AŞKI, bir illüzyon da olsa, iki ayrı birey olduğunuzu unutmadan ilişkiye dönüştürmeniz gerek. Beraberlik sürerse böyle sürer...
Galatasaray’daki Cezayir Lokantası’na giderken bu cümleyi düşünüyordum! Eyüp Can, tabloid olarak çıkan yeni Radikal’le ilgili Tempo Dergisi’ne verdiği röportajda özel bir soruya vermiş bu yanıtı. Cezayir Lokantası’nın üst katında bir konferans salonu var. Dün orada Heinrich Böll Derneği’nin düzenlediği “Tren Nasıl Rayda Kalabilir - 5 yıllık Türkiye-AB Müzakereleri ve Sonrası” başlıklı toplantı vardı. Egemen Bağış ile AB temsilcisi Marc Pierini konuştu, Birand moderatörlük yaptı. Konuşmalarda anlatılanlardan varılan nokta, Eyüp Can’ın cümlesi gibiydi. Avrupa Birliği aşkını nasıl ilişkiye dönüştürebiliriz? Türkiye, Avrupa’nın kapısını ilk tıklatalı 51 yıl olmuş, aşk çoktan unutulmuş. Hadi bunu geçelim, üyelik müzakereleri başlayalı 5 yıl oldu. 5 yıl da ilk aşk heyecanının sönmesi için yeterli süre. AB’nin bundan önceki evliliklerinde böyle uzun flört yok, aşk sürerken basmışlar imzayı. Fazla naz âşık usandırır. Türkiye-AB aşkının hızla tükendiğini kamuoyu desteğinin yüzde 48’e inmesi gösteriyor zaten. O zaman nasıl bir ilişki kurulacak ki birliktelik sorunsuz devam etsin? AB üyeleri bunu bulmaya çalışıyor. Türkiye’de ise yeni bir strateji gelişti. Ankara artık defansta değil, topu karşı sahada koşturuyor, ama gol de yok. Türkiye’de giderek Norveç modelinden söz ediliyor. Türk basınına net yansımadı, ama AB’den sorumlu bakanımız Bağış, Brüksel’de Euractiv’e verdiği demeçte “Norveç gibi referandum yapar, Türk halkına sorarız AB üyeliğini isteyip istemediğini” dedi. Norveçliler referandumla hayır demişlerdi AB’ye. Referandum giderek moda oluyor. Fransa’da bugün referandum yapılsa Romanları hemen atalım sonucu kesin çıkar. Almanlara sorsan hemen Euro’yu bırakıp Mark’a geçelim derler. İsviçre’de yapılan son referandumda göçmenlerin oy hakkının olmaması sonucu çıktı. Tophane’de “Sanat galerileri kalsın mı?” diye sorsan muhtemelen “Gitsinler” sonucu alınır. Özetle referandum bir silah, ama namlusundan çıkan kurşunun nereyi ve kimi vuracağı belirsiz olan bir silah. ¡ ¡ ¡ Bu nasıl ilişkiyse Türkiye 2004 yılından bu yana AB platformlarına davet edilmiyor. Bakan Bağış’ın haklı olarak yakındığı gibi bir yandan gelip Ankara ile stratejik işbirliğinden söz ediyorlar, diğer yandan da o kararların alındığı ortama sokmuyorlar. Sonra da enerji konusunda işbirliği istiyorlar. Türkiye de oyalanıyor. Neden? Çünkü Güney Kıbrıs gibi nüfusu 790 bin olan bir yarım ülke Türkiye’nin üyelik müzakerelerinde Enerji başlığının açılmasını engelliyor. 500 milyon Avrupalıyı ilgilendiren bir konuda Güney Kıbrıs’la baş edemeyen bir AB! İlişkinin başlar gibiyken darboğaza girdiğini söylemek en doğrusu. Gümrük Birliği sorunlarına rağmen Türkiye için iyi oldu. Bugün Türkiye, Avrupa Birliği için çok daha önemli bir ülke. Bunu AB temsilcisi Pierini de söylüyor. Gelgelelim müzakereler tıkanmak üzere. Treni rayda tutmak ya da ilişkiyi kurtarmak nasıl olacak? Farklı yöntemler denenecek. Kendini ağıra satmakta yarar var. İşe heyecan katmak içinse “Kaçan kovalanır” yöntemi denenebilir.