27 Şubat 2007
Üç yıldır kalp hastaları ile yoga çalışması yapan Kalp ve Damar Cerrahı ve Tamamlayıcı Tıp Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez, Dr. Selim Tansal ve Dr. Neslihan İskit, hastalardan gelen yoğun talep üzerine "Kalp Yogası" kitabı hazırladılar. Bir derin gevşeme CD’si ile birlikte Turkuaz yayınlarından piyasaya çıkan kitap, özellikle çeşitli nedenlerle hastaneye gelemeyen hastalara ulaşmak üzere hazırlandı.
Kalbin yogası dört bölümden oluşuyor. Bu bölümler; Asanalar (temel duruş biçimleri), Pranayama (Nefes teknikleri), derin gevşeme ve meditasyon.
Kalbin yogası bildiğimiz yogadan çok farklı. Temel olarak kullanılan asanalar (duruşlar), kan basıncını düşürür, hayat enerjisini yükseltir, stresi kontrol eder. Bu duruşlar ayakta ya da oturarak yapılabilir ve hastaların klinik durumları göz önüne alınarak uygulama yapılır. Kalbin yogasının en önemli bölümlerinden biri nefes egzersizleri. Hastaların birçoğu ameliyattan sonra doğru nefes alamamakta, nefesleri yüzeysel ve akciğer kapasitesinin çok azını kullanmaktadırlar. Kalbin yogasında yapılan nefes çalışmaları, onların daha derin, daha kaliteli nefes almalarını sağlamakla kalmayıp aynı zamanda nefeslerini kontrol ederek kalp hızlarını yavaşlatmayı sağlar. Kalbin yogası programında ilk öğretilen de doğru nefes almaktır.
Doğru nefesi şu şekilde tanımlayabiliriz; Nefes, aksi söyleninceye kadar burun deliklerinden alınıp verilir. Burun deliklerinden alınan nefes, çeşitli mikroplardan arınır, ısınır ve belirli bir formdan geçerek ciğerlere ulaşır. Bu sırada diyafram kası aşağı ve yukarı doğru hareket ederek ciğerlerin yeteri kadar oksijen almasına yardımcı olur. Derin gevşeme kalbin yogası programında hastaların beden farkındalıklarını artıran ve bedenin çeşitli bölgelerinde biriktirdikleri stresi atmaya yarayan bir çalışma. Çalışmaya ayak parmaklarından başlanır ve tek tek tüm organlar dolaşılarak onların tamamen gevşemesi sağlanır. Bu çalışma sırasında hasta, aklı ile bir mücadeleye girmemelidir. Aklı düşman değil bir dost haline getirmelidir.
Meditasyonda üç farklı evre var. İlk evre konsantrasyon ve aklımızı belirli bir noktada düzenli ve sabit tutmaya çalışmak. Akıl bu dönemde bir miktar konsantre olsa da kısa bir süre sonra bir oraya bir buraya akmaya başlar. İkinci evre, aklımızın uzunca bir süre herhangi bir dalgalanma olmadan odaklanması. Son bölüm, absorbe etmek, yani akıl ve düşüncenin bir bütün olmasıdır. Kişinin yeniden gençleşme gücüne bağlı olarak bu döngüler kısalabilir veya uzayabilir. Meditasyon yaparak bu çemberin içine doğru, yani sabitliğin olduğu merkeze doğru ilerlenir. Artık ne oluyorsa çevrede oluyor kişiyi direkt olarak etkilemiyordur.
* Faydası nedir
Kalbin yogası programına başlayan hastalardan çeşitli kan tahlilleri istenir ve üç aylık periyot sonunda bu tahliller yinelenir ve sonuçlar karşılaştırılır. Amaç nabzı yavaşlatmak, tansiyonun başlıca nedeni olan stresi yoga ile adrenalini düşürerek kontrol etmek.
ABD’de yapılan bir çalışmada, kalp hastası olan bir grup ve sağlıklı bir gruba 6 hafta süre ile yoga yaptırılmış ve sağlıklı grubun damar fonksiyonlarında yüzde 17 iyileşme saptanırken, kalp hastası olan grubun damar fonksiyonlarında yüzde 70 iyileşme görülmüş. Buna benzer bir çalışma Memorial Hastanesi tarafından da yapılıyor.
