Paylaş
Bu arada Kayseri zekâsının altında yatan sosyal dokuyu da bir nebze anlamış oldum. Bu dokunun tarihi arka planına bakarsak, günümüzün küresel iyi yönetişim ilkelerini barındıran Ahilik sisteminin yüzyıllar önceki başkenti burası.
Araştırmalar başarı faktöründe büyük payın zekâda değil sosyal akılda olduğunu gösteriyor. Sosyal akıl yoksa tek başına zekâ beş para etmiyor. Uçakta tesadüfen yanına düştüğüm Kayserili Boydak ailesinden Türkan Hanım ve oğlu sayesinde sosyal dayanışma sistemlerine sözel bir giriş yaptıktan sonra akşam da Sanayi Odası Başkanı Mustafa Boydak’ın bir fabrikasında ağırlandık. Kayseri’nin sosyal dokusu çok güçlü. Ev sahiplerinin kardeş dayanışması, babalarına saygılı çocuklar hemen fark ediliyor. Ertesi sabah bu kez TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu’nun bağ evinde annesi Solmaz Hanım’ın hazırlattığı lezzet sofrasındaydık.
Bu kadar sıcak ağırlanma ve ziyafet sofraları neden derseniz, “Ortak Geleceğimiz Avrupa Birliği” için... TOBB, Kayseri Sanayi Odası, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği ve Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı TEPAV katkılarıyla bu başlık altında bir toplantı düzenlenmişti Kayseri’de, basından Rüştü Bozkurt’la beraber konuşmacı olarak katıldık.
Kayseri’de bir âdet varmış, misafirler önceden bağ bahçe gezdirilip sonra sofraya alınırmış. Dolaşırken de bahçedeki ağaçtan meyveler, bağda da ne varsa tüketip mideler dolduğu için yemek yiyecek hal kalmazmış. Kayserililer misafire önceden bu ağaçtan karın doyurtma işine esprili biçimde “erikleme” diyorlar.
İşte Kayseri’deki bu erikleme faslı sırasındaki sohbette AB Genel Sekreterliği’nde AB Hukuku Başkanlığı diye yeni bir birim kurulduğunu öğrendim. AB hukuku uluslararası hukuktan farklı, kendine özgü bir alan. Bu yapılanma hükümetin Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerinde hukukun önemini kavradığını gösterdiği için de sevindim. Zira Avrupa birleşmesinin temeli hukuktur. Avrupa hukukçusu yetiştirmek zorundayız.
Gelgelelim AB haber ve politikaları üzerine yayın yapan www.euractiv.com.tr haber sitesinde geçtiğimiz hafta yer alan habere göre YÖK, 2003’ten itibaren Hukuk Fakülteleri’nde açılan Avrupa Birliği Anabilim Dalları’nı kaldırmak istiyor. Bu durumda YÖK’ün AB Hukuku Anabilim Dalları’na karşı tutumu hükümetin yaklaşımı ile çelişiyor. Nitekim Egemen Bağış’tan da bu konuda YÖK’e bir görüş sunduğunu öğrendim.
Sormak gerek, bütün dünya Avrupa hukuku alanında yeni enstitüler, anabilim dalları, kürsüler ve merkezler açarken biz hangi akla hizmet tersine gidelim?
Gümrük Birliği’nde olsun, müzakere sürecinde olsun bu konulara hâkim uzman hukukçulara olan ihtiyaç her geçen gün artacak. Aksi halde vize sorunumuzu Avrupa mahkemelerinde kim savunacak?
Bildiğim şudur: Sağdan soldan “erikleme” usulü hukukçularla AB sofrasında karnımız doymaz.
Paylaş