Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat KadıoğluYazarın Tüm Yazıları

11 Eylül’den sonra ABD ve Atatürk Havalimanı

İTÜ Afet Yönetim Merkezi öğretim üyesi olarak son dört yıldır her yaz ABD’ye gidip Afet Yönetimi konusunda eğitimlere katılıyoruz.

Bu eğitimlerin birinden yeni döndüm. ABD’de 11 Eylül terör saldırılarından sonra bazı şeyler değişti. 11 Eylül’den sonra ABD’ye gidiş gelişlerin zorlaştığı ve Müslümanlar’a bakışın kötüleştiği konusunda çok şeyler söylenmekte. İşte benim gözlemlerim.

Yaz aylarında ABD’ye gitmek için uçak bileti bulmak çok zor. Genellikle öğrencilerin ABD’ye dönüş tarihine rastlayan ağustos ayında uçabilmek için 1.5 ay öncesinden yedek olarak bekledim. Sonra da İtalya’nın Milano şehrinden aktarmalı olarak Washington Dulles Havalimanı’na bilet buldum (Teşekkürler Arife Hanım.) İtalyan Havayolları ile ilk defa uçtum. Ne Milano’da, ne de ABD’ye inmekte olan uçakta kimseye sormadan yerel saati öğrenmek mümkün oldu. Amerika kıtasına varana dek, THY’den alışık olduğumuz narin hostesler yerine, uçaklarda kaslı ve yaşlı, esmer ve uzun saçlı hostların kahve servisi yapması da bana biraz tuhaf geldi...

Neyse ABD’ye vardık ama şehir üzerinde birkaç tur atmadan önce alana inmek mümkün değildi. Cam kenarında olmanın verdiği avantajla ve yapacak başka bir şey olmamasından dolayı aşağıyı seyrettim durdum. Ormanların içinde birçok yeni evin inşa ediliyor olması dikkat çekiciydi.

Uçaktayken doldurmuş olduğum iki formu pasaportumla birlikte polise verdim. Adımı bilgisayara girince kayıtlarında parmak izimin ve fotoğrafımın olmadığı anlaşıldı. İşaret parmaklarımı tek tek kırmızı ışığın olduğu yere koyup mini kameraya baktım. Parmak izi verdikten sonra parmaklarımdaki mürekkebi silmek için hazırladığım kağıt mendillere gerek yoktu. Kayıtlara geçtik ve bilgisayarın yaptığı taramada bu parmaklar ve yüzle yanlış bir şey yapmadığım birkaç saniyede malum oldu. Kaç gün kalacaksınız diye soruldu; ‘10 gün’ dedim, üç aylık damga vuruldu. Daha geç çıkanın bir daha ABD’ye girmesi mümkün değil. Geçen sene yaşlı bir Türk anne-babayla havaalanında karşılaşmıştım. Oğulları bir keresinde yılbaşını da ABD’de geçirip Türkiye’ye öyle gideyim demiş ve ABD’ye tekrar geldiğinde iki gün içeride tutulup Türkiye’ye geri gönderilmişti.

KYOTO PROTOKOLÜ’NÜ ZOR İMZALARLAR

Şimdi sıra uzun bir beklemeden sonra gelen bavulu, gümrük ve tarım müfettişi gibi çalışan görevlilere fazla kurcalatmadan çıkartmaya gelmişti. 1985’te ABD’ye ilk defa öğrenci olarak giderken Almanya’ya ailemin yanına uğramıştım. Haberim yokken annem bavuluma yarım ekmekle beraber bir kangal sucuk koymuş! New York JFK Havaalanı’ndan çıkarken, ‘Et, ot, tohum filan var mı?’ gibi bir soruya ‘yok’ demiş olmanın verdiği korkuyu sonradan o sucuğu yerken hissettim. Bu sefer et filan olmadığından emindim. Ortalıkta dolanan bir görevli ‘Nereden geliyorsun?’ diye sorup elinizdeki gümrük formunun üzerine bir ‘A’ harfi yazıyor. Böylece tarımsal kontrole tabi oluyorsunuz. Kimseyle de göz göze gelmemeye dikkat edip gümrük memurundan kolayca geçtim.

