3 Ekim garanti mi

EK protokolü imzalayarak, 3 Ekim yolunda önemli bir virajın daha dönüldüğü kesin ama yolda hiçbir engel kalmadığı beklentisi doğru mu? Hayır.

Türkiye’nin Avrupa Birliği ile müzakereye başlayıp başlamayacağı hálá kesin değil. Son ana, 3 Ekim’e kadar da kesin olmayacak.

İlk aşamada, Türkiye’nin protokolü imzalarken yaptığı açıklamaya Avrupa Birliği’nin nasıl bir yanıt vereceği var.

Ağustos sonunda, AB Daimi Temsilciler Komitesi, hemen ardından 1-2 Eylül’de İngiltere’de toplanacak olan Dışişleri Bakanları ek protokol ve Türkiye’nin yaptığı açıklamayı tartışarak pozisyon belirleyecekler.

Rum Yönetimi ve Yunanistan, Türkiye’nin açıklamasına hemen karşı çıktılar. Rum Sözcü, bu açıklama ile ek protokolün imzalanmış sayılmayabileceğini bile iddia etti ve müzakereleri veto hakkını kullanabileceği işaretini verdi.

Rum Sözcü Hırisostomides, ‘Bir aday ülkenin, katılmak istediği birliğe üye bir ülkeyi tanımadığını açıklaması üzüntü vericidir. Bu, protokole atılan imzanın geçerliliğinin sorgulanmasına neden olan bir davranıştır’ dedi.

Oysa ondan bir gün önce Papadopulos, ‘Bu protokolün imzalanması Kıbrıs’ın tanınması anlamına gelmez’ demişti demesine ama Kıbrıs Rum Yönetimi’nin AB üyeliğini sonuna kadar kullanacağından kimsenin kuşkusu yok zaten.

Önemli olan, Avrupa’nın Türkiye ile müzakerelerin başlamasını istemesi.

Avrupa bu kararından vazgeçme noktasına gelmediyse, eylül başında da bu engel aşılmış olur.

Ama 3 Ekim’in önünde başka engel de var.

***

İKİNCİ
aşama ise müzakere çerçeve belgesi ve Avrupa Birliği üyesi ülkelerin liderlerinin Türkiye ile müzakerelere başlamak için Komisyona yapacakları çağrının metni.

Bu metne, var olan koşulların dışında yeni koşullar eklenirse, örneğin imtiyazlı ortaklıktan söz edilirse, bu müzakerelerin başlamadan sona ermesi anlamına gelir.

Türkiye’de hiçbir hükümetin, 1999’da Helsinki zirve kararı ile kazanılan haklardan bu kadar geri adım atması beklenemez.

Hiçbir anlam taşımayan bu öneri ile bazı Avrupa hükümetleri kendi iç kamuoylarına mesaj vermek isteseler bile Türkiye kamuoyunun da bu kadar siyasi liderlik zaafı gösterenlerle birlikte olmak istemeyeceği kesin.

İngiltere, Türkiye ile müzakerelerin başlamasına dönem başkanlığının önemli bir misyonu olarak görüyor. Protokolün AB tarafından reddedilmemesi için Türkiye’nin protokol metnine Kıbrıs ile ilgili şerh düşmesine karşı çıktı ve ayrı bir deklarasyon formülü geliştirildi.

O yüzden, müzakere belgesi için de devreye girebilir. Ama nereye kadar? Türkiye’nin 23 maddedeki muğlak ifadelerin kaldırılmasıyla ilgili talebi geri çevrildi. 17 Aralık belgesi olduğu gibi kaldı.

3 Ekim yolunda hálá engeller var ama Türkiye üzerine düşeni yaptı.

***

BİR başka engel daha var. O da Avrupa’dan gelecek sinyallere bağlı olarak TBMM’nin ek protokole vereceği onay. Eğer, Avrupa’nın isteksizliği devam ederse o zaman ek protokol metninin Meclis’de onaylanması da mümkün olmaz.

Ama artık rahatlıkla söyleyebileceğimiz bir şey var. Eğer bir yol kazası olursa bu, Avrupa’dan kaynaklanacak.

Bu noktaya gelinir mi? Neden olmasın? O zaman biz de ‘çağdaş uygarlık’ hedefi deyip yolumuza devam ederiz.

Ama önemli olan ‘çağdaş uygarlık’tan neyin anlaşıldığı.
Yazarın Tüm Yazıları