30 Ekim 2006
Bu kez Hindistan’dan değil Amerika’dan gelen bir uzmanla karşı karşıyayız! Holistik doktor ve kundalini yoga hocası Dr. Mahan Rishi, 1-12 Kasım arasında İstanbul’da olacak. Doğal bitki tedavileri, beslenme ve uzun yaşam uzmanı olan Rishi’nin önerilerine kulak verin, sorularınızı Memorial Hospital’daki konferansa hazırlayın.
Dr. Mahan Rishi, 30 yıldır Doğu ve Batı şifa tekniklerini birleştirerek çalışıyor. Kundalini Yoga hocası olan Dr. Mahan Rishi, aynı zamanda Çin şifa bilimleri ve Ayuvedik öğretilerden yaralanan bir kiropraktör. New York’ta yaşayan 117 yaşındaki Swami Bua ve Green Monk Bhante Dharmawara Mahatera’dan da (110 yaşında) şifa teknikleri öğrenmiş olmakla beraber, Yogi Bhajan’ın da öğrencisidir. Şifalı otlar bilgilerini de içine kattığı, geniş bilgi yelpazesi ile 1-12 Kasım tarihleri arasında İstanbul’da olacak. "Holistik Doktor ve Kundalini Yoga Hocası" olarak her iki alanda sizlerle bilgilerini paylaşacak.
Programı şöyle:
Yoga Şala: 4-5 Kasım
Yoga’nın sekiz kolu üstünde duracak. Pratik yaparken arka planda kalan felsefeyi öne çıkarmak amacında olan bu workshop ile kendi pratiğinizi de daha derinleştirmeniz mümkün.
Özel Ev Beyoğlu: 9 Kasım, 19.00-22.00
Kundalini Yoga & 10 Sistemimiz: Kendi anatomimizi daha iyi anlayarak kendimizi şifalandırabiliriz. Kundalini yoga ile kanı temizler, ciğer kapasitemizi artırır, lenf sistemini temizler, bağışıklık sitemini güçlendiririz. Bu workshop Kundalini Yoga ve Meditasyon içeriyor.
Özel Ev Beyoğlu: 11-12 Kasım, 12.00-15.30
Patanjali’nin Sutraları: Yogayı sistemleştirmiş Patanjali’nin öğretileri üstünde duracağız. Bu workshop’un amacı pratik, anlatım ve meditasyon ile bu bilgilere en derin bir şekilde açılmak. Bilgi için: Dr. Mahan Rishi ile özel seanslar için Esra Banguoğlu’ndan randevu alın. 0535 301 67 67 ya da kundaliniyoga@esrabanguoglu.com’dan da bilgi alabilirsiniz. Ayrıca 10 Kasım Cuma akşamı Memorial Hastanesi / Okmeydanı Konferans Salonu’nda halka açık ücretsiz şifa teknikleri toplantısı yapılacak.
UZUN VE SAĞLIKLI YAŞAMIN YOLU
Dr. Mahan Rishi, Esra Banguoğlu aracılığıyla Çekirge’nin konuğu oldu...
Yogayla yolculuğunuz ne zaman ve nasıl başladı?
- 1973 yılında liseden mezun olunca Kuzey Amerika’da geniş ölçülü bir tura başladım. 9 bin mil yol katederek Alaska’ya, Kanada ve Yukon’u geçerek ulaştım. Sonra Güney Kaliforniya ve Mexico’ya gittim. Bu yolculuğu macera ve kişisel özgürlüğü hissetmek için yaptım. 18 yaşında rüzgar kadar özgür olduğumu hissediyordum. Bu yolculuk sırasında kulağıma şöyle bir şey çarptı: "Dünyayı bin kere katedersin ve hálá kendini tanımazsın, oysa bir rahip odasına girer, kapıyı kapatır ve tüm evreni görür." Bu cümle beni çok etkiledi. Bir yandan yolculuğuma devam ederken bir yandan çeşitli ruhsal öğretiler hakkında bilgi almaya başladım. Eve dönüş yolculuğumda bazı Bahai öğrencileriyle tanıştım ve onlar bana yolculuğumu içe döndürmemi tavsiye ettiler. Böylece çok yoğun bir şekilde yoga, meditasyon, iç gözlem ve ruhsal araştırmalarıma değişik hocalardan eğitim alarak başladım.
Yoga sizi değiştirdi mi? Eğer cevabınız "evet"se, hangi açıdan değiştirdi?
- Yoga bütün canlılarla olan ilişkilerimde çok yoğun bir şekilde içsel ve dışsal bütünlük farkındalığımı geliştirdi. Yoga sayesinde yaşamın kutsallığını, canlılara olan sevgimi daha derin bir bağ ile hissetmeye başladım. Yoga kişisel ve evrensel barış isteğimde yoğunlaşmamı sağlayan önemli bir adımdır.
Dünyanın en ünlü Kundalini yoga hocası ile çalışma fırsatınız oldu. Hocanızın üzerinizdeki etkisi ne oldu?
- Yogi Bhajan’ın hayatımdaki varlığı benim kişisel gelişimim, yüksek benliğim ve saklı kalmış potansiyelimin açığa çıkmasını sağladı. Hocamın tartışmasız çok kuvvetli eğitimi, benim insan olarak ruhsal hikmet ve doğayı ve ilahiyatı anlamama yardımcı oldu.
Yoganın fiziksel kazançları nelerdir?
- Kundalini yoganın zaman içinde getirileri sağlıklı bir beden, dayanıklılık gücü, canlı bir varoluş ve giderek gelişen bir iç huzurdur. Yoga aynı zamanda bizim akciğer kapasitemizi geliştirir, bu da sistemimize daha fazla oksijen gelmesini sağlar. Yoga duruşları ve nefes çalışmaları, lenf ve dolaşım sistemlerini temizler.
Meditasyonun kanıtlanmış etkileri nelerdir?
- Meditasyon ile zihnin doğasını anlarız. Zihin-beden birliği yüzünden, düşüncelerimiz bizim duygularımızı etkiler. Her düşünce bedende binlerce fizyolojik reaksiyona sebebiyet verir. Meditasyon yapanlarda kortizol seviyeleri çok daha düşük çıkmaktadır. Kendi kliniğimizde meditasyonun yüksek tansiyon, uykusuzluk ve depresyon gibi rahatsızlıkları etkilediğini görüyoruz.
