Paylaş
İzmir’in körfezi temiz olsaydı, denize girilebilir olsaydı; burası farklı bir şehir olmaz mıydı?
Nice gibi örneğin, Barselona gibi örneğin...
İzmir ticarette, sanayide her zaman önemli bir şehir olmuş; liman şehri olma özelliğini her zaman korumuş. Yüzyıllardır bu coğrafyanın en cazip şehirlerinden biri olmuş. Ama galiba İzmir çok daha fazlasını yapabilirdi diye düşünüyorum.
O yüzden Nice’i, Barselona’yı örnek gösteriyorum.
90’ların başında Barselona belediye başkanı bazı gazetecileri misafir etmiş, gelecek stratejilerini paylaşmıştı.
O toplantılarda ben de vardım.
Barselona Üniversite Oyunları’nı yeni yapmış; bunun etkisiyle turizmde hamleler yapmak istiyordu. Sonrasında oteller çoğaldı, işletmeler arttı. Bununla şehir üniversiteleriyle eğitimde, kulüpleriyle sporda, yeni ekonomiye uygun start up’larıyla fark yarattı. Film endüstrisinde öne çıktı, gastronomide harikalar yarattılar.
Evet; iyi bir hikayeyle İzmir de bunu yapabilir.
Daha doğrusu ticarette, sanayide fark yaratan bu şehir turizmde de hedeflerini büyütebilir.
Ama bunun için galiba şu körfez meselesini çözmemiz gerekiyor.
Bugünlerde yine gündemde olan İzmir Körfezi’ni masaya yeniden yatırmanın zamanı geldi.
Sadece balık ölümleriyle, bazen kente yayılan kokudan dolayı değil; Alsancak Limanı’nın daha verimli kullanabilmemiz için de bu sorunu çözmemiz lazım.
Körfez temizlenmeli, taranmalı; hem kentin gündelik hayatına, hem de ticaretine yeniden kazandırılmalı.
Bunu sadece yerel yönetimler yapamaz, merkezi hükümetin desteğiyle birlikte kentteki bütün aktörler birlikte yapabilir.
İzmir’in güzel günleri için
bu işbirliğine ihtiyaç var
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum; “İzmir Körfezimiz ölmektedir” dedi ve ekledi:
“İzmir Körfezimiz, karadan gelen kirlilik nedeniyle artık nefes alamamaktadır. Balıklarımız toplu ölümler yaşamaktadır. Körfezin farklı noktalarında deniz suyu numuneleri aldık. Üzülerek söylüyorum; denizdeki, atık su kaynaklı amonyak miktarı, olması gerekenden tam 50 kat daha fazladır...”
Bakan Kurum’un açıklamaları oldukça uzun...
Özetle körfezdeki tüm değerlerin sürdürülemez olduğunu gösteriyor.
Belki de suçlu aramadan çözüm odaklı bakmak en doğrusu olacak.
Bakan Kurum’un bu açıklamaları üzerine İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay da konuştu.
Ve dedi ki...
“Herkes şundan emin olsun, biz başta Körfez sorunu olmak üzere kentimizin bütün büyük sorunlarını çözmek için başta sayın bakanımız dahil olmak üzere ilgili tüm kurum ve kuruluşlarımızla ‘ben bu işe paydaşım’ diyen herkesle iş birliği yapmaya hazırız.”
Siyasetin doğası gereği yapılan açıklamaları bu metinlerden ayıralım ve şöyle bakalım.
Bakan kurum da; Başkan Tugay da İzmir’in geleceği için bence işbirliğine hazır gözüküyorlar.
Biz de bunu destekliyoruz.
Körfezin masmavi ve temiz olması inanın İzmir’in geleceğini değiştirecek en önemli detaylardan biridir.
Belki de en önemlisidir.
Dijital molayı deneyin tavsiye ederim
Fransa’nın bazı okullarında bir pilot çalışma başlatılıyor. 200 ortaokul bu hafta "dijital mola" denemelerine başlayacak. Okulda, sınıflarda cep telefonları tamamen yasaklanacak. Amaç ekran süresini azaltmak ve siber zorbalıkla mücadele etmek…
Denemenin başarılı olması halinde yasak, Ocak 2025'ten itibaren tüm okullarda uygulanacak.
Paris'in güney banliyölerindeki Claudine Hermann Ortaokulu'nda öğrenciler sabahları cep telefonlarını teslim ederek güne başlıyorlar.
Okul müdürü Fabien Leroux, “Öğrencilerin gün boyu telefonsuz olmaya alışmasını ve teneffüslerde sürekli telefonlarıyla vakit geçirmek yerine farklı bir şekilde yaşamayı öğrenmelerini istiyoruz” demiş.
Kendi adıma ben dijital molaları çok sık uyguluyorum.
Kendime daha çok zaman kaldığını fark ediyorum.
Bir yere gittiğimde insanların etrafındakilerle değil daha çok telefonlarıyla ilgilendiğini görüyorum. İnsanlar konseri çekmekten sahneyi, maçta sahayı çekmekten maçı izlemeyi unutuyor.
Çoğumuz kitap okumak yerine sosyal medyadan bir şeyleri okumayı tercih ediyoruz.
Bu bir bağımlılık...
Türkiye’de okullarda cep telefonu yasak; en azından takip ettiğim okullarda öyle biliyorum.
Ama bunu hayatın geneline yaymamız gerektiğine de inanıyorum.
Dozunda sosyal medyayı ben de seviyorum ama fazlası bana hiç de iyi gelmiyor.
Burası bir spor kenti unutmayalım
Uzun yıllar milli maçlar İzmir ya da İstanbul’da oynanırdı. Atatürk Stadı’nda çok sayıda milli maç izledim. O heyecanı çok iyi bilirim. Yıllar içinde Türkiye’de modern statlar yapıldı; İzmir’in statları da eskidi. Yıllar sonra hem de 9 Eylül günü Göztepe Stadı’nda Türkiye İzlanda milli maçını izleyeceğiz. Dilerim; İzmir yine uğurlu gelir ve maçı da kazanırız. Göztepe stadı harika bir tesis oldu. Bir şehir stadı ama etkileyici... Burada maç izlemek keyifli; sahadaki atmosfer herkesi etkiliyor. Ama Atatürk Stadı’nı da yenilememiz gerektiğini hatırlatmak isterim. Bu stadın hafızalarımızdaki yeri çok ayrı... Ve Türkiye gibi uluslararası spor oyunlarına her zaman aday bir ülke için yenilenmiş bir Atatürk stadı bizi çok güçlü yapar. Ve elbette Karşıyaka’nın çoktan yapılmış olması gereken stadını da unutmamak gerekir. İzmir bir spor şehridir. Hep öyleydi, bundan sonra da öyle olmaya devam edecek.
Paylaş