağır eğitim, çok çalışmak ve orta düzeyde bir maaş! Bu arada şunu da söyleyeyim, mezunlarımız eğitim aldıkları alanda iş bulamasalar bile, girdikleri her işte başarılı oluyorlar. Bunun başat sebebi aldıkları temel bilim eğitiminin kendilerine kazandırdığı sistematik düşünme alışkanlığıdır bence.
Temel bilimlerde araştırma ve eğitim yapılmasının zorunluluğu tartışılamaz. Dünya'da temel bilimlere yeterince yatırım yapmadan gelişmiş ve bağımsızlaşmış bir tane bile ülke bulamazsınız. Bu yatırımı da ancak devlet yapabilir. Çünkü özellikle astronomi ve astrofizik tarihin her devrinde pahalı, ama faydaları çok bir araştırma alanı olmuştur (Bkz. Günlük Yaşantımızda Uzay Teknolojileri).
VK: Bölümümüz bilim insanı yetiştirme görevi yapıyor ama ne yazık ki kayıt olanların önceliği iş bulmak. Bu nedenle iş bulma, özellikle de öğretmen olma konusunda piyasada çok tutulan bir bölüm değiliz. Bu nedenle öğrenci de daha garantili iş bulabileceği ve kolay bitireceği diğer bölümleri seçtiği için genel olarak öğrenci sayısında düşüş var. Bunların bir kısmı 1. ya da 2. sınıfta başka bölüme ya da üniversiteye geçip ayrılıyorlar ek olarak. Yani giren öğrenci ile mezun olan öğrenci sayıları epeyce farklı. Yarı yarıya diyebilirim.
AA: Ülkemizde temel bilimlerde ki öğrenci sayısında düşüşün bir çok nedeni olduğunu düşünüyorum. Bunlardan biri ortaöğretim programında özellikle fizik, kimya ve biyoloji dersleri öğrencilere sevdirilemiyor ve önemi kavratılamıyor. Temel bilimler konularında yeteri kadar uygulamalı eğitim yapılmıyor. Sadece sınava yönelik konular üzerinde duruluyor. Maalesef bu dersleri veren hocalar tarafından da temel bilimlerin meslek olarak seçilmesi önerilmiyor. Dolayısıyla öğrenciler üniversitelere girişte temel bilimleri mecbur kalmadıkça seçmeyi düşünmüyorlar. İkincisi, çoğunun tercih listesinde son sıralarda bulunan temel bilimler bölümlerine genellikle isteksiz, ilgisiz ve en önemlisi meraksız öğrenciler geliyor. Oysa bilindiği gibi bilimin anahtarı merak ve öğrenme isteği! Sonuç olarak alanlarında donanımlı olmayan sıradan mezunlar, alanlarında çok sınırlı iş olanaklarını değerlendiremiyor. Mezunlar iş bulamadığı için de tercih edilmiyor. Ayrıca, ülkemizde uzun vadeli ve çok yönlü düşünülen bir bilim politikasının olmaması, yüksek öğretim kurumlarının misyonlarının iyi belirlenememesi sonucu her dönemde popüler mesleklere bakılarak kontenjanların ayarlanması da temel bilimlerdeki bu düşüşün en önemli nedenlerindendir. Geçtiğimiz yıllarda temel bilimlere gündüz-gece açılan gereksiz kontenjanlar çok sayıda mezun verilmesi ve çoğunun iş bulamaması ile sonuçlanmıştır. Bu kadar işsizin olduğu bir meslek dalı da son yıllarda tercih edilmemektedir.
ST: Sahip olduğumuz gözlem araç ve gereçlerini göz önünde bulundurursak sizce elimizdeki olanaklar yeterli mi? Değilse sizce başka ne gibi ihtiyaçlarımız var?
