Paylaş
Bir okur ise gönderdiği e-postada “Yazınızı okuyunca aklıma matematikteki olmayana ergi metotu geldi. Itri de rahmet istedi o meşhur şarkısı ile. Tuti-i mu’cize-guyem... Boşuna uğraşmayın anlamazlar” demekteydi...
Neyse ki “anlayanlar” da çıkmaya başladı. Uzun zamandır beklenen AB İletişim Stratejisi Avrupa Birliği Genel Sekreterliği tarafından Bakanlar Kurulu’na bu hafta sunuldu. Gerek Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, gerek ABGS Genel Sekreter Yardımcısı Burak Erdenir ve kurumun İletişim Başkanı, Bakan Özel Danışmanı Faruk Kaymakçı ile yaptığım görüşmelerden anladığım diplomasinin AB bacağında iletişimi rayına oturtmak için yoğun hazırlık var.
Dolayısıyla da üçüncü bir olanağı dışlayan “olmayana ergi” metodunu en azından AB iletişiminde bir kenara bırakıyoruz demektir.
Osmanlıcasıyla “abese icra”, Latincesiyle “reductio ad absurdum” denilen “olmayana ergi” mantığında üçüncü şık hiçbir zaman yok, ama işte bu kez karşımızda gerçekten detaylı hazırlanmış bir iletişim planı var.
Faruk Kaymakçı yakında bu plan için toplumdaki ilgili paydaşlardan katkı alacaklarını söylüyor. Strateji iki yönlü, bir ayağı ABYİS denilen Avrupa Birliği’ne Yönelik İletişim Stratejisi, diğeri de TÜYİS denilen Türkiye’ye Yönelik İletişim Stratejisi.
¡ ¡ ¡
AB iletişim stratejisinin bir güçlüğü de, mevcut durum tespitini her geçen gün yenileme gereği. Çünkü Türkiye’nin kendini konumlandırması hızla değişiyor. Yayı geren de okun hedefi de aynı kalmıyor.
Son olarak Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun izlediği aktif Ortadoğu politikası meyvelerini vermeye başladı.
“Derinlikli Strateji” doğrultusunda komşularla “sıfır sorun” hedefliyor Davutoğlu. Ama bununla yetinmiyor. Bu hafta yaptığı gibi Ankara’da Irak’la ortak “çekirdek bakanlar kurulu” topluyor. Aynısını Suriye, hatta İran’la yapmayı hedefliyor. Bu sürecin “demokratik açılım”la birlikte bölgede PKK ve terör sorununu da “sıfırlayarak” çözmeyi hedeflediği de sır değil.
Bu gelişmeleri “Türkiye AB’ye karşı OB-Ortadoğu Birliği kuruyor” şeklinde yorumlayanlar çıkabilir. Ancak Türkiye’nin kendisini Ortadoğu’da “daha etkin bir merkez güç” şeklindeki konumlaması, AB’nin gözünde önemini azaltmaz, aksine ülkemizi edilgen konumdan çıkarır.
AB sürecinin özünde Türkiye’nin her alandaki standartlarını yükseltmek olduğu hedefi gözden kaçırılmazsa, Ortadoğu’daki bu yeni “zincirleme açılım”lar, Türkiye’yi Avrupa’ya daha sıkı bağlayan sağlam halkalara dönüşebilir. Böyle bir konumlanma, Avrupalı seçkinlerin Türkiye ile ilgili zihniyet parametrelerini değiştirecek ve AB’ye yönelik iletişimi de kolaylaştıracaktır.
Davutoğlu’ndan alıntıyla: “Yapılması gereken, yayı Türkiye’nin sınırlarının ötesindeki potansiyeli kapsayacak çapta gerebilmek, oku da stratejik bir planlama ile iddialı bir ufuk perspektifi arasında uyum sağlayan bir hedefe, aynı anda yöneltebilmektir.” İletişim stratejisinde de başarı, yayı unutup oku sağa sola değil, istediğimiz hedefe doğru zamanlama ile gönderebilmemize bağlı.
Paylaş