Alarm zilleri

O beyaz, ucuz plastik koltuklar, sadece CHP’nin değil, toplumun da hastalıklı bir dönemde olduğunu haber veren alarm zilleri etkisi yaptı bende.Zaten her şeyin düzgün gittiği bir toplumda sadece bir kurumun kötülemesi mümkün mü?Önce kendime o koltukların neden uçuştuğunu soruyorum. Solun nasıl güçleneceği tartışması sırasında mı? Yoksa sosyal demokrasinin halkın isteklerine vermesi gereken yanıtları hazırlarken mi?Maalesef siyasi partilerde bu tartışmalar çoktan rafa kalktı. Zaten ciddi bir partinin vizyon tartışmasında böyle kalitesizlik sahneleri olmazdı.Koltuk kavgasının koltuklarıydı uçanlar. Nereden nereye diye hayıflanmanın faydası yok. Çünkü çok uzun zamandan beri bir yerde değildi CHP.Toplumsal hastalıklarımız CHP’nin de bünyesini kavurdu ve sonunda, MHP’nin 1997’deki kavgalı kongresini anımsatan olaylara sahne oldu kurultay.Orada, Ülkücüler birbirlerine yine aynı beyaz ucuz plastik koltuklarla saldırmışlardı. Burada kimler kimlere saldırdı? İşte kafamı kurcalayan soru bu.* * *BAYKAL’ı ve Sarıgül’ü dinlerken tahta kurtlarına kurtlarına teslim olmuş bir yüce çınar karşısında gibi hissettim kendimi.İçindeki yolsuzlukları görmeyen, ya da gördüğü bildiği halde bunu zamanı gelince kullanmak için kenara koyan anlayışa şaşırdığımı söyleyemem. Bu öyle yaygın ki.Yolsuzluklar hepimizin hayatının içinde. Belediyelerden devlet dairelerine kadar her yerde her gün yaşıyoruz örneklerini. Göz yummaların ne kadar yaygın olduğunu hepimiz biliyoruz.Hastayız biz. Bunlara karşı koyamıyoruz. Sadece yolsuzluk mu?Anlaşamıyoruz. İki kişi bir araya gelip uzlaşamıyor güçlü olan kazanıyor. Kimse kimseye güvenmiyor, kurallar uygulanamıyor. ‘Nasıl yaranırım’ı düşünmekten, ‘Bu işin doğrusu nasıl yapılır’ aklımıza gelemiyor.Muhalefet partilerinin, tabela partisi haline geldikleri, haksızlığa karşı insanların kendi başlarına çare aramak zorunda bırakıldıkları, adi ve çok asil suçların bir türlü önünün alınamadığı bir toplumda, her şeyin çok iyi gittiğine inanan, inanmayanlara da kızan bir hükümet tablosuyla karşı karşıyayız.Buna bir de hiçbir şeyi umursamayan, dışarıda kıyamet kopsa pencereden bakmayan bir toplumu ekleyin.Alarm zillerinin çaldığını anlamak için çok düşünmeye gerek var mı?Bu bir dağılma hali. Hedeflerini, ortak paydalarını kaybeden toplumlarda dağılma, bölünmeden çok daha tehlikeli bir istikrarsızlık riski değil midir sizce?* * *OTURUP birlikte ağlayalım demiyorum, ama siyasi partilerin halktan ne kadar koptuklarını görüp, üzerinde düşünmenin zamanı geldi diyorum.Evet, bu yalnız bize ait bir sorun değil. Globalleşmenin sorunlarına, dünyada hiçbir siyasi parti çözüm getiremiyor. Siyaset yetersiz kalıyor.Fransa Cumhurbaşkanı Chirac’ın Davos’ta yaptığı konuşmada ‘Etik’ten söz etmenin zamanı geldi’ sözlerinin gündemi kaplayacak kadar geniş bir yankı uyandırmasının nedeni de bu.Artık çok daha geniş bir çevre, bu bencillik içinde yola devam edilemeyeceğini görüyor. Uzmanlar, üç sorunun insanlığı tehdit ettiğini söylüyorlar.Hepimizin bildiği ama ciddiye almadığı bu üç sorun, ‘Çevre, yoksulluk ve eğitim’ le ilgili acil çözümler üretemezsek işin sonu fena.Öyle çok zaman da kalmadı. Eğer bu sorunlar geçiştirilmeye devam edilirse, yirmi yıl sonra mutlu azınlık, mutsuz çoğunluğun arasına karışacak.Dünya alarm zillerini duymaya başladı.Ya biz?
Yazarın Tüm Yazıları