TA: Yetişip geçmek istediğimiz ülkelerle kıyaslandığında gözlem imkanlarımız son derecede kısıtlı, hedeflerimiz karşısında kesinlikle yeterli değildir. Halen yapımı süren 4 m çaplı teleskoba sahip olacak Doğu Anadolu Gözlemevi çok önemli bir atılım olmasına rağmen; bunun da yeterli olmayacağını, özellikle TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi’nde yer alacak orta-büyük boy bir optik teleskop ve verimli odak düzlemi aletlerine ihtiyaç duyduğumuzu her fırsatta dile getiriyoruz. Yoksa başkalarının yaptığı gözlemleri arşivlerden alıp inceleyerek hedeflediğimiz düzeyde çalışmaları yapamayız. Eğer gelişmek, Dünya’da adımızdan söz ettirmek, bilim insanları yetiştirmek ve yurt dışındaki bilim insanları için çekim merkezi olmak istiyorsak, ülkemizdeki teknik imkanları da arttırmak zorundayız.
VK: Sahip olduğumuz gözlem araç ve gereçleri yok sayılabilecek şeyler. Hemen hemen bütün astronomi bölümlerinde amatör gözlem araçları kullanılıyor. Çünkü devlet yatırım yapmıyor. Yine de öğrenci yetiştirme ve sonuçta bilim insanı yetiştirme görevini bu olanaklarla da olsa yapmaya çalışıyoruz. Türkiye komşularına bakarsanız hepsinde 1 m sınıfı teleskoplardan birden çok var. Bizde bu açığı TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi gidermeye çalışıyor ama yeterli değil. Benim fikrimce her bölümün en az 1 m çaplı teleskobu olmalı. Hem de birden çok sayıda olmalı. TUG' da ise 3 m ya da daha büyük teleskoplar bulunmalı. Bir de astronomi bölümleri olanaklarını paylaşmalı. Çoğu tam kapasite kullanılmıyor ne yazık ki. Amatör de olsa çok işe yarıyor küçük teleskoplar oysa ki.
AA: Günümüzde hızla gelişen teknoloji dikkate alınırsa elbette gözlem araç ve gereçlerin eksik olmadığı söylenemez. Fakat özellikle optik astronomi alanında Doğu Anadolu Gözlemevine kurulacak 4m'lik kızıl-öte teleskop camiamız için TUG' dan sonra çok önemli bir olanaktır. Ayrıca 3m sınıfında bir optik teleskobun TUG'a kurulması ve uzun zamandır sürdürülen radyo teleskop projesinin de benzer şekilde desteklenmesi camia olarak sahip olmak istediğimiz olanaklar arasındadır. Astronomi biliminde büyük projeler çerçevesinde yer-tabanlı ve uzay tabanlı gözlem araçları çok maliyetli olduğundan ülkeler genellikle uluslararası işbirliğine başvurmaktadır. Avrupa Uzay Ajansı (ESA) ve Avrupa Güney-yarımküre Gözlemevi (ESO) bizim de katılabileceğimiz büyük organizasyonlardır. Türk araştırmacılara uluslararası katılımla çok geniş olanaklar sunacak bu tip üyelikler uzun süredir astronomların gündemindedir fakat yetkili makamlardan henüz beklenen gelişme kaydedilememiştir.
ST: Türkiye’nin Dünya astronomi camiasındaki yeri sizce ne?
TA: Başarılı ve dikkat çeken araştırmacılarımız var, ama sayımız az. Sanırım üniversitelerdeki doktoralı astronom ve astrofizikçi sayısı 120 civarındadır. Bu can sıkıcı derecede düşük bir sayı olduğu gibi, bunların içinde düzeni araştırma faaliyeti yapanların sayısı da azdır. Buna rağmen bilimsel yayın ve atıf sayımız gençlerimiz ve onları destekleyen öğretim üyelerimiz sayesinde hızla artıyor. Atıf sayımızın artması çalışmalarımızın kalitesinin de arttığını gösteriyor. Uluslararası ilişkilerimiz de artıyor. Fakat araştırma yapan öğretim üyesi ve yardımcısı sayısını ve gözlem imkanlarımızı daha da arttırmadıkça, Dünya astronomi camiasında önlerde yer almamız mümkün değildir.
