Babamın ağladığı gün

İKİNCİ Dünya Savaşı’nda Sovyetler Birliği’ni Almanlardan Çar’ın eski bir generali kurtarmış. Stalin kesin neticeli muharebe hattı olarak Dinyeper Irmağı’nı belirlemiş.

Haberin Devamı

Bu istihbaratı alan Almanlar ikmal merkezlerine yakın bir yer olduğu için çok sevinmişler. Stalin’in ise içi rahat değilmiş. Çar’ın ünlü bir generalini Kremlin’e çağırıp danışmak ihtiyacını duymuş. Yaşlı general, muharebe hattını Dinyeper’in de gerisine çekmiş, çünkü Rusya kalbi derinlerde olan bir dev... Ruslar çekilince takviye alamayan Alman ordusu ağır kış şartlarında Stalingrad’da esir düşmüş. Yaşlı general işini biliyormuş.

Babam bu hikâyeyi ülkelerin tarihinde süreklilik ve tecrübenin önemini anlatmak için Kaş’taki evinin terasında Azeri komşumuzla paylaşırken kulak misafiri oldum. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar Osmanlı paşalarıydı, ama 1990’da Azerilerin Ermeni işgaline direnecek generalleri yoktu. Çünkü diye devam etti babam, Sovyet ordusunda Azeri general yoktu...

Haberin Devamı

* * *

Sabah kahvesine gelen misafir gidince babam Ertuğrul Özkök’ün 8-9-10 Eylül başlıklı yazısını okudu. Gündemde 12 Eylül darbesini yapanların yargılanmasını yasaklayan Anayasa maddesinin kaldırılması var. Özkök yazısında sanki 12 Eylül öncesi memlekette her şey güllük gülistanlıkmış da darbe olmuş havasındakileri eleştiriyordu.

Babam bu yazıyı okuduktan sonra belki de 8-9-10 Eylül 1980 günlerinden birinde annemi Ankara’da Anadolu Eczacılık Okulu’nda ders vermeye bıraktıktan sonra direksiyonda nasıl ağladığını hatırladı. Sağcılar bir tarafa dizilmiş, solcular bir tarafa. Aralarında onları ayıran askerler... O sahneyi görünce gözyaşlarını tutamamış babam. Tek çocuğu olan ben, o sırada Ankara’da Mithatpaşa Caddesi’ndeki TRT’de dışarıda açılan ateş yüzünden mahsur kalmışım, birkaç gece önce de yayın nöbetinden dönerken TRT minibüsüne Esat civarında kurşun sıkılmış...

Fakat yine de babam 12 Eylül’ün haklılığını teslim etse bile 13-14-15 Eylül ve devamının hatalı olduğunu düşünüyor. 86 yaşının deneyimiyle hatanın Eylül’ün 12’sinde değil, 13’ünde, 14’ünde ve sonrasında olduğu görüşünde...

Babam aynısını 27 Mayıs için de söylüyor. Sözünün kayda değer olması, 1957-58 yıllarında Yozgat Cezaevi’nde idam talebiyle yatmış olan bir gazeteci-siyasetçi kimliğiyle bunu söylemesi. Meclis’te yargı erkini devralan Tahkikat Komisyonu’nu kuran iktidarın içeri attığı “fikir suçlusu” en yakın arkadaşları ancak 28 Mayıs 1960 sabahı cezaevinden salınmış biri olarak 13-14-15 Eylül için söylediğini 28-29-30 Mayıs için de tekrarlıyor babam.

Haberin Devamı

“Bizi o noktaya getirenler utansın, milletlerin hayatında darbeler çözüm değil” diyor.

* * *

Tüm kurumlar, siyasi partiler ve ülkeler için devamlılık önemli. Cumhuriyeti deneyimli Osmanlı paşalarının kurmuş olmasının değeri büyük.

Babamla çok münakaşa ettim, hâlâ bazı konularda anlaşamıyoruz, ama onu seviyorum. Eskiden gürültü patırtımız olurdu, şimdi sakin sakin tartışıyoruz, sesim yükseliyorsa sadece kulaklığını takmamakta direndiği ve onun beni daha iyi işitmesi için.

Bu yazı ona gecikmiş bir Babalar Günü hediyesi olsun istedim....

Yazarın Tüm Yazıları