RICHARD Feynman adında bir fizikçi var, saat taşımamasıyla ünlü. Kendisine, "Neden saat takmıyorsun?" diye sorulduğunda, "Zamanın daha fazla bilincinde olmak için" diye yanıt veriyormuş.
Orhan Pamuk, Frankfurt Kitap Fuarı konuşmasında Türkiye’deki Youtube yasağına değindi. Bu tür yasaklar hangi zamana ait? O zaman kimin zamanı? Geride kalanların, geriye koşanların zamanında yaşamaya mecbur muyuz, yoksa bundan memnun muyuz?
Politikacının görevi nedir? Yasaklarla yönetmek mi, yoksa teknolojik gelişmeleri doğru izleyerek bunun sonuçları üzerinde düşünerek toplumu doğru yönlendirmek mi?
Çocuklarımız uzaklık kavramının kalmadığı bir dünyada doğuyor. Bugün dakika başına Youtube’a 30 milyon adet ve 10 saat fotoğraf yükleniyorsa bu hızlı gelişmenin anlamı mesafelerin ölümünden başka ne olabilir?
6 milyar insan cep telefonuyla irtibat kuruyor. Sadece 10 yıl önce böyle bir dünyada yaşayacağımızı hayal etmek zordu. Belki de sorun burada, gelecekle ilgili öngörülerimizde kısırız. 10 yıla kalmaz kişisel IQ asistanları olacakmış sanal ortamda. Ne yazacağımızı söyleyecek, her şeyi okumamıza gerek kalmadan kendi başına özet çıkaracak, tüm dillerden otomatik çeviri yapacak bu "asistan"lar. Üstelik bütün bunları cep telefonu denilen alet yapabilecek. Daha şimdiden bilgisayarların otomatiğe bağlı hazırladığı çalışmalar, önemli araştırma dergilerinde kabul görüp yayınlanabiliyor.
Bizim gibi elektrik düğmelerinin çevirmeli olduğu yıllarda doğanların bu yeni dünyaya ayak uydurması için özel çaba gerek. Radyo düğmesini çevirerek istasyon arayan kuşaklar, yönettikleri tuşlu dünyanın gerçeklerini görmezden geldiklerinde sorun çıkması kaçınılmaz.
* * *
Her türlü gelişmeye rağmen yine de kafamızdaki beynin bilgisayara galip geldiği bir nokta var, o da özgün düşünme yeteneği. Bilgisayar satranç maçını kazansa da insan beyni yine de özgün düşünce bakımından üstün. Tabii toplumun bundan kárlı çıkması için o yeteneklerin ortak akılda buluşması gerek. Bizdeki ortak akıl eksikliğine bakıldığında ise insanın bilgisayara daha fazla güvenesi geliyor.
Nasıl gelmesin? Bu ülkede 28 yıldır süren bir Dev-Sol davası var, sanıkları Anayasa’yı değiştirmek için şunu bunu yapmakla suçlanan... Kenan Evren Anayasa’yı değiştirmiş, AKP dahil herkes bugün Anayasa değiştirmek istermiş, kimin umurunda? Dev-Sol duruşması 21 Ekim 2008’de!
Bilgisayarlarla birlikte gelişen bir diğer alan da nöroloji bilimi. Nöromarketing diye bir sektör oluştu. Bunun bir parçası olarak yalan makinelerinin satışı artıyor. Amerikan seçimleri bu sektörü besliyor. Beyni izleyerek yalan ortaya çıkaran makinelerin mahkemelerce kullanımı da gündemde, en azından Amerika’da.
* * *
Bundan 10 yıl sonra ekranda politikacıları izlerken yalan makinesinin eğrisi de ekranda görünecek. Belki bugüne ait eski bantlar da ortaya çıkacak, ses titreşimlerinden kimin doğru kimin yalan söylediği anlaşılacak. Malum bizde siyasetten ayrılmak için ölmeyi ya da elden ayaktan kesilmeyi beklemek gibi bir gelenek var. Öncelikle uzun kariyer planı yapan siyasetçilere duyurulur.