SEVGİLİ Bekir Abi, sürekli dolaşım halinde olduğumdan iletişime geçemedik.
İki hafta önce köşenizde, Türkiye’de hayvanların gördüğü eziyeti Avrupalı hayvan hakları savunucularının dillerine doladıklarını anlatan bir yazı yazmıştınız. Bundan utanç duyuyordunuz.
Ben de utancınızı paylaşıyorum, ama yine de size Avrupa’da tanık olduğum iki örneği vermek istiyorum.
Birinci olay, dünyanın en zengin ülkesi İsviçre’de geçer. Bu satırların yazarı, yatılı okul arkadaşının Neuchatel’deki evine davet edilir. Evin kapısında bir kova durmaktadır. Kovadaki suyun içinde yeni doğmuş beş kedi yavrusunun cesetleri yüzmektedir.
"Burada ádettir, yeni doğan yavruları kovada boğarlar. Niye şaşırdın ki?" der oda arkadaşı.
Ben ki yedi ceddi kedisever bir soydan gelme olup her gittiği şehirden eve hediye olarak kör, topal, kuyruğu kesik kediler getirip, örneğin "Kastamonu’nun kedileri harikadır" diyerek eşinin sabrını ölçen bir babanın kızıyım, bunu duyunca oracıkta şok geçirmez miyim? Ondan sonra da seneler boyu rüyamda suyun içinde boğulmuş kedi yavruları gördüm Bekir Abi.
* *Ê *
Sonra Bekir Abi, epey zaman geçti, yabancı bir meslektaş, hanımı Fransız sanatçı, Fransa’nın güneyinde otururlar, bana dedi ki: "Bizim gelinle hanım bozuştular.""Hayrola" dedim, ressam hanım tam da gelin ziyarete geldiği gün eve dadanan bütün kedileri zehirleyerek öldürmüş! Ve 25 yıllık arkadaşım, bunu bana dünyanın en normal şeyiymiş gibi anlatıyor. Ben tabii yine şoktayım, teselli için dedi ki: "Fareden farkı yok ki onların, üstelik de hırsızlar, tezgáhta bir şey bırakmaya gelmiyor. Ayrıca zaten, bunları doğar doğmaz yavruyken torba içinde nehre atmaktır ádet olan..."
Dahası da var, ölü kedileri arkadaşımın doktoralı kızı ve hanımı toplayıp çöpe atmışlar. İngiliz gelin de bu olay üzerine tasını tarağını toplayıp memleketine dönmüş.
Arkadaşıma kızacak oldum, demez mi ki bana: "Farklı bakış açıları olabilir!"
* *Ê *
Bundan 9-10 yıl önce bizim mahallede bir gecede bütün köpekleri zehirleyip vahşice öldürdüler. Ama artık böyle şeyler ender oluyor.
Erzurum’da ayağından ve gözünden yaralı kedi yavrusu için seferberlik ilan edilmiş mesela. Belediyenin Sokak Hayvanlarını Toplama ve Rehabilitasyon Merkezi, yavruyu bakıma almış.
Oralara gittiğimizde restoranlarda hayvan besleyen müşteri yok... Meydanlarda gelip geçenin sevdiği cılız köpekler de yok.
Ama galiba hayvanlar üzerinden politika yapanlar var Bekir Abi... Türkiye’de bu oluyor diye resmi ellerine verenler olursa, çocuklar gider dikilirler Avrupa Parlamentosu’nun kapısına...
* *Ê *
Kovadaki ölü kediciklerin yarattığı travmadan yıllarca kurtulamayan ben...
Le Soir Gazetesi’nde iki gün önce, Belçika’daki her altı kadından birinin fiziksel şiddet gördüğünü okuyan ben...
Demek istediğim, kadınına ve hayvanına kötü davranan tek yer burası değil. Oraları cennet, burası cehennem değil. Üstelik onlar bizden 10 kat zengin ve eğitimliler.
Kendimize haksızlık yapmayalım ve siz de bu kadar üzülmeyesiniz istiyorum Bekir Abi.
Son dakika notu: Sayın Başbakan seçimde kadın kotasına karşı çıkarken "Erkeğin lütfu olur" demiş. Erkek egemen Meclis’ten bir sürü kanun çıkıyor, bunların hepsi "lütuf" muydu? Bu arada kotayı da aşan dünya artık yüzde 50/50 eşit temsili tartışıyor.