VK: Türkiye’nin Dünya astronomi camiasındaki yeri olanaksızlıklara karşın fena değil. Özellikle yurtdışındaki meslektaşlarla ortak çalışmalar oldukça tatmin edici. Daha fazla olanak olsa uzun vadede çok daha iyi yere gelebiliriz ülke olarak. Bunun bir koşulu da lisans üstü için yurtdışını teşvik etmek. Bu sayede yetişen yeni bilim insanları Dünya'daki bilimsel yaklaşımı görüp öğreniyor ve özümsüyor. Bir de yabancı dil konusunda sorunsuz hale geliyorlar ki bu çok önemli bence. Çünkü camiada hatırı sayılır sayıda doğru dürüst İngilizceyi kullanamayan kişi var. Dolayısı ile bu açığı gençleri yurtdışına göndererek telafi edebiliriz diye düşünüyorum. Ben ayrıca yetişimi astronomların da yurtdışına sıklıkla gitmelerini teşvik ediyorum ama kapasitesi yeterli olmayanların eleştirilerine hedef oluyorum ne yazık ki.
AA: Türk astronomi camiasını genellikle genç ve dinamik elemanlar oluşturmaktadır. Konumuzla ilgili dünyada ki gelişmeleri takip edebilen, uluslararası projelerde görev alan ve uluslararası dergilerde yayın yapabilen bilim insanlarımız vardır. Yukarıda sözü edilen organizasyonlara Türkiye olarak üye olduğumuzda, büyük çaplı (> 8m ) teleskoplarda gözlem yapabilir ve uydu projelerinde yer alabilirsek, çalışmalarımızın çok daha fazla ivme kazanarak ve Dünya sıralamasında daha üstlere çıkabileceğimize inanıyorum.
ST: Türk Uzay Ajansı kurulması konusundaki görüşleriniz nelerdir?
TA: Ülkemizin uzay yarışında yer alması için elbette son derecede gerekli olduğunu düşünüyorum. Ancak önce şu soruların yanıtı kesin ve açık olmalı kafamızda: Uzay yarışı denilince ne anlıyoruz? Türk Uzay Ajansı'nı neden kurmak istiyoruz? Uzay yarışına sadece bir mühendislik çalışması olarak bakamayız. Bu yarış çok disiplinli koordinasyon gerektiren bir çalışma ortamı gerektirir. Bu yarışı Dünya’nın çevresinde dönerek yeryüzüne bakan uydularla sınırlarsak hata ederiz. Uzay yarışının sınırı evrenin kendisidir. Uzay yarışı aslında tam bir bilimsel araştırma yarışıdır. Bilimsel araştırmalar yeni teknolojilere duyulan ihtiyacı ortaya çıkararak teknolojik gelişmelere yol açar. Ayrıca böyle bir ajansın içini hakkıyla doldurmak için gerekli donanıma sahip uzmanların yetiştirilip bir araya getirilmesinin zorluğunun da farkında olmalıyız. İşte üniversitelerdeki eğitim ve araştırma faaliyetleri tam da bu noktada uzay ajansının destekçisi olmalıdır. Tam da bu yüzden üniversitelerdeki eğitim ve araştırma faaliyetleri desteklenmelidir.
VK: Türk Uzay Ajansı kurulmasına sıcak bakıyorum ama astronomi bölümlerinin tamamen dışında bir oluşum çok yanlış oluyor bence. Oysa ki astronomların bu tür konularda çok katkısı olabiliyor ve olmalı da. O nedenle yalnızca mühendislik gibi ele alınmayıp astronomi de işin içine katılmalı. Belki de, ajansa çalışan desteği sağlamak için, astronom olarak mezun olanlardan bu konuda mühendislik açısından lisans üstü eğitimle eleman yetiştirilmesi en isabetli yol olabilir. Uzun yıllar gerekecek doğru dürüst bir uzay ajansı haline gelebilmesi için yine de bu konuda henüz başlangıçta bile değiliz bence. Bir yerden başlamalıyız ama gerçekçi yatırımlar yaparak.