Beni bir buçuk saatlik Emmistburg yolculuğuna çıkartacak olan FEMA’nın otobüsünü beklemek için çıkış kapısında oturup Jack London’un Deniz Kurdu kitabını okumaya devam ettim. Geçen sene gibi havalimanının etrafı dev beton bloklarla çevrilmiş, sivil ve üniformalı polisler devriye geziyor, araçla beklemek ve park etmek yasak, anonslarla sahipsiz çantaların imha edileceği ve ulaşım için kimsenin yapacağı teklifi kabul etmemen İngilizce ve İspanyolca söylenip duruyor.

Otobüsteki klimadan yarı donmuş bir şekilde kırsal kesimde olan FEMA’nın Acil Durum Eğitim Enstitüsü’ne vardım. Bizdeki gibi ABD’de okulların etrafını beton duvarlar veya çitlerle çevirmek gibi bir uygulama yoktu. Bu sene enstitünün etrafı yüksek demir parmaklıklarla çevrilmiş. Ve silahlı güvenlik görevlileri otobüste kimlik kontrolü yapıp varsa silah ve uyuşturucularımızı hemen teslim etmemizi otoriter bir şekilde söylüyor. Derslerde klimanın soğuğundan dolayı sürekli olarak montla oturuyor, geceleri de dev klimaların sesinden dolayı uyumakta zorlanıyordum.

Şu an ABD’de büyük bir konut yapma faaliyeti var. Bunu kurstan sonra gittiğim, Columbia şehrinde de gördüm. 14 yıl önce çulsuz ve pulsuz olarak bırakıp Türkiye’ye döndüğüm arkadaşlarımın hepsi şimdi yepyeni evlerin sahibi olmuş. ABD’de bankaların ev için verdiği kredinin faizi çok düşürülmüş; neredeyse tüm kiracılar ev sahibi oluyor. 30 yıl kira öder gibi bankaya kredi borcu ödüyorlar. Bu arada kiralar düşmüştür diye düşünebilirsiniz ama 14 yıl önce kaldığım öğrenci evlerinin kirasının 180 dolardan 300 dolara çıktığını duyunca ben bu düşünceden hemen vazgeçtim.

TUHAF BİR ARAMA VE SORGULAMA

‘Irak’ta işler iyi gitmeyince benzinin galonu da 1.8 dolar oldu’ diyorlar. Ben burada öğrenciyken benzin fiyatı bunun tam yarısıydı. Buna rağmen, ikinci el otomobil kullanan arkadaşlarımın her birinde şimdi en azından iki yeni otomobil olduğunu gördüm. Biri mini van, biri de normal binek otomobil. Yeni yerleşimlerin yeni açılan ormanlara yapılması, otomobil sayılarının ikiye katlanması, her yerde dev klimaların gece gündüz çalışması vb. nedeniyle ABD’nin, karbon emisyonunda dünya birincisi olmasına şaşırmamak gerekiyor. Bu durumda ABD, Kyoto Protokolü’nü biraz zor imzalar.

Dönüşte İstanbul’da beni şoke eden bir şey oldu. Yabancı havalimanlarında şüpheli muamelesi gördükten sonra kendi ülkesinde böyle tuhaf bir şeyle karşılacağı insanın aklına bile gelmez. Bavulumu alır almaz gümrükten ve yolcuları karşılayanların meraklı bakışları arasından geçip otobüse doğru yol alırken birisi kibarca önüme atlayıp kimlik gibi bir şeylerini gösterdi! Çantalarım x-reyden geçirildikten sonra, ne oldukları zaten görünüşünden belli olan şeylerin ne olduğu teker teker soruldu... Polisten ve gümrükten geçmiştim, peki bunlar kimdi? Şoke olmuş, gösterdiği kimliğe doğru dürüst bakmamıştım bile! Dünyanın neresinde yolcuları karşılayanların arasında böyle arama bir yapılıyor? Polisten ve gümrükten geçerken bunların aklı neredeydi? Düşünün sevdiklerinize tam kavuştuğunuzu düşünürken sizi onların ve milletin ortasında bir kenara çekip tekrar arayıp sorguluyorlar. İçeride bu işin yapılması gereken yerlerde ise ne arayan, ne de bir şey soran var. Ne diyeyim, bu uygulamayı icat edene Allah biraz merhamet ve akıl versin!
Yazarın Tüm Yazıları