Yemek için yaşamayın yaşamak için yiyin

Her gün değişik beslenme önerileriyle karşılaşıyorsunuz. Bu önerilerin çoğalması sevindirici bir gelişme ama yeni bilgileri güvenilir bir kaynağa onaylatmadan hemen uygulamamak gerekiyor.

Çünkü beslenmenizde tahminlere ve iyi niyete dayalı değişimler sonucunda ortaya çıkan bazı sonuçlar can sıkıcı olabiliyor.

Son 20-25 yılda beslenmenin özellikle kronik hastalık riski üzerinde etkili bir faktör olduğunu hepimiz gördük. Bütün araştırmalar beslenme sorununu çözmeden şeker hastalığı, hipertansiyon, kalp damar hastalığı, kanser gibi yaşlılık hastalıklarıyla mücadelenin mümkün olamayacağını gösterdi. Beslenmemek görmemizi, işitmemizi, hatta belleğimizi bile derinden etkiliyor.

Beslenmeye ilişkin tavırlar sadece kişisel sağlığı etkilemekle de kalmıyor. Bir anne adayının daha gebeliğe karar vermeden önceki beslenme biçimi ileride doğacak çocuğun sağlığını etkileyebiliyor. Hamilelik ve süt verme döneminde yeterli beslenme eğitimi almayan anneler ve bebeklerini ileride bazı sağlık sorunlarının beklediğinden artık hiç kimse kuşku duymuyor.

HER HABERE İNANMAYIN

Beslenmenin sağlık üzerindeki uzun vadede etkileri anlamaya yönelik araştırmalar işte bu nedenle son 20 yılda hız kazandı. Artık herkes "yaşamak için yemenin, yemek için yaşamaktan daha önemli olduğunu" kavradı. Eğer yiyip içtiklerinizin her şeyden önce yaşamınızı devam ettirmek ve daha sonra da yaşam kalitenizi yükseltmek için gerekli olduğunu bilirseniz işiniz kolaylaşıyor. Kaslarınızı hareket ettirmek, nefes alıp verebilmek, vücudunuza kan pompalamak, düşünebilmek, hatta yiyip içtiklerinizi sindirebilmek için bile besinlere ihtiyaç duyarsınız. Eğer bu ihtiyacınızı sağlıklı besinlerle karşılayabilirseniz, birçok problemden uzak, keyifli, kaliteli, güzel bir hayat yaşarsınız.

Beslenmenizle ilgili bilgileri değerlendirirken bunların ne kadar doğru olduğunu mutlaka sorgulayın. Gazete, televizyon, internet ve diğer haber kanallarında duyduğunuz önemsiz şeylerin size "büyük ilerlemeler" veya "mucize buluşlar" şeklinde aktarılabileceğini aklınızdan hiç çıkarmayın. Bazılarının bu işin ticaretini yaptığını, yanlış ve yanıltıcı bilgilerle köşeyi dönmeye çalıştıklarını aklınızdan çıkarmayın. Basın yayın organları üzerlerine düşen görevleri yapıyor. Sağlık haberlerinin en ilgi çekenlerini dumanı üstünde sunmaya devam ediyor.

NE YAPACAKSINIZ

Dikkat etmeniz gereken şey bu haberlerin çoğunun henüz bilimsel çevrelerce onaylanmamış ilk bulgular veya yeteri kadar tartışılmış tahminlerden ibaret olduğudur. Okuduğunuz veya duyduğunuz bir haberi dikkate alarak beslenmenizde derin ve temelli değişiklikler yapmayın. Daha önce de yazdım ama bir kez daha hatırlatayım. Mark Twain’in o ünlü cümlesi hálá geçerliliğini koruyor: "Sağlık kitaplarını okurken dikkat edin. Baskı hatasından ölebilirsiniz."

Bağışıklık sisteminizi güçlendirin

Dengeli ve nitelikli beslenmenin bağışıklık sistemi üzerindeki olumlu katkısı çok açıktır. Bağışıklığın artırılması veya azaltılmasında çok özel rol oynayan vitamin ve mineralleri, probiyotikleri yeterli ve düzenli olarak almalısınız. Demir, Selenyum ve Çinko, bağışıklığı güçlü tutmak konusunda en önde gelen mineralleri içeren gıdalara öncelik vermelisiniz. Kalorinin yüzde 40’ının ve daha fazlasının yağdan geldiği diyetler, bağışıklık sistemini kötü etkiler. Bu yüzden yağ tüketiminiz kalorinin yüzde 25’i veya daha azı olmalıdır. Protein tüketiminize dikkat etmeli ve toplam kalorinizin yüzde 12-15’i civarında olmasına dikkat etmelisiniz.

A vitamini kanınızdaki beyaz küre etkinliğini artırarak kanser hücreleriyle savaşmanıza yardımcı olur. Fazlası toksik olabilir. Günlük gereksinim 1000 mcg’dır (500 IU). Bir orta boy patates günlük A vitamini ihtiyacınızın yaklaşık 2 katını karşılar. A vitamini’nden zengin diğer besinler karaciğer, havuç, ıspanak, brokoli, marul, kayısı ve kavundur.

