Paylaş
Önceleri odunla başlayan enerji hammadde kaynağı zaman içinde zenginleşti; kömür ve fosil yataklar eklendi.
Bilahare mumla aydınlanan insanoğlu odun ve kömürle ısındı; çok sonraları ise buharla sanayi devrimini gerçekleştirdi. Ne kadar çok kaynaktan ne kadar çok yoğun ölçüde enerjiye ulaştıysa o denli makineleşti ve ilerledi.
İlk otomobil elektrikli olmasına rağmen, elektriğin o dönem şebeke yokluğu nedeniyle iletilememesi ve depolanamaması, petrol kaynaklarının keşfi ile fosil yakıtlara yönelindi.
Henry Ford’un seri üretime geçişi ile otomobil, daha sonraki dönemde ticari havacılıkla birlikte petrol vazgeçilmez hale geldi. Enerjinin insanoğlunun hayatına kılcal damarlara kadar vazgeçilmez şekilde sızması durmadı; önce transistörlü, tüplü radyo derken, elektrikle çalışan televizyon, ocak, küçük ev aletleri, çamaşır-bulaşık makinesi, fırın, müzik seti evlerimizi mum ve fitilli lamba kullanımından ciddi bir enerji tüketim yerine dönüştürdü.
Gelişme durdu mu?
Hayır!
Önce masaüstü bilgisayar, cep telefonu, tablet yeni enerji tüketicileri olarak hayatımıza eklendi.
Bugün, yaklaşık son on beş yıldır da giderek ivme kazanan elektrikli otomobiller sahnede yerini aldı. Düşünün ki düne kadar bir hane günde birkaç kilovat ile ihtiyaçlarını karşılarken, evinde aracını şarj edecek ihtiyaç sahibi ile günlük talep 25 kilovat ve ötesine geçti.
Diğer yandan da dünya gündeminde küresel ısınma ve iklim değişikliğinin dayattığı önlem çabaları, artan enerji talebinin yerinde ve su, rüzgâr ile güneş gibi yenilenebilir kaynaklardan karşılanma gereğini ortaya koydu.
Enerji alanında ‘Büyük dönüşüm’ yeni başladı derken, değişim aracı olan paranın da dijital varlıklara evrilmesi, kripto para (bitcoin vb.) üretimi için yüksek enerji ihtiyacı bir gerçek olarak karşımıza çıktı.
Peki, enerji talebinin sınırına geldik mi?
Hayır...
Bill Gates, Steve Jobs gibi isimlerle eş değer konumdaki akademisyen ve iş insanı Eric Schmidt yapay zekâ nedeniyle ABD’yi doğacak talebin ülke içinde karşılanamayacağı noktasında kesin açıklamalarla uyardılar.
Kısaca; elektrikli otomobiller, kripto varlık üretimi, yapay zekâ ve buna dayalı otomasyon ve robotik hayat, e-ticaret ve inter-net, veri merkezleri, uydu ve mobil haberleşme alt yapıları önümüzdeki dönemde enerji ihtiyacını, dün hayal edilemeyecek oranda artıracak.
Enerjide bu büyük talep patlaması ve dönüşüm, Türkiye için ne gibi fırsatlar ve riskler getirecek? Üzerinde planlı ve kararlı şekildi durmamız, birçok açından ‘beka sorunu’ olarak bakarak hazır olmamız gereken bir alandır.
Paylaş