AB ve zeytinyağı

ZEYTİNYAĞI gibi suyun üstüne çıkmak... Bu güzel deyim Kıbrıs bağlamında Rum tarafının yaklaşımına çok uyuyor. Sen hem anlaşmaya yanaşmayan taraf ol, hem de işi Türkler bozdu diye propaganda yap.

Öte yandan Türkiye’nin kendini iyi pazarlayamadığı da gerçek. Ama biz zaten bu "pazarlama" sözcüğüne alerjik sayılırız. Neymiş öyle kadın pazarlar gibi memleketi pazarlamak! Hatırlarsanız bu alerjimiz yüzünden "Türkiye’yi pazarlamalıyız" dediği için Başbakan’ın yemediği medya zılgıtı kalmadı. Eh ne de olsa Türkiye medyasında suyun başını tutanlar olarak kapalı ekonomi çocuklarıyız. Başbakan pazarlama yerine "marketing" demiş olsaydı pek kimse bir laf etmezdi, bu da ayrı bir gerçek...

Neyse ki artık Avrupa Birliği tarafında da bu Rumların zeytinyağı numarasını yutmayanlar var. Fakat sonuç değişmiyor. Kıbrıs sorunu çözümsüz kaldıkça AB ilişkisini yüreğimiz ağzımızda izlemeye devam.

* * *

Zeytinyağı deyince... Öte yandan bizim AB ile çok ciddi ve gerçek zeytinyağı sorunumuz da var. Türk zeytinyağını marketlerde rastladığımız şık şişeler içinde AB’ye ihraç etmemiz yasak. Zira Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki Gümrük Birliği anlaşmasına göre şişelenmiş ya da kutulanmış zeytinyağı paketlenmiş sınai ürün özelliği kazandığından AB’ye giremiyor. Türkiye ancak dökme zeytinyağı ihraç edebiliyor. Bu da bizim için ciddi bir katma değer kaybı demek.

AB ile ilişkilerimizi zeytinyağı boyutunda izlemenin de anlamlı olacağını düşünüyorum. Hem bizim, hem karşı tarafın hataları var. Önce kendi hatalarımıza bakalım. Hedef elbette markalı ihracatın artırılması olmalı, ama Türk ailesi ve Türk restoranları hálá zeytinyağı kullanımı konusunda ikna edilmiş değil. Ve daha da önemlisi ne kamuoyu önderleri ne de siyasi karar mekanizmalarını yönetenler bu ürünün stratejik önemini anlamış değiller.

Bugün AB ile markalı ürün ihracatında sorunumuz var, ama Gümrük Birliği öncesinde de dökme zeytinyağı ihracatı bugünkü seviyelerinde değilmiş. Rakamlar 95’ten itibaren ihracatın hız kazandığını gösteriyor. Demek ki AB’nin olumlu bir etkisi olmuş. Son 10 yıllık dönemde ihracatın yüzde 40’ı İtalya’ya, yüzde 20’si İspanya’ya dökme olarak yapılıyor, onlar kutulayıp satıyorlar.

* * *

Bu sorun nasıl aşılacak? İspanya’da başbakanın kendisi çıkıp zeytinyağı reklamında oynamış. Bizim de siyasetçilerimiz bu cesareti gösterebilmeli. Liderlik vasfı "pazarlamacı" suçlamalarına göğüs germeyi gerektirir. Ama işimiz yazının başında da söylediğim nedenlerle zor.

Zeytin ülkesi olmak Tanrı’nın bir lütfu. Türkiye’de 130 milyon zeytin ağacı var. Zeytin üretiminde ikinci, zeytinyağında beşinciyiz. Türkiye markasının stratejik ana ürünlerinden biri pekala zeytinyağı olabilir, ama planlı hareket etmek, kafa yormak ve pazarlamaya önem vermek koşuluyla.
Yazarın Tüm Yazıları