Bir antioksidan olan B-karoten A vitamini’ne bağımlıdır. Ayrıca serbest radikallerle savaşır ve kanseri önlemede bağışıklık sistemini güçlendirebilir. A vitamini gibi B-karoten de havuç, ıspanak, brokoli ve marulda bulunur. Fakat A vitamini’nin tersine B-karoten toksik değildir. Günde 6-9 mg alınması önerilir.

B6 vitamini’nden yoksul diyetle beslenenlerin bağışıklık sistemleri belirgin ölçüde zayıflar.

Grup B Streptokok enfeksiyonu gebelerde tehlikeli olabilir

Grup B Streptokok (GBS) sık görülen bir bakteridir. Gebe kadınlar hamilelik sırasında, doğumda veya doğumdan sonra da bu bakteriyi çocuklarına geçirebilirler. Yeni doğanların çoğu bu bakteriyle hasta olmazlar ama küçük bir kısmında da çocuğun hayatını tehlikeye sokabilecek derecede enfeksiyon gelişebilir.

Gebelerde GBS; idrar yolları, cilt ve yumuşak doku, kemik ve eklem, akciğer, rahim içi ve fetusu bulunduram amnion sıvısında enfeksiyon yapabilir. Yenidoğanda ise septisemi ve menenjit yapabilir, yenidoğan zatürreesinin en önemli sebeplerinden biridir:

GBS, kadınlarda vajina ve rektum’da da bulunabilir ve bazen hiç şikayet sebebi olmaz, bu durumda kadın taşıyıcı olabilir ve doğum sırasında yine de enfeksiyon bebeğe geçebilir. İstatistiklere göre GBS taşıyıcısı olan kadınların 100-200’de 1’inin çocuğunda GBS enfeksiyonu gelişir ve bunların yüzde 15’inde menenjit ve buna bağlı zeka sorunları, görme-işitme kayıpları olabilir. Enfeksiyonun yüzde 75’i doğumdan sonraki ilk haftada ortaya çıkar.

Ada çayından faydalanıyor musunuz

Yeşil çayın sağlık yararlarını öğrenmeyen kalmadı. Yeşil çay güçlü antioksidan yapısıyla kalbi, damarları, belleği koruyor. Hatta kansere karşı bile koruma sağlıyor. Yanı başımızda neredeyse yeşil çay kadar güçlü bir doğal bitki daha var: Ada çayı! Ada çayının birçok sağlık faydaları olduğunu unutmayın. Canlandırıcı, güçlendirici ve hastalıklar sonrasındaki nekahet dönemlerini kısaltıcı etkileri yanında ada çayı, kramplara ve gece terlemesine de iyi geliyor. Ada çayının kalp krizi ve felç yönünden de sağlık yararlarının olduğu belirtiliyor.

DİYET GÜNLÜĞÜ

Sorularınız için: Tel: (0212) 236 73 00

Evde yapılmış eriştenin kalorisini makarna gibi düşünerek diyetimde kullanabilir miyim?

Fırında cevizli erişte

Una yumurta eklenerek hamur haline getirildikten sonra bıçakla ince ince kesilip kurutularak saklanan erişte, kış sofralarını süsleyen besleyici bir yiyecek. Pişirme yönteminde haşlama suyunun dökülmemesi besin değerini koruması açısından önemlidir. Az suda suyunu çektirerek pişirme yöntemini kullanmaya özen gösterin. Erişteyi de makarna gurubu besin olarak değerlendirerek ekmek değişiminizin yerine bir ana öğününüzde kullanabilirsiniz.

Malzemeler (2 kişilik, 1 porsiyonu 250 kalori) : 1 su bardağı erişte, 1 çay bardağı dövülmüş ceviz, 1 yemek kaşığı sıvı yağ, 3 çorba kaşığı az yağlı kaşar peyniri rendesi, tuz, kırmızı pul biber

Erişteyi 2 su bardağı su ile suyunu çektirerek haşlayın. Erişteyi, cevizi ve sıvıyağı karıştırıp bir fırın kabına alın. Üzerine kaşar rendesini ekleyip pul biber serpin ve 200 derecedeki fırında üzeri kızarana kadar yaklaşık 15 dakika pişirin.

Çocuğuma bir türlü kilo aldıramıyorum? Acaba nerede yanlış yapıyorum? Nelere dikkat etmeliyim?

Çocuğunuz çok mu zayıf

Çocuğunuz olması gereken kilonun altında vücut ağırlığına sahip ise, yakabileceği kaloriden daha az kalori alıyor veya yedikleriyle aldığı kaloriden daha fazla enerji sarf ediyor demektir. Bunu netleştirebilmek için tıpkı kilo kaybı için danışanlara olduğu gibi, sizin yardımınızla çocuğun gün boyu yediklerini ve fiziksel aktivitesini not tutmanız gerekiyor.

Gün boyu harcadığı enerjiyi hesapladıktan sonra (bunun için vücut analizi yaptırabilirsiniz) besinlerle ve içeceklerle aldığı kaloriyi karşılaştırdığınızda arada fark var ise bu farkı yine besinlerle ve içeceklerle karşılamanız gerekiyor.

Eğer yakabileceği kaloriyi aldığı halde kiloda artış olmuyor ise bazı tahlillerin yapılması gerekiyor. Zayıf olmasının biyolojik nedenleri de olabilir.
Yazarın Tüm Yazıları