Paylaş
Üzgünüm…
Kendimi bu meslekte hep şanslı hissetmişimdir.
Türk medyasının önemli isimleriyle beraber çalıştım.
Bazılarıyla usta çırak ilişkisi yaşadım.
Bazılarını çok yakından tanıma, dinleme imkânı buldum.
Hepsinden, her birinden çok şey öğrendim.
Güneri Cıvaoğlu bizim mesleğin en önemli isimlerindendi, sektörün itibarını yükselten, gazeteciliği hep büyüten insanların başında geliyordu.
“Bu meslek için neler yaptığınıza inanıyorsunuz?” sorusuna bakın nasıl cevap veriyor:
“Gazeteciliğin standartlarını yükselttim. Ertuğrul Özkök ve Mehmet Yılmaz, ‘Bizim sendikamız Güneri Cıvaoğlu’dur’ der. Yazılarıma hiç tekzip gelmedi. Biri meczup, diğeri öyle sayılan iki kişi hariç yazılarım, programlarım nedeniyle hiç mahkemeye verilmedim. Hiçbir mahkûmiyet almadım. Etik kurullarına şikâyet edilmedim. Yalan yazmadım. Hakaret etmedim.”
Standartları yükselmek herkesin yapabileceği bir iş değildir.
Bir vizyon, bir iddia gerektirir.
Ve daha önemlisi bu yeni fikirleri çalıştığınız insanlara anlatmanız, ikna etmeniz de gerekir.
Bu da bir liderlik ister.
Bizim sektörde “Güneri Cıvaoğlu duruşu” diye bir şey vardır.
Haberiyle, yazdıklarıyla dik duracaksınız.
Konuştuklarınızla, anlattıklarınızla dikkat çekeceksiniz.
Giyiminizle, tarzınızla, yaptıklarınızla örnek olacaksınız.
Bu işte Güneri Cıvaoğlu’ydu.
Benim her zaman örnek aldığım gazetecilerin başında geliyordu.
“Bazı insanlara bir hayat yetmez”, ben bu sözü Güneri abinin ağzından çok işittim.
Gerçekten de bir hayata sığmayan birkaç hayat yaşayan insanlardandı.
Hayata doyamayanlardan, hayatı dolu dolu yaşayanlardan, hayatın güzelliklerinin farkında olan…
Yine bir röportajında şöyle diyor hayatla ilgili:
“Ben hayatla sevişiyorum. Herkese de tavsiye ediyorum. Üç yolu var bunun. Bir, anı yaşamak. Hayattaki en önemli şeylerden biri bu, belki de en önemlisi. İki, işler çok kötüye de gitse, ‘Bu da geçer’ diyebilmek. Elinden geleni yapacaksın ama elinden gelenden hiçbir halt olmuyorsa, o zaman da her şeyi akışına bırakacaksın. Hayatının en mutlu anını düşünüp, ‘Bu da geçer yahu!’ deyip, gülümseyeceksin. Üç, zevk aldığın her şeyi yaşayacaksın. Tabii bütün etik kurallar içinde, kimseye zarar vermeden.”
Bana, “Bu da geçer yahu” dedirten adamdı Güneri Cıvaoğlu…
Özleyeceğim.
Nurlar içinde yatsın Güneri abimiz.
Bu kurumlar İzmir’i çok iyi anlatıyor
İZMİR İtalyan Ticaret ve Sanayi Odası, 30’uncu kuruluş yıl dönümünü Efes Antik Kenti’nde kutladı.
İzmir İtalyan Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Pietro Alba, “Küresel çapta 63 ülkede 86 oda arasında ilk sıralarda yer almanın gururunu yaşıyoruz. Bu sadece geçmişe değil, geleceğe de umutla bakmamızı sağlıyor. Önümüzdeki yıllarda da Türkiye ile İtalya arasındaki ticari ilişkileri daha da ileri taşıyacağımıza yürekten inanıyorum” dedi.
İtalya ile Türkiye arasındaki ilişkiler tarihi bir sürece dayanıyor.
Aslında İtalyan Ticaret Odası’nın tarihi 1900 yılına kadar uzanıyor.
Dönemin İzmir İtalya Konsolosu Baron Acton ve Baron Aliotti başkanlıklarında kuruluyor.
Yaklaşık bir asır sonra 1994’te Türk ve İtalyan işadamları, Akdeniz’in bu iki önemli ülkesi arasındaki ilişkileri ve yatırımları canlandırmak için tekrar bir araya geliyorlar.
Odanın 1900 yılında kuruluşundan sonra kapanışı ise Trablusgarp Savaşı sırasında oluyor.
İzmir’in geçmişteki canlı hayatını, ekonomisini bu örnekler çok iyi anlatıyor.
Bizde olsa her maç tatil edilir
ATLETICO Madrid ile Real Madrid arasındaki maçı izlediniz mi?
Ben izledim.
Real Madrid öne geçtikten sonra oyunculardan bazıları sevinç gösterisini biraz aşınca sahaya birkaç yabancı madde geldi.
Maçın hakemi hemen anons yaptırdı, bir süre sonra da oyuncuları içeri davet etti.
Tekrarlıyorum.
Bizdeki gibi sahaya yığınla atılan yabancı maddeden söz etmiyorum, birkaç çakmaktan bahsediyorum.
Başkanlar sakince olanları izledi.
Atletico Madrid’in deneyimli teknik direktörü Simeone, seyircinin yanına gitti, onlarla konuştu.
Hepsi bu kadar…
Türkiye’de futbol rayından çıkmış durumda.
Bu hakemler bizde olsa her maçı tatil ederler.
Tabii bizim hakemler bizde verdikleri kararları İspanya’da verseler neler olur ben de bilemiyorum.
Ama şunu biliyorum.
Bizler maça eğlenmek, vakit geçirmek, tuttuğumuz takımları desteklemek için gidiyoruz.
Bu standartlar ve bu kalite bize ne zaman gelecek merak ediyorum.
Evet, Körfez kokuyor
UZUN yıllardır bu koku kentte yoktu.
Hatta Körfez’in bu halini hatırlayanlar çok sık bize soruyordu.
“O eskidendi” deyip, geçiştiriyorduk.
Ama o koku yeniden geldi.
Hem de kentin her yerinden hissedilmeye başlandı.
Büyük Kanal Projesi yeniden gözden geçirilmeli.
Arıtmalar teknolojik olarak güncellenmeli.
Denetimler daha sık yapılmalı.
Altyapı için devlet ve yerel yönetimler bir araya gelmeli.
Ve daha önemlisi bu meselenin sadece İzmir’in değil, Ege’nin problemi olduğu bir kez daha görülmeli.
Çünkü Gediz’in getirdikleri de İzmir Körfezi’ne geliyor.
Hem limanı hem Körfez’i düşünerek adımlar atalım.
Paylaş