DOĞRU mu yanlış mı yarışmasında karşınıza şu soru çıksa ne cevap verirdiniz?
"Kadınlara bütün hakları 20’li yıllarda verildi, ama kadınlarımız bu haklarını kullanmasını bilemediler"... Türkiye’de çoğumuzun yanıtı "Doğru" olurdu ama cevap "yanlış".
Yanlış, çünkü Türkiye 20’nci yüzyıl boyunca ataerkildi. Avrupa’dan alınan kanunlar 20’nci yüzyıl başında yapılmıştı. O zaman Avrupa da ataerkildi. Biz ancak 2000’li yılların başındaki yasal düzenlemelerle yeni döneme geçtik. 1934’te kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı diye artık yapacak bir şey kalmadığını sanmıştık.
* * *
1985 yılı Türkiye’de kadınların gözünü açan bir dönüm noktası oldu. Birleşmiş Milletler, Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ni imzaya açtı. Bir bu sözleşmeye baktık, bir de bizdeki iç hukuka, manzara tam bir felaket. Türk kadınları yasal haklar bakımından dünyanın gerisinde kalmış. Mustafa Kemal çokeşliliği ve şeriat mahkemelerini kaldırdığı zaman Avrupa’da hakim olan pederşahi hukuk kurallarının yerinde yerler esiyor, ama bizdekiler değişmemiş. Türkiye bu sözleşmeyi imzaladı imzalamasına, ama bir sürü utanç verici çekince koyarak.
Tabii o zaman gözümüz açıldı. Kendimize sorduk. Peki bu yasaları kim yapar, ya da kim değiştirmez? Erkeklerden oluşan Millet Meclisimiz. O halde ne yapmalı da Meclis’e daha fazla kadın sokmalı? Kadın Adayları Eğitme ve Destekleme Derneği KA.DER bunun için kuruldu.
Salı akşamı Brüksel’deki Egmont Sarayı’nda bir tören vardı. The European Voice Gazetesi yılın 50 Avrupalısını seçmiş, içlerinde Türkiye’den de bir isim, KA.DER’in kurucusu Şirin Tekeli...
O gece Şirin’e eşlik ederken 1999’da aday ilan edilmemizle başlayan Avrupa Birliği süreci sayesinde 2001 yılından itibaren Türk kadının pek çok yasal kazanımı olduğunu hatırladık. Çalışma yasaları değişti, aile mahkemeleri kuruldu. AB ile üyelik müzakerelerinin 2004 yılında açılma koşullarından biri de Türk Ceza Kanunu’nda kadınlar lehine adımlar atılmasıydı. 2004 Ceza Yasası değişikliği sırasında son dakika golü atmak için zina konusunda iktidar ve muhalefetteki erkeklerin nasıl işbirliğine girdiklerini de zihnimizin bir yerine kaydetmek lazım. Özetle AB süreci kadınlar açısından kazanımlarla geçti. AB Türk kadının müttefiki oldu.
Peki ya Türk kadınları, onlar bunun ne kadar farkında? Bazı kadın dernekleri üzerine "AB fonlarını kullanmayın, AB sürecinden kopun" diye "mahalle baskısı" yapıldığını görüyoruz. İnternette AB fonlarıyla ilgili dolaşan "dezenformasyon", yani propaganda amaçlı yanlış bilgi had safhada. Umarım kadınlar AB sürecinin getirdiği kazanımları göz ardı etmeyecekler, tuzağa düşmeyecekler.
* * *
Kentleşme sürecini tamamlamamış, kadınlarının yüzde 18’i hálá okuma yazma bilmeyen, insani gelişmişlik endeksinde 84. sırada olan bir ülkeyiz. Kadınlarla ilgili rakamları da devreye sokunca sıramız iniyor 111’e. Meclis’te kadın vekil sayısı en düşük ülkelerden biriyiz. Daha gidecek çok yolumuz, bu yolda da AB’ye ihtiyacımız var.