DÖRT çocuklu bir kadın, şu anda Fransa’nın en popüler kadın siyasetçisi.
Sosyalist partiden cumhurbaşkanı adayı seçilme şansı yüksek olan Segolene Royal’in eşi -ya da "partner"i- kim derseniz, Sosyalist Parti’nin Genel Sekreteri olan François Hollande.
Segolene Royal’i Fransız solunun ve hatta Fransa’nın şansı olarak görenler var. Royal, Fransa’da rakipleri tarafından medyatik olmakla suçlanıyor; ama nikáhsız yaşadığı adamdan dört çocuk yaptı diye suçlandığına rastlamadım.
* * *
Biri Türkiye’nin batısından (sosyal demokrat), diğeri Türkiye’nin doğusundan (muhafazakár) iki kadın milletvekili, Hülya Avşar’ın eski eşinin, birlikte olduğu kadınla nikáh kıymadan çocuk yapmasını eleştiren demeçler verdiler. Bebeğin anne-babası, topluma kötü örnek olmakla suçlandı.
Bizde bir çocuk doğdu mu güzel bir temennide bulunur ve "Allah analı babalı büyütsün" deriz. Gerçekten de küçük çocukların anne ve babalarıyla birlikte büyümeleri, onlar için en sağlıklı olanı.
Gelgelelim anne ve babaların bir arada olduğu evlilik kurumu 1968’den bu yana hızlı bir değişikliğe uğradı. Batı Avrupa’da 68 kuşağından başlayarak entelektüel çiftlerin önemli bir bölümü, beraberliklerini resmileştirme gereği duymamaya başladılar. Segolene Royal vakasında olduğu gibi nikáh kıymadan da aile olunabileceğini ispatladılar. Bu durum hukukta da yeni arayışları beraberinde getirdi. Fransa örneğinde olduğu gibi "vivre maritalement", yani "evli gibi" ya da "evli olarak yaşamak" diye Türkçe’ye çevirebileceğimiz hukuki bir statü oluştu. Resmi nikáh kıymaksızın evli olarak yaşayan çiftler, "medeni hal" sorulan belgeleri bu şekilde doldurmaya başladılar. Bu tanıma ilk kez bir Fransız kadın dergisini okurken beş yıl önce karşılaştığımda epey şaşırmıştım. Oysa birlikte yaşayan çiftlerin, örneğin ev kiralamaları, birlikte edindikleri mallar ve elbette ki çocuklar söz konusu olduğunda Batı’da yeni hukuki düzenlemelere ihtiyaç duyulması çok doğaldı.
Biz üye olarak katılmak için çabaladığımız Avrupa’yı tanımak üzere pek çaba göstermiyoruz.
Herkesin görüşü kendine.. Ancak şayet Segolene Royal, Fransa’nın cumhurbaşkanı olursa bizim Kaya Çilingiroğlu’nu eleştiren kadın milletvekilleri ne yapacaklar? Kendi bakış açılarına göre ahlak dışı bir hayat süren Fransa Cumhurbaşkanı ile görüşmeyi ret mi edecekler?
Düşünmeye değer bir konu.
Not: Haftada bir kez yazdığım için asker gönderme meselesine değinemedim. Türkiye, Lübnan Barış Gücü içinde Avrupa Birliği ülkeleriyle yer almalı, bunun pazarlığını da AB ile yapmalıydı. Kıbrıs başta olmak üzere, AB ile pazarlık edecek o kadar çok meselemiz varken bu olasılığın göz ardı edilmesi anlaşılır gibi değil. Orada asıl farkı aynı anda hem Müslüman, hem de Avrupalı kimlikle var olacak askerimiz yaratırdı.