Paylaş
İzlenim ilk birkaç saniyede oluşur. Ne dediğinizle çok az ilgilenilir. Nasıl göründüğünüzün etkisi yüzde 55’tir. Yüzde 38 kadarı işitseldir, yani ses tonunuzdur tayin edici olan. Ettiğiniz lafın etkisi ise sadece yüzde 7’de kalır.
İletişimin ölçümlenmiş bu kuralını gelin dağdan barış için inen Kürtlerin görsellerine uygulayalım. Barış derken kırılan potun büyüklüğünü hemen anlayacağız.
PKK daha ilk hamlede yüzde 55 “zafer” kazandığı görüntüsü verdi.
Ancak yüzde 55’lik zafer görüntüsü, iç barış açısından açılım sürecinin kayıp hanesine yazıldı.
* * *
PKK için sonun başlangıcı başladı. Uluslararası konjonktür PKK’nın tasfiyesini gerektiriyor. Türkiye bundan yararlanıyor.
Görüntü ise bildiğimiz gibi...
Denebilir ki bu da bir stratejidir. PKK yenilgiyi hazmedemeyecekti, onun için bırakalım bunu bir kutlamaya dönüştürsünler!
İyi de bunun bir de karşı tarafı var. Koskoca Türkiye’nin bunu nasıl algılayacağı belli ki hiç düşünülmemiş. Bu durumun adına “kriz yönetimi zaafı” deniyor.
Teslim olanları hangi araçlar taşıyacak, üzerlerinde ne giysiler olacak?
Bunu onlar düşünmüş, ama bizim taraf akıl edememiş. Neden?
Çünkü kriz yönetimi planı hazırlanmamış.
Her şeyin karmakarışık göründüğü ortamlarda “işaretler” önem kazanır. Böyle anlarda Sun Tzu’nun Savaş Sanatı için yazdığı “...fakat bayraklar ve flamalar düzeni sağlar, zil sesleri kuralları belirler” cümlesini hatırlamak gerekir. Üniforma giymenin mesajı, “Ben nüfuzumu kaybetmedim”dir. Böyle düşündüğünüzde üniforma ve işaretler stratejik birer silahtır.
Devletimizi yönetenler bu konuları iletişimin stratejistleri ile konuşsunlar. Olmadı okusunlar. Hakan Senbir’in “Mücadele Eden Herkes İçin Strateji” adlı kitabını tavsiye ederim.
“Hükümdar her zaman danışmalıdır.”
* * *
Danışmak deyince, bir de iyi örneğe rastladım. TÜSİAD, Paris’te kurduğu Bosphorus Institute projesinde Sarkozy’yi özel yatında gezdirdiği için olay konusu olan danışmanından yardım almış. Bunun aracısı Sodexo’nun Türkiye’deki patronu Eşref Hamamcıoğlu olmuş. Sonuç mükemmel. Bu işbirliği sayesinde İstanbul’da yapılan ilk Boğaziçi Enstitüsü seminerine Fransa’dan siyaset, endüstri ve medya dünyasından üst düzey bir katılım sağlandı.
Önceki akşam bu seminer için verilen yemekte Devlet Bakanı Başmüzakereci Egemen Bağış’ı da dinledik. Bakan Türkiye’de demokratikleşme için atılan adımları anlattı. İyi hoş da bizim siyasi partilerimiz demokratikleşmeden AB demokrasi standardını yakalamamız kolay değil. Orada ne Tayyip Erdoğan gibi delegelerin tümünden hiç firesiz oy alan lider var ne de Baykal gibi parti yöneteni.
Sonunda dönüp dolaşıp bileşik kaplar teorisine geliyoruz. Partiler nasıl yönetiliyorsa, memleket de öyle yönetiliyor. Kriz yönetimi de becerilemiyor. Yenik PKK, bayrağı, üniforması ve zilleriyle havasını atıp milletin sinirini bozuyor.
Paylaş