Yazının Devamını Oku 23 Ekim 2006
Anastasia Achilleos, 31 yaşında, enerjik bir genç kadın. Elleri sihirli sanki! Onun yaptığına cilt bakımı ya da yüz bakımı demek büyük haksızlık; çünkü yüzünüzü ona teslim ettiğiniz an bir şey oluyor ve kendinizi ’mutlu/güzel’ hissediyorsunuz. Yani bu hafta güzelliğin içinden geçen enerji ile buluşuyoruz efendim! Herkese güzel bayramlar...
Çekirge’ye hep enerjisi pozitif olan insanlar konuk oluyor. Anastasia da onlardan biri. Bir süre Türkiye’deydi ve gitti, ancak anlattıkları hep aklımda kalacak!
"Kariyerime klasik bir güzellik uzmanı olarak başladım ve birkaç yıl sonra cildin ötesini de hissedebildiğimi fark ettim: Gerginlik, duygular... Bazı insanların bir anda yaşlandığını görürsünüz, bu strestir. İşte ben de yedi yıl kadar önce bir anda işimi bıraktım, işsiz kaldım yani! Sonra kuaför olan bir müşterim vardı. Ona, defilelere çıkmadan önce mankenlere masaj yapmak istediğimi söyledim. Kabul etti ve o hafta sonu Hüseyin Çağlayan defilesine gittik. Sahne arkasına yere bir mat serdim ve her modele 3’er dakika masaj yaptım. Bir gün tesadüfen Kate Moss’a bu masajı yaptım ve resmen çıldırdı! Yani bayıldı! Yüzüne baktı ve ’Aman Tanrım, şu kızın yaptığına bakın’ diye çığlık attı. O andan itibaren bütün fotoğrafçılar, sahne arkası görevlileri peşime düştü ve ’Her zaman gelebilir misin’ dediler. Çünkü bu çok yeni bir şeydi ve bir anda Missoni, Prada, Yves Saint Laurent defilelerinde buldum kendimi! Gisele ve Naomi en iyi müşterilerim oldu."
Bundan sonra hayatı değişen ve ünlü bir kadın haline gelen Anastasia, 3,5 yıl önce OLAY ile çalışmaya başlamış.
Yaptığı işe ne ad verdiğini sorduğumda "yüz uzmanıyım" diyor. Bunu şöyle açıklıyor: "Bu bir yenilik. Ben farklıyım, çünkü reiki ve kronal sakroterapi kullanıyorum, yani başa yaptığım masajla sinir sistemini rahatlatıyorum... Cildinize dokunmalısınız, duşta güzel kokulu bir yağla kendinize masaj yapmalısınız, bunlar ruh halinize iyi gelecektir. Yani bir kremi alıp yüzünüze sürmekle hayatınızda hiçbir şey değişmez. Ne kadar pahalı olursa olsun! O yüzden yüze temizleme ve nemlendirme sırasında yapılan masaj çok önemlidir. Cildinize masaj yaparken unutmamanız gereken üç önemli nokta:
1. Yüzdeki kemikler: Çene, elmacık ve alında bulunur. Kulak arkasına kadar derin masaj yapılmalıdır.
2. Sıvı: Yanaklar ovuşturulmalıdır.
3. Epidermis: Bütün yüze kremle masaj yapılmalıdır."
Reiki ile cilt bakımı
Sekiz yıl önce reiki vermeye başlamış. Reiki ve cilt bakımını nasıl birleştirdiğini sorduğumda, cevabı "Kendiliğinden, doğal olarak" oluyor: "Elimi birinin yüzüne koyduğum an oluyor. Reiki, çok güçlü bir enerji. Doğru olarak reiki vermek isterseniz başarılı olursunuz. Yani birisi benden randevu aldığında, ’bu kadının yardıma ihtiyacı var, en iyisi reiki göndereyim’ diyerek yapmıyorum bunu. Herkese yapıyorum."
Peki acaba güzelliğin tanımı ne Anastasia için? "Kendini iyi hissetmektir" diyor: "Eğer kendinle ilgili bazı sevmediğin şeyler varsa bile bunları sevmeyi öğrenmektir. Olduğun gibi mükemmelsindir. Fiziksel olarak yapılabilecek şeyler vardır kendini iyi hissetmek için; iyi kremler kullanmak, iyi beslenmek, güzel seyahatler yapmak, iyi arkadaşlara sahip olmak, sevgi ve bol bol gülümseme. Her gün aynada kendinize gülümseyin. Unutmayın ki aynadaki yansımanız size gülümsemezse, dünya da size gülümsemez! Siz, nasılsanız, insanlar da size karşı öyledir. Bu, benim için güzelliktir."
Holistik yaşamın bütün dünyaya hakim olduğunu, bununla ilgili ne düşündüğünü de sordum Anastasia’ya... Açıklaması şöyle: "Her yerde savaş var. İnsanlar kendilerine dönüyorlar ve "bunlarla nasıl başa çıkabilirim"in cevabını arıyorlar. Doğu’ya yöneliyoruz, çünkü bunun cevabını doğal yollardan verebiliyor. Oysa Batı çok materyalist. Sonuç olarak Doğu Batı’ya, Batı Doğu’ya ihtiyaç duyuyor. Ancak böyle denge kurulabiliyor."
Ben, yine güzel bir insan tanıdım; yenilerinde buluşmak üzere...
Güzelliğinizi nasıl korursunuz?
Kendinize bir kadın olarak vakit ayırın. Bu çok gizemli ve erkek olmaktan çok daha güçlü bir his!
İyi bir nemlendirici edinin.
Masaj için birkaç dakika ayırın ve kreminizi bu masajla yüzünüze sürün.
Bol su için.
Yazının Devamını Oku 16 Ekim 2006
Kabul edelim, geleceğimizi ya da geçmişimizi öğrenmek bizi çok heyecanlandırıyor. Bu yüzden size farklı uzmanları tanıtıyorum. Brezilyalı Frederico Ciongoli de oldukça ilginç kişisel tarihi olan bir astrolog. Onunla tanışmanızı istedim.
