Paylaş
İstanbul yerine Urumçi’ye ne dersiniz? Hayatta çok istediğim şeylerden biri Çin’in Sincan Uygur Bölgesi’ni diğer adıyla da Doğu Türkistan’ı görmekti. Daha önce Demirel sayesinde Moğolistan’daki Orhun Anıtları’nı, Çiller’le Semerkand’ı gördüm. Bunlar hayatımın unutulmaz anıları. Bu yüzden Cumhurbaşkanı Gül’ün Çin gezisine katılarak Sincan’a gidenlere çok imrendim.
Diyeceksiniz ki ille de devlet erkânıyla mı gezeceksin, bin uçağa kendin git. Sorun şurada: Türk vatandaşı olarak tek başıma Çin’e gitmek istediğimde vize vermiyorlar. Denedim, olmadı. Nedeni, Çin’deki Türk dilli Uygur azınlığın başkaldırısı.
Türkiye’de sayıları 1 milyonu aşan büyük bir Doğu Türkistan göçmeni nüfus var. Doğu Türkistan’ın büyük liderleri İsa Yusuf Alptekin’in adını taşıyan 10’a yakın ilkokul var İstanbul’da.
Yabancılar oraya Xinjiang diyorlar. Okunuşu bildiğimiz Sincan, Ankara’nın Sincan kazası gibi...
Arkadaşım Emine, geçen akşam televizyonda suratlarında nefret, ellerinde sopa Uygurların üzerine yürüyen Han Çinlilerini gördü ve kendi benzer öyküsünü hatırladı.
“Bizim üstümüze de aynı böyle yürümüşlerdi” dedi Emine. Sadece taraflar farklıydı...
Emine, Kırım tatarı. 1944’te Stalin tarafından Kırım’dan yük vagonlarına doldurulup Asya içlerine sürülen yüz binler arasında ailesi de varmış.
Emine sürgün sonrası Özbekistan’da doğmuş. 1989’a kadar da orada yaşamış. O yıl, eli sopalı Özbekler, Ahıskalı Türklere saldırınca can korkusu ile Emine gibi Tatarlar da kaçmış oralardan.
Hikâyenin devamını Ahıskalı Türklerden Hamit anlattı. “Özbekistan’da olaylar 1989’un haziran ayında ellerinde çivili sopalar esrar çekmiş tiplerin sokak sokak dolaşıp Ahıskalı Türklerin evlerini yakıp yıkmaları ve genç kızlara tecavüzüyle başladı. 7 Haziran’da olaylar Kokand’a sıçradı. Herkes kaçıyordu. İnsanları askeri poligonlara toplayıp Sibirya’nın altı değişik yerine gönderdiler. Oralara vardığımızda Rusların iki aydır bizim için evler hazırladığı ortaya çıktı. ‘Burada kalıp bu toprakları çalıştıracaksınız’ dediler bize. Anladık ki Özbekler planlı biçimde üzerimize kışkırtılmış. Azerbaycan’a göç edip Türkiye’ye başvurduk. Artık buralıyız, evimiz, işimiz var.”
Emine devam etti: “Özbekler Ahıskalılara saldırınca aynı mahallede oturan Tatarlar da arada kaynıyorduk. Bir günde toparlanıp 3 çocukla Kırım’a gittim. Orada bizi sadece yoksulluk bekliyordu. Hayatı yeniden inşa etmeye başladık. Kocamın babasının Ordu doğumlu olduğunu ispat edebilsek Türk vatandaşlığına geçmek istiyoruz.”
Sincan olayları vicdanımızı kurcalayacak diye umuyorum. Konuştuğumuz dil Türkçe olduğu sürece ucu çivili sopalarla saldırıya uğrayan Uygurlarla aramızda inkârı zor bir ortak aidiyet bağı var. Bu arada Türk dilli toplulukların Balkanlar’dan Kafkasya’ya, Ortadoğu’dan Orta Asya’ya kendilerini güvencede hissedip vatan seçtikleri tek ülke Mustafa Kemal’in kurduğu Türkiye olmaya devam ediyor.
Paylaş