AKP, iktidarını Erbakan’a borçlu

TÜRKİYE’nin sanayileşmesiyle ilgili büyük projesi:

“Yüz bin tank, yüz bin motor...”
Mitingde toplanan üç yüz, dört yüz kişiye karşı:
“Bizi dinlemeye gelen, Milli Görüşe iman eden siz on binlerce kardeşimizin...”
1974 Kıbrıs Barış Harekatı sırasında CHP-MSP koalisyonunda:
“CHP kaçtı, Kıbrıs’a çıkmaya biz karar verdik...”
28 Şubat darbesiyle iktidardan düştükten sonra:
“Komutanlar bana teşekküre geldiler. Onlarla bir seans yaptık, yanlış yerde durduklarını anladılar, iki seans daha yapsaydık, hepisi (hepsi değil, hepisi) Milli Görüşe gelecekti”.
Türk siyasal yaşamının en renkli simalarından Necmettin Erbakan’ın değişmeyen özelliklerinden biri hayalciliği, diğeri bol bol nasihat vermesi. Gerçek ve onun görüşü çoğunlukla birbirini tutmuyor.
CHP İLK ATILIM
Üçüncü bir özelliği var ki, inatçılığı Türkiye’yi bugünlere getiriyor.
İlk partisi, Milli Nizam ile aldığı yüzde 7-8’lik oy oranı, MSP ile yüzde 12’lere, Refah Partisi ile yüzde 19’lara çıkıyor. Daha sonra gerçeklerden iyice kopuyor. Partisi her sefer kapatılıyor.
Ama, onun inatçılığı Siyasal İslam’ın Türkiye’de yükselmesinde büyük rol oynuyor.
1973’te CHP Erbakan’la hükümet kurarken, koalisyonun mimarlarından Deniz Baykal’ın gözlemi önemli:
“Ayrı dünyaların insanlarıydık. Temel dünya görüşlerimiz farklı olsa da, biz birbirimizi hiç bir zaman ötekileştirmedik. Bizim kurduğumuz koalisyon Türkiye’de dinci siyaset anlayışı ile Cumhuriyet kültürünün uzlaşmasında ilk denemedir. Farklı içerikte de olsa, CHP de, MSP de ulusal bağımsızlık çizgisinde bir araya geldi. Birbirini reddeden iki siyaset şaşırtan bir ortaklık kurdu.”
Ecevit’in daha sonra “tarihsel yanılgı” olarak tanımladığı ortaklık, Türkiye’de Siyasal İslam’ın ilk büyük atılımına yol açıyor.
KENDİ KADROLARI
Doksan yıllık Cumhuriyet’te İslam’ın siyasette temel rollerden birini oynamasında Erbakan’ın muhteşem katkısı unutulmaz.
Kendisi gerçeklerden koparken, onun öğrencileri, bugünkü AKP yönetimi, o katkıyı daha rasyonel bir çizgiye oturtuyor. Nasıl?
Kendi sermaye sınıfı, kendi işçi sınıfı ve kendi kadrolarını oluşturarak. Kendileri dışında herkesi ötekileştirerek. Sosyal devlet anlayışı ile birlikte. Askeri siyaset dışı bırakarak.
Günümüzde ciddi kalıp değişiklikleri ile beraber, Erbakan’ın mirasını yaşıyoruz.

‘Sen yerine otur’

28 Şubat sürecinde Başbakan Erbakan partisinin gurubunda kararları imzalayacağını söylüyor. Salonda bir genç adam ayağa kalkıyor, Erbakan’a:
“İmzalamayın efendim, imzalarsanız, yanlış yaparsınız.”
Erbakan kızıyor:
“Kabadayılık yapma, otur oturduğun yerde. İlla bir şey söylemek istiyorsan, git ormanda söyle.”
Bu kısa gerginlik, ilerde büyük ayrılığa yol açacak kapışmanın ilk adımı. MGK kararlarına karşı Erbakan’ı uyaran, Erbakan’ın da kızdığı genç adam kim?
O sırada İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan.

En garip açıklama

ERBAKAN’ın ölümü üzerine en garip açıklamalardan biri Genelkurmay’a ait:
“Değerli bilim ve siyaset adamı olarak ülkemize yaptığı büyük hizmetler daima hatırlanacaktır.”
Yirmi yıla yakın Ankara’da gazetecilik yaptım. O yılların bir bölümünde Erbakan’ın MSP’si CHP ile koalisyonda, bir bölümünde Erbakan yine iktidar ortağı. Tanık olduğum tüm konuşmalarda askerler Erbakan’ı sürekli eleştiriyor. Birebir tanıklık bir yana, 28 Şubat darbesi doğrudan Erbakan ve ekibini iktidardan düşürmeye yönelik.
Madem büyük hizmeti vardı, neden devirdin? Madem devirdin, şimdi büyük hizmetiyle övmek ihtiyacı neden?
Çünkü, bizde hayata veda edenlerin arkasından konuşulmaz.

‘Bunlar kasımda çöker’

AKP iktidarının ilk günleri. O sırada Başbakan Abdullah Gül.
Erbakan bir yandan yeni siyasal ittifaklar peşinde, bir yandan da kendi yetiştirdiği AKP’ileri eleştirmekten geri kalmıyor. Aylardan Ağustos, Erbakan:
“Bunların ekonomik politikası çöktü, bunlar fazla dayanamaz, Kasım’da düşerler iktidardan.”
Erbakan’ın tahmini üzerinden sekiz tane Kasım ayı geçiyor. Sonuç ortada.
Yazarın Tüm Yazıları