Astroloji ve metafizik terapisti Frederico, Brezilya’da, "Regulus Astrology University"de astroloji, psikoloji, metafizik, reiki, numeroloji ve terapistlik eğitimleri aldı. 12 senedir Brezilya, Ortadoğu ve Hindistan’da çeşitli grup çalışmaları ve
bireysel seanslar vermekte olan Frederico; seanslarına yılın çeşitli dönemlerinde Türkiye’de devam ediyor. 16 Ekim-16 Kasım arasında da OWO’da olacak.
SEANSLAR FARKLI SEÇENEKLERDE YAPILABİLİYOR
Psikolojik astroloji: Kişinin psikolojik yapısını ve dolayısıyla tüm davranış, tutum ve yaklaşımlarını tarif eden bir araç... Her şey doğum haritamızda olduğu gibi gözüküyor. Hayatı algılayış şekli, kuvvetli ve zayıf yönler, hayat süresince yaratılan ve sürekli tekrarlanan durumlar, potansiyel ve kör noktalar, sağlık, cinsellik, aşk... Seanslar tüm bunları görmeye imkan veriyor. Seans süresi: 1 saat / Ücreti: 150 YTL
Spesifik seanslar: Sadece tek bir konu üzerine odaklanılıp; üzerinde çalışılması ile gerçekleşiyor. Bu seanslar, o konu üzerine derin ve detaylı incelemeye ve detaylı öngörülere olanak veriyor. Seans süresi: 1 saat / Ücreti: 150 YTL
İlişki astrolojisi seansları: Eski bir astroloji tekniği olan ’Sinastry’ kullanılıyor. İki doğum haritası üst üste getirilerek incelenen Sinastry, ikili ilişkilerin nasıl gideceğine, eşlerin birbirini nasıl etkilediğine, nasıl hissetmesine neden olduğuna / olacağına, ortak ve çatışan yönlere ve şifa noktalarına dair ipuçları veriyor. Seans süresi: 1.5 saat / Ücreti: 240 YTL
Bebek/çocuk astrolojisi: Ebeveynlere çocuklarını yetiştirirken yol gösterici oluyor. Seansta, bebek/çocuğun hayatın çeşitli evrelerinde yaşaması muhtemel zorluklar, mücadele edeceği muhtemel konular gibi bilgiler aktarılıyor. Seans süresi: 1 saat / Ücreti: 150 YTL
FREDERICO CIONGOLI SEANSLARINI ANLATIYOR
n Hep ileride neler olacağını öğrenmek ister insan... Bu yüzden falcı, astrolog koşturur dururuz. Peki falla, astrolojinin farkı ne?
- Astrolog, hayatın döngüsünü anlatır ve geleceğe yönelik öngörülerini bu bağlamda söyler. Hayatta neler yaşayacak olduğumuzun resmini tarif eder, detaylarını vermez, isim vermez, tam tarih söylemez, sadece olasılıkları anlatır. Astroloji, gezegenleri inceleyerek bize derin bir bilgi sunar. Bu bilgiyle varacağımız farkındalıksa, durumlar karşısında daha sağlam durabilmemize ve gelişmemize olanak sağlar.
n Psikolojik Astroloji tam olarak nedir?
- Bana göre astroloji, kişinin psikolojik yapısını ve dolayısıyla tüm davranış, tutum ve yaklaşımlarını tarif eden bir araç. Hayatı algılayış şeklimiz, kuvvetli ve zayıf yönlerimiz ve kör noktalarımız... Tamamı haritamızda gözüküyor.
n Cildim, enerjim, beslenmem... Astrolojiyi bu konularda kullanmak mümkün mü?
- Kesinlikle. Astroloji, kişinin vücuttaki hassas organları, fiziksel enerjisinin doğal seviyesini, hangi dönemlerde daha canlı ve aktif, hangi dönemlerde daha halsiz olacağını görebiliyor.
n Genelde bu tür konularla hep kadınlar ilgileniyor. Erkekler, astrolojinin bir bilim dalı olduğunu kabul etseler de pek yanaşmıyor...
- Doğru, tüm dünyada böyle. Bana gelenlerin yüzde 95’i kadınlar. Bu, kadınların doğasından kaynaklanıyor. Kadınlar doğaları gereği daha içe dönükler, daha duyarlılar. İçlerinde olan bitene bakmaya daha alışıklar. Erkekler ise, yapısı gereği hep daha dışa dönük, iç dünyadansa dış dünyaya bakmaya odaklı. İçte yaşananların üstünü örtmeye ve onları yok saymaya meyilli. Acılarının, sıkıntılarının üzerine gitmek yerine, ’güçlü durmak’ adına onları bastırmaya eğilimli. Erkeğin doğası fethetmek, para kazanmak ve hayat kavgası vermek üzerine kurulu. Sevişirken kadınların gözlerinin genelde kapalı, erkeklerinse açık olması bile buna çok iyi bir örnek!
n Astrolojiyle ilgilenmeye ne zaman başladınız?
- Aslında 20 yaşına kadar spritüalite, astroloji ve tüm bu mistik konulara yönelik son derece şüpheci, hatta tepkiliydim. Bilimsel olarak açıklanamayan, soyut hiçbir şey konusunda ikna olmayan bir avukat, ayrıca gerçek bir ateisttim. 12 yıl önce babamı kaybetmemle birlikte birçok şeye bakışım değişti. Babam ölmesine rağmen onun yanımda olduğunu hissetmeye başladım. Bazen onun kulağıma bir şeyler fısıldadığını duyar gibi oluyordum. Bir gün teyzemin kanser olacağını söylediğini duydum kulağıma. İtiraf etmeliyim ki en başta çok korktum. Ancak yaşadığım bu deneyim, bana yeni bir yol açtı. O günden itibaren deliler gibi araştırmaya başladım. Yedi sene boyunca, gündüzleri adliyeye gidip, türlü davalara katılıp, akşamları ise astroloji eğitimine devam ettim.
n Biraz da avukatlıktan bahsedelim. Her şeyi bırakıp gitme duygusu nasıl geldi?