Kalbin yogası programı kalp ameliyatı geçiren kişilere olduğu kadar henüz ameliyat olmamış ancak kalp hastalığı tespit edilmiş kişilere de son derece faydalı bir programdır. Kalp hastalığı tanısı konan hastaların ameliyata gitme sürelerini uzatır, ameliyat sonrası iyileşmenin hızlanmasına yardımcı olur.
Bu program, Memorial Hastanesi’nde Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez başkanlığında, Tamamlayıcı Tıp Program sorumlusu Op. Dr. Selim Tansal denetiminde Dr. Neslihan İskit tarafından uygulanıyor.
Kaçırmayın!
Kitabın tanıtımı, bugün Beşiktaş iskelesi yanında Bahçeşehir Üniversitesi Konferans Salonu’nda 19.00 ve 20.00 saatleri arasında yapılacak. Tanıtımda Hindistan Bangalore’da bulunan Vivekananda Üniversitesi Dış İlişkiler Koordinatörü Raghuram ile birlikte yoga ve derin gevşeme yapılacak. Tanıtıma katılmak ve kitabı almak isteyen herkes davetli.
Yazının Devamını Oku 19 Şubat 2007
Neden bu koca şehirde en güzel yoga merkezleri Avrupa Yakası’nda? Biz, Anadolu Yakası’nda yaşayanların güzel salonlarda yoga yapma hakkıyla kim ilgilenecek? Evet, bu bir tartışmadır ve her iki yakanın sakinleri davetlidir efendim... Çekirge’yi takip edenler, planlarımın başında yoga yapmak olduğunu yazdığımı hatırlarlar. Kendime ve çevreme verdiğim sözlerde dururum. Ancak bu sefer öyle olmadı, olamadı. İstanbul’da yaşamanın ’nimetlerinden’ fazlasıyla faydalanıyorum efendim! Trafik yüzünden derslere asla vaktinde yetişemiyorum. Çünkü işim İkitelli’de, evim Caddebostan’da, yoga yapmak istediğim merkez Nişantaşı’nda! Yoga dersi boyunca sahip olduğum huzuru, köprü trafiğine kurban etmek pek fena oluyor!
Tabii ki buradaki amacım, size kişisel sıkıntılarımı anlatmak değil. Aldığım mail’ler, yaptığım sohbetler hep biz ’karşı yakalılar’ın yakınmasıyla dolu. Bu nedenle kişisel bir girişle aslında genel bir sıkıntıyı dile getirmeye karar verdim: Efendim, biz Anadolu Yakası’nda sakin, huzurlu, tek işi yoga olan bir merkez istiyoruz. Bu cümleden sonra Anadolu Yakası’nda yoga dersi verenlerden gelecek tepkileri tahmin edebiliyorum. Lütfen kimse alınmasın, ancak benim kastettiğim merkez, güzellik salonunun yan aktivitesi olarak yoga dersi veren ya da tarikat havası olan mistik bir yer değil, sadece fiziksel ve ruhsal rahatlama için yoga yapılan bir yer!
Bakınız yakınma mail’lerine bir örnek Elif Evin’den: "Ben Kartal’da oturan yoga sevdalısı biri olarak artık Avrupa Yakası’nda yogaya gitmekten yoruldum. Sizin Anadolu Yakası’nda tavsiye edeceğiniz bir yer var mı?"
Ayrıca ana arterler dışında da yoga yapmak isteyenler olacağını unutmayalım. Buradan sevgili okurum Nurcan Hanım’ın (46) Yeşilköy’de yoga yapabileceği bir yer talebini dile getirmek isterim.
Şimdi İstanbul’daki bahsettiğim kriterdeki başlıca üç yoga merkezinin sahiplerinin görüşlerini aktarıyorum ve sizden görüş bekliyorum:
Neden Anadolu Yakası değil?
Fulya Eyilik (OWO-KUN)
"Sosyal yaşamım Etiler, Bebek çevresinde olduğundan ve çalışmalarımı arkadaşlarımla paylaşmak istediğimden ilk olarak Etiler’de yer seçtim. Çünkü çoğu yakın arkadaşım da o çevrede yaşıyordu.
Şimdi KUN ile olan işbirliğimiz neticesinde Asmalı Mescit’e taşındık. Burası da hayata farklı açılardan bakan insanların toplandığı çok sosyal bir bölge.