AA: Türk Uzay Ajansı kurulması girişimlerini çok olumlu buluyorum. Konu hakkında ayrıntılı bilgi bize ulaşmadı. Basından öğrendiğimiz , böyle bir planın olduğudur. Umudumuz bu konuda üniversiteler, enstitüler, ilgili dernek ve odalardan katkı talep edilmesidir.
İnsan düşünmeden edemiyor: Bir ülkenin astronomi bölümleri bu tarz sorunlarla boğuşurken o ülke nasıl uzay ajansı kuracak? Kursa bile o uzay ajansı ne kadar profesyonel çalışacak? Uzay ajansı kurulmasını hepimiz istiyoruz. Bu ajansın kurulmasını gerçek anlamda, samimiyetle en çok isteyen insanlar şüphesiz Türk uzay bilimciler ve gelecek hedeflerine uzay bilim ve teknolojilerini koyan ülkemizin gençliğidir. Uzay ajansı kurma çalışmalarında astrofizikçiler ciddiyetle dikkate alınmalı ve ülkemizde hala cereyan eden yukarıda bahsedilen sorunlar ivedilikle çözüme kavuşturulmalıdır.
ABD’de toplamda 135 üniversite ve kolejde astronomi ile ilgili çalışmalar yapılıyor. ABD’de 4 yıllık lisans derecesi veren enstitü sayısı ise 2012 itibariyle 3000’in üzerindeydi. İngiltere’de ise astronomi çalışmaları yapan üniversite sayısı yaklaşık 50 civarında. Bizde ise 6 üniversitede astronomi bölümü var. Toplam üniversite sayımız ise 200 civarı. Elbette Türkiye’deki her üniversitede ya da çoğu üniversitede astronomi bölümün olmasını beklemek çok da doğru olmaz. Sanırım önce yapılması gereken hali hazırda eğitim veren bu bölümlerin sorunlarını çözmek ve tam kapasite çalışmasına olanak sağlamaktır.
Belki de ülkemizdeki astronomi çalışmaları hakkında verebileceğimiz tek güzel haber şu an Erzurum’a son teknoloji ürünü 4 metre çaplı bir görsel+kızılöte teleskobun yapılıyor olması: Doğu Anadolu Gözlemevi (DAG). 2020’de ilk ışığı almayı beklediğimiz DAG teleskop dizaynı ile Dünya’da bir ilk olma özelliğini taşıyor. Proje sorunsuz ilerliyor. Bunun yanı sıra ülkemize ilk radyo teleskobunu kazandırmak için benim de içinde bulunduğum bir grup var gücümüzle çalışıyoruz. 30 metre çapında bir radyo teleskobu ülkemize kazandırmak ve ülkemizin uluslararası astronomi camiasındaki yerine katkı sağlamayı amaçlıyoruz. Yurtdışında radyo astronomi çalışıp ülkeme dönmemin nedeni budur.
Elbette yukarıda bahsedilen sorunlar çözülebilir. Yeter ki karar mevkilerinde bulunan kişiler uzay bilim ve teknolojilerinin önemini kavrasın ve bu işe samimiyetle sarılsın. Ancak halkın da bu noktada rolü çok büyük. Halkın desteği olmadan böyle büyük projelerin hayata geçmesi zordur. Önce halk uzay bilim ve teknolojilerinin önemine vakıf olmalı.
Türkiye'de astronomiyi sorgulamaya devam edeceğiz. Gelecek yazıda bu kez soruların yanıtları Ankara Üniversitesi ve Erciyes Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri bölümleri ile Tübitak Ulusal Gözlemevi'nden gelecek. Gelecek yazıda görüşmek üzere. Unutmayın #gelecekuzayda!
Bilim, mantık ve sevgi yol göstericiniz olsun,
www.selcuktopal.net
Twitter/astronomTurk