- Avukat olmaktan aslında hiçbir zaman hoşlanmadım. Gündüz avukat, gece astrolog olmak öyle bir ikilem yaratıyordu ki içimde... Brezilya’nın en saygın avukatlık bürolarından birinde çalışıyor, çok iyi para kazanıyordum. Ama her işe gittiğim gün artık eziyete dönmeye başlamıştı ve hayatımın en önemli kararını verdim; 2004 yılında işimden istifa ettim. Artık hayatımı sadece tutkuyla sevdiğim şeyleri yaparak sürdürecektim; ilerisi gerisi yoktu. Astroloji hem hayatımı istediğim gibi idame ettirmemi sağlayacak, hem de hobimi işe çevirmemde rol oynayacaktı.
Yazının Devamını Oku 9 Ekim 2006
Nasıl anlatsam, nereden başlasam bilemediğim bir deneyimdi yaşadığım. En kestirme şekliyle şöyle anlatabilirim: Geçmiş hayatıma dönüp bugünümü çözdüm! Buna aracı olan ise İtalyan asıllı terapist Prem Shola idi...
Prem Shola, çocukluğunu anlatırken "tuhaf" olduğunu söylüyor. Çünkü o, klasik cici bici, pembe elbiseli bebek koleksiyonu yapan bir kız çocuğu değil, sürekli taşlarla oynayan, ağaçlardan inmeyen bir çocukmuş. Bu kız çocuğu, 26 yıl önce Sicilya’daki evini, ailesini terk etmiş. Kaçmış da denebilir. Çünkü çok baskıcı bir ailesi varmış. O da yapabileceği en uç hareketi yapmış ve liseyi bitirir bitirmez Hindistan’a gitmiş. Dünyanın bir ucuna...
Orada Osho’nun etkileyici ve faklı dünyasıyla tanışmış. Uzun süre ağaçlarda yaşamış. Para kazanmak için çalışmış. Bir taraftan da kendini geliştirmiş. Çakra açma terapileri almış. Her gün çeşitli meditasyonlar, enerji çalışmaları yapmış. Hep içinin sesini dinleyerek hareket etmiş.
Mütevazı davranarak bunu hepimizin yapabileceğini, önemli olanın o sesi duyabilmek olduğunu söylüyor. Bunu da yeterince derine inerek başarabileceğimizi, böylece geleceğimizin nasıl olacağını bilebileceğimizi söylüyor. Ama bu gürültülü hayatlarımızda, dış seslerin volümü o kadar yüksek ki iç sesimiz tiz bir şekilde kalıyor ya da bastırılıyor maalesef!
Hindistan’da aldığı terapiler sırasında bir grup olarak meditasyon yapmışlar ve herkes rehber ruhuyla buluşmaya çalışmış. Gözlerini açtıklarında neler gördülerse çizmeleri istenmiş. Kimse pek bir şey çizemezken Shola nefis figürler çıkarmış. O zaman onu "farklı" olarak ayırmışlar. Aldığı Şamanik eğitimler sayesinde, "rehber ruh" denen ve Şamanlar’ın bu dünyada yaşayan herkesin sahip olduğuna inandığı enerjiler aracılığıyla geçmiş yaşama dönme ve bugünü yönlendirme seansları yapmaya başlamış. Almanya’da yaşayan Shola, İstanbul’da bulunduğu süre içinde hem Geçmiş Hayatınızdan Bu Hayatınıza Köprü adlı çalışmayı hem de Çakra Okuma seansını veriyor.
90 dakika süren Geçmiş Hayattan Bu Hayata Köprü çalışmasının ilk yarısında geçmiş yaşamınızda kim, ne olduğunuz, o hayatta neyi öğrendiğiniz ve bu durumun bugünkü hayatınıza etkilerini Shola durugörü yeteneğiyle anlatırken siz dinliyorsunuz. Ruhsal şifacınızla (ya da rehber ruh) bağlantıya geçilerek hayatınızda karşılaştığınız zorlukları çözmenizde destek alıyorsunuz.
Shola, seansın diğer yarısında kuvvetli yorumlarıyla o hayat ve bu hayat arasında tarot kartlarıyla köprü kuruyor. Bu arada kullandığı minik tarot kartlarını ona tam 26 yıl önce Hindistan’da tanıştığı biri hediye etmiş. O günden beri bu kartları kullanıyor Shola!
Önceki hayatımda erkekmişim
Shola, benim bundan önceki hayatımda Kanada’da, soğuk, orman içinde bir dağda sade bir kulübede ailemle birlikte yaşadığımı söyledi. Erkekmişim bu arada! Avlanıyor, balığa çıkıyor, yürüyüşler yapıyormuşum. Sürekli doğa içindeymişim. O yüzden bu hayatımda da mutlaka doğayla iç içe yaşamam gerekiyormuş.
Çok doğru bir tespit! Beni sürekli Caddebostan sahilinde yürüyüş yaparken, bulutları, ağaçları, denizi izlerken bulabilirsiniz! Sabahları uyandığım an ilk aklıma gelen sahil olur, son günlerde çok yoğun olarak bulutların beni çağırdığını hissediyorum. Türkiye’de en sevdiğim yer, Olimpos’tur, çünkü orada dağla deniz birleşir ve ayışığında denizde olmak benim için en büyük mutluluk kaynağıdır. Bütün bunların beni neden çektiğini bilemezdim, ama çok düşünürdüm doğrusu...
Spiritüel konularda yazmamın çok doğru olduğunu, çünkü eskiden bir şifacı olduğumu, ancak artık yazmanın ötesinde bir şeyler yapmam gerektiğini söyledi. (Yine çok doğru, çünkü şu an öyle bir eğitim dönemindeyim!)
Kısaca, yaşadığım pek çok deneyim içinde Shola’nın çok farklı bir yerinin olduğunu söyleyebilirim. Onun bir falcı olmadığını bilerek, yeteneğine saygı duyarak tanışmanızı arzu ederim.
Eğer siz de bu deneyimi yaşamak isterseniz, 24 Ekim’e kadar İstanbul’da olacak Shola’ya 0532 490 64 90 ve 0532 578 50 53 no’lu telefonlardan ulaşabilirsiniz.
Seans ücreti 180 YTL.
Yazının Devamını Oku 2 Ekim 2006
Pek çok tekniğin uygulayıcısı olan Güneş Tan Akdoğan ve kızı Ebru Feyizoğlu, ekimde Sırp psikolog Slavanski’nin geliştirdiği Deep Peat adlı semineri İstanbul’da düzenleyecekler. Kendileriyle anne-kız-enerji sohbeti yaptım...