Anadolu Yakası bana çok uzak kaldığı için şimdiye kadar orada bir yoga merkezi açmayı hiç düşünmedim. Ama son 1 yıldır oluşan taleplerden dolayı o tarafta da bir mekan açmak için hazırlıklar yapmaya başladık." Bilgi için: (0212) 245 75 11
Can Malta (YogaŞala)
"YogaŞala’nın Nişantaşı’nda bulunan merkezinden sonra ilk şubesini neden Anadolu yakası değil de Etiler’de açtığımızı birçok kişi sordu, esasında cevabı basit: Çünkü hem ben hem de hocalarımızın çoğu İstanbul’un o yakasında oturuyoruz. O zaman diyeceksiniz ki ’Peki daha sonra neden Anadolu yakası yerine Ankara’da açtınız diğer şubeyi?’ Bunun da sebebi, yogaya gönül vermiş çok sevdiğim Ankaralı bir çiftin olması.
Martta da Beyoğlu-Tünel’de lüks hizmetlerden arındırılmış, sadece ’iyi yoga’ dersi verilecek olan YogaIst adında bir merkez açıyoruz. Eğer Anadolu yakasında bu işe gönül verecek ve sorumluluğunu üstlenecek birileri çıkarsa ümidim orada da bir YogaIst açmak. YogaŞala veya YogaIst hakkında daha detaylı bilgi almak isteyenler info@yogasala.com’dan veya (0212) 241 00 67 no’lu telefonumuzdan bize ulaşabilirler."
’Karşı’nın İNCİSİ
"İş ve eğitim merkezlerinin çoğunluğunun Avrupa yakasında olması, yoga merkezlerinin çoğunun orada olmasında önemli bir etken. Türkiye’ye 6 yıl önce geldiğimde, Bağdat Caddesi’ndeki bir fitness merkezinde ders verdim. Sonra Bilgi ve Boğaziçi Üniversitesi’nde eğitim vermeye başladım. Öğrencilerim de Avrupa yakasında yoğunlaştı. Böylece Bağdat Caddesi’ndeki eğitimlerim durdu. Yoga Akademi’nin Avrupa yakasında 500 öğrencisi var, İstanbul’da ise 1000’e yakın. Şubemizi Taksim’de açmayı düşünüyorduk, ama başka yoga merkezlerinin de orada olduğunu gördük. Karşıdan çok talep geldince ilk şubeyi 2 ay önce Caddebostan’da açtık. Caddebostan’daki salonumuz 25 kişi alıyor, ama yetmiyor. Sanırım yakında Bağdat Caddesi’nde daha geniş bir yere geçeceğiz. Bilgi için: www.yogaakademi.com
Tel: (0216) 302 94 37
Yoga Akademi
Prof. Dr. Akif Manaf (sahibi)
Yazının Devamını Oku 12 Şubat 2007
2007’nin özel bir yıl olduğunu her yerde okuyoruz. Hint astroloğu Şebnur Kuran Balcı’nın bu yıla farklı bir yaklaşımı var. "2007 Melekler Yılı" diyor! Ve meleklerinizin bolluk, mutluluk, sağlık ve huzur getirmesi için her daim yanınızda olmasını diliyor efendim!
Şebnur Kuran Balcı, aklına, bilgisine ve sezgisine güvendiğim ilginç bir kişilik ve Hint astroloğudur. Çekirge’nin takipçisidir. 2007’ye girerken bana bu yılın özel bir yıl olduğunu anlattı. "2007 yılı Melekler Yılı olacak" dedi. Tam olarak ne demek istediğini anlamak için de aldım kendisini karşıma, sordum sorularımı!
Melekleri nasıl tarif edersiniz?
- Melekleri kanatlı ve başlarını çevreleyen ışık hareleriyle resmederiz. Beyaz ışık haresi manyetik alanları gösteren auralardır. Bu aura onların geldiği yer olan cenneti simgeler. Melek sözcüğü Yunancada haberci, elçi anlamındaki "angelos" sözcüğünden gelir. Melekler, Tanrı ile insanlar arasındaki haberciler olarak düşünülmüştür.
Meleklerin dinlerdeki yerini nasıl anlatırsınız?