<B>Anne-kız olarak "enerji işleriyle" nasıl ilgilenmeye başladınız? Hangi eğitimleri aldınız?
Ebru F:</B> Birkaç sene önce annem depresyondaydı. Benim de kendimi duygusal anlamda pek iyi hissetmediğim dönemlerdi. Yolda yürürken insanlara bakıp ne kadar sevgiden uzaklaşmış olduklarını görüyordum. İçimden hep "keşke insanlara dokunsam, dokunduğumda gözleri ışık saçmaya başlasa, eski neşelerine kavuşsalar, dünyaya güneş doğsa" diye düşünürdüm. Algında ne varsa, düşüncenle ne yayarsan evren sana onu verir. Doğal olarak dilediğim şey "cennetin dokunuşu" adıyla annem tarafından bana aktarıldı ve şifa çalışmalarına devam ettim.
Reconnective Healing (Tekrar Bağlantılı Şifa), The Reconnection, EFT (Duygusal Arınma Tekniği), TAT (Tapas Accupressure Technique), Deep Peat, Sihirli Metot, Enerjiye yapışmış olan başka enerji varlıkları çıkarma tekniği, Peat 3, Shallow Peat, Parmak Ucu Metodu, IGI (Individual Gnostic Intensive), Yoğun Kişisel Farkındalık, QI Gong Derin Meditasyon eğitimlerini aldım.
l <B>Enerji arındırma seansları nasıl etkili oluyor?
</B>Beyin zarı, elektrik yüklü bir ağdır. Yaşanılan bir deneyim algılayışımıza göre negatif bir duygulanım yaratırsa, beyinde kısa devre oluşur. Enerji teknikleriyle bu kısa devre açılır, hem beyin hem de sinirlerin üstündeki zarın elektriksel akımında bir değişim oluşur. Bellekteki rahatsız edici düşünce ve duyguların enerji frekansları açılır ve yok olur.
<B>CENNETİN KAPILARI </B>
l <B>Ya siz Güneş Hanım...
Güneş T.A: </B>Ben 90’lı yılların başlarında, 5 yıl süren ve gittikçe yoğunlaşan ağır depresyon, panik atak geçirdim. Ruhsal durumum fiziksel olarak da kendini gösterdi. Bağışıklık sistemim çökmüştü. Geçmeyen sinüzitim ve kanımda dolaşan iltihap için devamlı antibiyotik kullanıyordum. Büyük kızım Amerika’da yaşıyordu, orada da yapılabilen her şey yapıldı, ancak faydası olmadı. 2-3 ay dua ettim. "Allah’ım ne olur bana bir çare gönder, ben ölmeyeyim, 3 çocuğum var" diye...
Yazının Devamını Oku 25 Eylül 2006
Prana Sacher, hayat dolu bir kadın. En güzeli de verdiği derslerle bunu paylaşması. Bir süre İstanbul’da olacak. Özellikle kadınlara, kendileriyle tanışmaları, buluşmaları ve eğlenmeleri için çok güzel çalışmalar sunacak. Vaktiniz varsa kaçırmayın!
Prana Sacher, üç farklı çalışma yapıyor: Vücudunuzu Canlandırın (Body Flow); Kadınlığınızı Kucaklayın; Kendinize Gülebilmek (Be A Joke Unto Yourself). Aslında bu üç çalışmadan biri -Kadınlığınızı Kucaklayın- kadınlara yönelik, ama o kadar etkili ki onu ön plana çıkarmak istedim. Beni Prana’yla Nedret tanıştırdı. Onun çalışmalarına sayısız kez katılan ve çevirmenlik yapan Nedret, kadın gruplarında, kadın olmanın niteliklerinin fark edilerek içsel dönüşümler yaşandığını anlattı bana.
"Kadınlığınızı Kucaklayın" başlıklı çalışmayı da şöyle anlattı: "Prana, kadın koşullandırılmasının toplum, tarih, kuşaklar boyunca ne kadar derinlere gittiğini ve ortak kadın bilincimizde geçmişin yaralarını hálá hücrelerimizde bile taşıdığımızdan bahsetti. Prana’nın bunu nasıl başardığına gelince... Bunu bilinçüstüne çıkararak yapılan kadınlığı ve kendimizi sevme, diğer kadınları rakip değil kız kardeş gibi görme, günlük hayatta erkeklere erkekçe kafa tutmak değil, ancak kadınlık özelliklerimizin ne olduğunu tanıyıp kabullendikten sonra kadın enerjimizle tanışacağımızı vurguluyor ve sonra daha sağlıklı bir kadın-erkek ilişkisine adım atabileceğimizden bahsediyor.
Egzersizlerle sunuyor bunu bilge vücutlarımıza, her şey lafla değil deneyimsel yaşanıyor bu seminerde. İçimizdeki o yaratıcıyı uyandıran bir program. Kadınlara bir çağrı bu. İçlerindeki kadını uyandırmak, görmek, tanımak, sevmek ve kabullenmek için..."
Vücudunuzu Canlandırın (Body Flow)
Hayatın tadına varmanın en basit yolu yaşam kaynağımız olan vücudumuzla buluşmaktır. Bunu nasıl yapacağız? Vücudumuzu hareketle, dansla, özgün hareketlerle, bilinçli farkındalıkla, çabasızca hareket etmenin özellikleri, esnetme ve özel nefes teknikleriyle kullanmayı öğreneceğiz. Bu çalışma için Nedret şunları anlattı. "Kadın erkek karışık yapılan çok eğlenceli, bol kahkahalı bir çalışma. Hayır deyince vücudumuzda ne oluyor? Stres, gerginlik ve kendimizi kasma vücudumuzda ve hayatımızda bizi nasıl hapse alıyor, bunu çalışma sırasında vücudunuzda deneyimleyebilirsiniz. Sadece hissederek kaydediyor vücudumuz. Hem de tüm hayatımızı. Vücut farkındalığını arttıran çok zevkli bir çalışma. Peki ya evet demek ne hissettiriyor vücudumuza? Danslı, hareketli, farkındalık ve günlük hayatınızda vücudunuzu, nefesinizi ve bitap düşmemek için enerjinizi nasıl taşıyacağınıza dair araçlarla dolu bir çalışma."
Rahat kıyafetler, yedek tişört getirmeniz de tavsiye olunur.
Kendinize Gülebilmek (Be A Joke Unto Yourself)
Hayatımız dediğimiz dramaya gülebilmek... Çoğu zaman kızgınlığımızı, hayalkırıklığımızı, şakalarımızla bastırırız ve kendimizi stresli, gergin hissederiz. Bu, kendi hayatınıza gülerek zor anlarınızı neşeli tecrübelere açabilmek için, kendinizi gülerek daha iyi tanımak için bir fırsat... Drama terapisi, farkındalık egzersizleri, dans ve ses yolu ile vücut ifadeleri kullanılarak yapılıyor.
Ayrıntılı bilgi için: www.dassana.org adresine girin. Çalışmaların çoğu OWO’da yapılacak.
Reiki ile ilgileniyorsanız
İzmirli Reiki master ve Evrensel Yaşam Enerjisi Merkezi’nin kurucusu Turgay Köyağasıoğlu, 30 Eylül-5 Ekim arasında bir süre İstanbul-Üsküdar’da seminer verecek. Reiki almak istiyorsanız randevu için 0532 383 08 89 numaralı telefondan irtibat kurabilirsiniz (fiyatı 150 YTL). Turgay Bey ayrıca Reiki 3 seviyesinde yaptığı çalışmalar sırasında ortaya çıkan ve Karmik Blokaj Terapisi adını verdiği çalışmayı da verecek (fiyatı 100 YTL).
Bilgi için: www.turgayreiki.com
Yazının Devamını Oku 18 Eylül 2006
Robin Sharma ile röportajımın bugün ikinci ve son bölümünü yayımlıyorum. Bu bölümde, mükemmel olmayan bir ’bilge adam’la tanışacak, ama onun bakış açısıyla yine yeni bir şeyler öğreneceksiniz! Herhangi bir politik lideriniz var mı?
Doğrusu yok. Politikayla ilgilenmiyorum. Gazetelerin politika sayfalarını da pek okumam.
n Ama Bill Clinton’dan çok etkilendiğinizi söylüyorsunuz...
- Evet, çünkü o istisnai olarak karizmatik biri. Çok entellektüel ve onu ilginç buluyorum. Aynı şekilde U2’nun solisti Bono da çok farklı bir insan. Hatta bir hayalim gerçek oldu ve Hindistan’da, Bono ve Bill Clinton’la birlikte beni konuşma yapmaya çağırdılar. Ancak nasıl olduysa, benim başka bir yerde olmam gerekiyordu o tarihlerde. İnanılmaz bir şey! Üzülüyorum buna...
n Hayatta insanları bir şeyler yapmaktan alıkoyan şeyin korkuları olduğunu söylüyorsunuz. Sizin en büyük korkunuz nedir?
- En büyük korkum, potansiyelimi, hayallerimi yaşayamamak. Çünkü çok net bir vizyonum var. Amerikalı bir filozof bunu şöyle tanımlıyordu: "İçinizdeki müzik çalmaya devam ederken ölmek"... Pek çok insana yardım edebileceğimi biliyorum, daha anlatacak, insanlarla paylaşacak çok şeyim var ve büyük bir fark yaratmak istiyorum. Herkesin hayatta bir çağrısı vardır bence.
Her insan gibi benim de kendimi düşündüğüm anlar, yorgunluklarım, acılarım oluyor... Yapmam gerekeni yapamamak, benim en büyük korkum.
n Ya hayattaki en büyük hatanız?
- Buna verebileceğim en klasik cevap, hiç hata yapmadığım, çünkü her hatadan bir ders çıkartırım. Ama bilemiyorum... Yaptığım herhangi bir şeyde başarısız olduğumu sanmıyorum. Aklıma ilk gelen boşanma oluyor. Tamam, karımla hiç birlikte olmamalıydım ve iki yıllık zorlu boşanma döneminin sonunda bir insan olarak çok değiştim. Bu bir hata mıydı? Belki dışarıdan bu evlilik başarısızlık gibi gözüküyor, ama o zaman da iki harika çocuğa sahip olamayacaktım. Batıl inançlı biri olmaktan öteye geçip felsefi bir bakış açısı kazanamayacaktım.
n Pişmanlık?
- Pek çok pişmanlığım var... Sanırım çocuklarıma geleneksel bir aile ortamı sağlayamadığım için pişmanlık duyuyorum. Yanlış anlaşılmasın, çocuklarımın harika bir ailesi ve hayatı var. Normal bir babadan 10 kat daha fazla babalık yapıyorum çocuklarıma. n Çocuklarınız kaç yaşında? Şu an ne yapıyorlar?
- Kızım 10, oğlum 12 yaşında. Ben İstanbul’a gelirken onların da okuldaki ilk günüydü. Hayatta en gurur duyduğum şey baba olmaktır.
EN BÜYÜK ZENGİNLİK SAĞLIĞINIZDIR
n Bu soruyu bir okuyucum size sormamı istedi: Meditasyon yapar mısınız? Nasıl?
- Düzenli olarak olmasa da yaparım. Özellikle ihtiyaç hissettiğim zamanlarda yaparım. Aslında günlük tutmayı bir meditasyon gibi görüyorum. Doğanın içinde yürürken de yürüyüş meditasyonu yapıyorum. Bazen de sessizlikte oturup düşünürüm.
n İstanbul hakkında ne düşünüyorsunuz?
- İstanbul’u çok sevdim. Harika bir enerjisi var. İnsanlar bana karşı çok cömert ve sıcak.
n Evinizde, Toronto’dayken ne yaparsınız?
- Ofisteki toplantılara katılır, röportaj verir sonra evime giderim. Çocuklarımla akşam yemeği yerim. Haftada iki gün, ki ben ona ’yaratıcı gün’ diyorum, ofise gitmem, cep telefonu taşımam. Bu günler benim için çok kutsaldır, çünkü hep o günlerde yeni fikirler bulur, yazarım. Öyle ki 14 saat durmadan yazdığım, fikirlerin aktığı zamanlar olur. Ayrıca kayak yapmayı, film seyretmeyi çok severim. Çok yakın bir arkadaş grubum var, onlarla görüşmeyi severim.
n "Ferrarisini Satan Bilge" film olacak sanırım... Ayrıntılar belli mi?
- Evet, öyle bir plan var. Benim de küçük bir rolüm olacak. Senaryoyu yazacak, filmi çekecek ve oynayacak doğru insanları arıyoruz. Çok ünlü isimlerle çalışabiliriz. Ama bağımsız filmler de çok başarılı gişeler yapıyor. Her şeyden öte fark edilir, akılda kalır bir film yapmak istiyorum. Hani nasıl insanlar tiyatroda bir oyuna gittiğinde pek çok şey hissederek çıkar, ben de filmden çıktıklarında etkilenmelerini, değişme isteğiyle dolmalarını, potansiyellerinin farkına varmalarını istiyorum. Filmim bunlara bir araç olacak.
Harika insan arkasından atılan taşlara aldırmaz
n Sizi ticari bulanlara ne diyeceksiniz?
- Birçok kez Avrupa’ya geldim ve insanların bu işi para için yaptığımı söylediklerini, beni ticari bulduklarını duydum. Öldüğüm gün, eleştiriler değil, beni sevenler orada olacak. Ve ben hayatımı yapılan eleştirilere göre yaşamadım. Çünkü öyle yapsaydım hala avukat olurdum! Eğer onu dinleseydim berbat bir yazar olduğumu, kimsenin verdiğim mesajlarla ilgilenmediğini düşünmeliydim! "Harika insanlar, insanların arkalarından attığı taşlara aldırmazlar". Harika bir insan olduğumu söylemiyorum! Ama yapılması gereken bu.
Her ilişki insanı geliştirir
n Aşk hakkında ne diyeceksiniz?
- Bunu soracağınızı biliyordum! Daha çok yeni ciddi bir ilişkim bitti. Uzak mesafeler ilişkinin yürümesini zorlaştırabiliyor, bizimkisi de öyle bir şeydi... Aşk, güzel bir şeydir, insana derinleştirir! Birinin bana söylediği güzel bir söz vardı: "Kalpteki herhangi bir gelişme, hareket kayıp değildir" Her ilişki sizi geliştirir... Kimbilir, belki bir Türk kadını bulur ve ülkenize yerleşirim!
Yazının Devamını Oku 12 Eylül 2006
Türk okuyucusuyla ilk kez Çekirge’de buluşmuştu Robin Sharma ve kitabı Ferrari’sini Satan Bilge... İstanbul’a geldiğinde ilk röportajını da Çekirge ile yaptı Sharma. Onunla ilgili anlatacak pek çok şey birikti. İki haftalık yolculuğa buyrun o zaman!
Dünyada milyonlarca satan Ferrari’sini Satan Bilge kitabının yazarı ve ünlü kişisel gelişim uzmanı Robin Sharma, uzun bir uçak yolculuğu sonunda Kanada’dan Türkiye’ye ulaşmıştı. Yorgundu doğrusu. Ama benim de ceplerim soru doluydu. Hem işini nasıl yaptığını öğrenmek hem de onu tanımak, gerçekte nasıl biri olduğunu anlamak istiyordum. Ayrıca çevremde onu ’ticari’ bulanlar vardı. Bunun cevabını da kendisinden almalıydım. Defoları nelerdi? Nasıl bunları kamufle ediyordu? 41 yaşındaki Sharma ile D§R ve Borusan Oto’nun katkılarıyla geldiği İstanbul’da konferansı öncesi sohbet ettik.
Ne ben ona Ferrari’yi sordum ne de o, bunun aslında bir sembol olduğunu anlattı tekrar. Biz, çok farklı şeyler konuştuk Robin Sharma ile. En güzeli de pişmanlıkları, hataları ve tutkularıyla mükemmel olmayan, ama mükemmelliğin yolunu gösteren samimi bir adamı tanımaktı. Çünkü o, pek çoğumuzun bilip de hayatına uygulayamadığı parlak cümleleri sadece kitaplarına alan bir adam değil, bir gerçek. Kendisi ve şirketi Sharma Leadership International ile ilgili daha çok bilgi edinmek ve ona ulaşmak isterseniz www.robinsharma.com adresine girin. Bu arada GOA Yayınları’ndan çıkan yeni kitabı "Sen Ölünce Kim Ağlar"ı hemen alın.
Robin Sharma ile sohbetimiz zaman ve mekan sınırını aştı, köşeden taştı. Dolayısıyla Robin Sharma, iki hafta boyunca Çekirge’nin konuğu olacak efendim...
n Okuyanları peşinden sürükleyen, motive eden kitaplarınızı nasıl bir ortamda yazıyorsunuz?
- Ernest Hemingway, kendini yazı yazmaya hiç hazır hissetmediği zaman yazarmış, çünkü bu onun işi. Benim içinse tam tersi bir durum söz konusu. Ben ancak ilham geldiğinde yazabiliyorum.
n Nasıl yani?
- Sen Ölünce Kim Ağlar adlı kitabım sanki içimden fışkırdı! Çünkü hayatımda çok zor bir dönemden geçiyor, boşanıyordum. Bunu şöyle açıklayabilirim. Kendinizi iyi hissettiğinizde ve hayatınız güzel aktığında, çok derinlere inmez, iç sesinizi dinlemezsiniz. Onun yerine daha çok arkadaşlarınızla birlikte olur, eğlenir, canınızın istediği şeyleri yaparsınız. Kendinize ağır ve derin sorular sormazsınız.
n Aynı zamanda şükretmek de unutulur öyle zamanlarda...
- Evet, kesinlikle. Oysa hayatımızda işler yolunda gitmediğinde daha önemli şeylere odaklanır, bazı şeyleri fark edersiniz. Örneğin, güneşin doğuşu, doğa, arkadaşlık, hayatın güzellikleri... Yeni kitabım da benim böyle bir zor dönemimde ortaya çıktı. Zaten kitap yazmak için ilham gelinceye kadar beklerim. Çünkü eğer ilham gelmemişse bir paragraf yazı yazmak 2 günümü alır, oysa ilham aldığımda bir anda yazımı bitiririm.
n Sen Ölünce Kim Ağlar ne kadar zamanda yazıldı?
- 3 ayda. Ferrari’sini Satan Bilge’yi 6 ayda yazmıştım. Ermiş, Sörfçü ve Patron’u da birkaç ayda yazdım.
n Internet sayfanıza baktığımda şöyle bir cümle dikkatimi çekti: "Robin Sharma dünya klasmanında yer almanıza yardımcı olur". Niye sık sık ’dünya klasmanı’ gibi bir tamlama kullanıyorsunuz?
- Öncelikle hoşuma gidiyor. Çünkü eğer dünya klasmanındaysanız en iyisiniz demektir. Ayrıca son derece motive edici ve iyi bir standart olduğunu düşünüyorum.
n Hayatımızın kontrolünü ele geçirmekten de çok sık bahsediyorsunuz. Sizce bu, söylediğiniz kadar kolay bir şey mi?
- Aslına bakarsanız benim bahsettiğim pek çok şey oldukça basit, ama her zaman uygulamasının çok kolay olduğunu söylemek zor. Ayrıca hayatınızı bir günde değiştirebilirsiniz demiyorum. Türkiye’den kitaplarımı okuyan pek çok kişi bana mail atarak özellikle Ferrari’sini Satan Bilge’yi okuduktan sonra hayatlarında büyük değişiklik olduğunu anlattı. Hayatınızın kontrolünü, karar alarak ele geçirmeye başlayabilirsiniz. Bugün bir karar alıp uygulayabilirsiniz. Adım adım aldığınız kararlar arttıkça hayatın kontrolünü de ele geçirirsiniz. Çünkü çok büyük bir güce sahibiz. Ama maalesef kurban rolüne bürünerek, ebeveynlerimizi, çevremizdekileri ya da yaşadığımız şehri suçlayarak bunu unutmuşuz.
n Annem size özellikle bu soruyu sormamı istedi: Ermiş, Sörfçü ve Patron adlı kitabınızdaki kahramanın değişimi 2 ay sürmüştü. Bu, gerçek olabilir mi?
- Önemli kişiler ve şirketlerle yaptığım çalışmalarda aldığım neticelerde gördüğüm, değişimin 30 günde bile gerçekleştiği. Bunun için birkaç basit uygulama yeterli: Erken kalkmak, insanları bulduğunuz hallerinden daha iyi bir moda getirmek, standartlarınızı yükseltmek (dedikodu yapmamak, negatif olmamak), sağlığınıza dikkat etmek (eminim mezarlıktaki en zengin kişi olmak istemezsiniz!)... Bu saydıklarımdan birkaçını 30 gün uygulayabilirseniz kendinizi her zamankinden iyi hissedeceksiniz. Unutmayın bir dağa tırmanırken ancak bulunduğunuz yükseklikteki çevreyi görebilirsiniz, oysa tırmandıkça fazlasını göreceksinizdir. Kişisel gelişim için de durum aynı, daha derinlere inip kendinizi tanıdıkça gücünü fark edeceksiniz. Oysa insanları korkutan tam da bu. Çünkü büyük yetenekler büyük sorumluluk getiriyor beraberinde. Ne yapabileceğinin sınırları olmadığını görmek de insanı korkutur. Çünkü harika işler yapabilir, fark yaratabilir, ardında kalıcı bir şeyler bırakabilir. Oysa korku insanların hayatını sınırlar.
n Son yıllarda kişisel gelişim, meditasyon, Doğu felsefesi bu kadar popüler oldu?
- Çok uzun yıllar boyunca bilgelik ve felsefe hakimiyetinde yaşanmış. Şimdi modern dünyayı yaşıyoruz. Ve bu dünyada ’iş’ var, ’başarı’ var. Dolayısıyla başarılı olmak, para kazanmak, güzel bir ev, araba almak gibi amaçlarımız var. İnsanlar mücadele veriyorlar. Çünkü hayatlarında başarı isterken iç dünyalarının da huzurlu olmasını istiyorlar.
Nike, IBM, Microsoft ona danışıyor
- Nike, IBM- Microsoft gibi dünya lideri şirketlerle, starlarla, milyarderlerle, İngiliz Kraliyet ailesi üyeleriyle çalışıyorsunuz. Onları sıradan insanlardan ya da şirketlerden farklı kılan özellikler neler?
1. Klişe gibi gözükebilir, ama gerçekten de en iyi şirketlerin çok net tek hedefleri vardır. Örneğin Google. Tek yaptıkları, araştırma. Ama şu aralar odak noktalarını kaybediyor, başka alanlara giriyorlar.
2. Büyük şirketler herkese lider gözüyle bakar. Bu yüzden her çalışanının yeteneklerini geliştirmeye çalışır. Aslında aralarında 1-2 tane gerçek lider olsa da en azından insanlara sonuçların sorumluluğunu üstlenmeyi öğretirler.
3. Büyük şirketlerin büyük kültürleri vardır. İnsanlar orada bulunmaktan hoşnut olur, insanlara saygı duyulur, kendilerini geliştirme olanağı verilir.
4. Yenilikçidir. Unutmamak lazım ki, başarı kadar hızla kaybolan bir şey yoktur! En başarılı olduğunuz zaman şirketin en zayıf dönemidir bir anlamda, çünkü bunun konforuna hızla alışabilir.
Gelelim tanıdığım başarılı insanlara... Öncelikle bizden farkları olmadığını söylemeliyim.
1. Kendilerine inançları çok büyük. İnsanlar onlara gülse bile, her büyük insana gülündüğünü biliyorlar. Sen Ölünce Kim Ağlar kitabımda korkularınızın üstüne gidin diyorum. Gandhi, Martin Luther King Jr, Salvador Dali’ye güldüler!
2. Çok fazla çalışıyorlar. ’Ne kadar çok çalışırsam şansım o kadar artar’ diye bir söz vardır.
3. İstisnai ve özel insanların diğer insanlarla arası çok iyidir. Bill Clinton buna iyi bir örnektir. Kimse hayatının sonuna geldiğinde iyi bir insan olduğu için pişmanlık duymaz. Ölüm yatağındaki kimseye golf arkadaşı yanındayken huzur içinde öldü denmez; yani ilişkiler ilk sırada olmalıdır.
4. Çok yaratıcı, yenilikçidirler. Çok yüksek seviyede enerjileri vardır. Bunu da iyi beslenerek, spor yaparak, doğayla baş başa kalarak yaptıkları stres yönetemiyle başarırlar. Yorgun bir kişi ne evinde ne de işinde yaratıcı olur.
DEVAMI HAFTAYA...
Yazının Devamını Oku