- Melekler, dünyanın bütün büyük dinlerinde mevcuttur. 4 büyük kitapta da onlarla ilgili ayetler bulunmaktadır. Bizler aslında çok güçlü varlıklarız. Ancak bazen gücümüzü kaybedebilir ya da gücümüzün farkına varamayabiliriz. İşte bu yüzden Tanrı bize yardım etmek için, sevgi düşüncelerini yani melekleri yollar. Bunlar evrende Tanrı’nın iradesini yerine getirirler.
Melekler bizimle nasıl irtibata geçer?
- Duyular, sezgiler yoluyla konuşurlar ve bize önemli mesajlar iletirler. Bizi korumak, ilham vermek, rehberlik etmek üzere harekete geçerler. Bunlardan ilki Koruyucu Melekler’imizdir. Doğumumuzdan ölümümüze kadar bizimle birliktedirler. Ruhsal Melekler, ihtiyaca göre hayatımıza girer ve çıkarlar. Alışkın olmadığımız ruhsal değerleri bize öğretirler. Tanrı bizi yaratırken farklı yeteneklerle donatmıştır. Bazen çoğumuz bu yeteneklerimizi bilmeyiz ya da bilsek bile tıkanırız. Burada Yaratıcı Melekler’den yararlanırız.
Meleklerle nasıl temasa geçebiliriz?
- Melekleri hayatımıza çekmek yani onlarla temasa geçmek için önce bir ruhsal arınma arayışına girmeliyiz. Bu arayışta umutlu bir görüşe sahip olmalıyız. Umut, arzu ile karışık bir beklenti duygusudur. Güçlü bir arzu hedefimize ulaşmada zihnimizi harekete geçirecektir. Olumlu, iyimser, sevgiyle ve pozitif bir ruh haliyle olayları değerlendirmeye başladığınızda, ruhsal arınmayla birlikte arzularınızı, beklentilerinizi kişisel meleklerinizle paylaşın. Onlar sizin isteklerinizi en yüce varlığa iletecekler ve iyi şeylerin oluşup geliştiği olumlu bir ortam hazırlamanıza yardım edeceklerdir.
Bu paylaşımı nasıl yapmalıyız?
- Melek postası yollamak, melek bildirisi hazırlamak, melek günlüğü tutmak gibi yolları tercih edebiliriz. Bunlardan biri olan melek postası için isteklerinizi, hedeflerinizi, değiştirmek istediğiniz davranış kalıplarını, gelecekteki beklentilerinizi bir kağıda yazın ve mektubunuzu meleklere hitaben kaleme alın. Bu tekniği başka insanlarla problem yaşadığınızı hissettiğiniz zamanlarda da kullanabilirsiniz. Onların kişisel meleklerine onlardan ne istediğinizi, açık bir şekilde yazın.
Meleklerle temas kurabilir miyiz?
- Meleklerle temasa geçmenin bir yolu, Melek Meditasyonu’dur. Sakin bir yerde gözlerinizi kapayın. Hiçbir şey düşünmeyin. Mantranız "melek" olsun. Düşünceler gidip gelsin. Bir noktada huzur duygusu başlayacaktır. Meleklerden ilham verici bilgelikleriyle size rehberlik etmelerini isteyin. Onların size bir mesajları varsa dinlemeye istekli olun. Bu mesajları sözcükler halinde değil, duygular ve imgeler yoluyla alırsınız. Melekleri hayatınıza sokmanın bir başka yolu, iman ve imgeleme yoludur. İmgeleme, zihinde oluşturma sanatıdır. İmgeleme gücü sizin meleklerle direkt bağlantınızdır. İmgeleme gücünü imanla kullandığınız zaman neyi istediğinizi zaten bileceksiniz. Melekleri kendimize çekmenin bir yolu da kokulardır. Koruyucu melekler çevrede bulunduklarında yasemin ya da gül kokusunun fark edildiği söylenir. Sandal ağacı yaratıcı meleklerin beğendiğ koku olarak bilinir. Leylak ruhsal rehberleri çekerler.
ELELE DERGİSİ OKURLARI İLE BULUŞUYOR
Elele dergisi okurları için 15 Şubat’ta, Dore İletişim’in katkılarıyla Ortaköy Banyan’da, saat 15.00-17.00 arası Hint Astroloğu, Taş ve Renk Enerji Uzmanı Şebnur Kuran Balcı’nın sunacağı, taşların insan hayatına etkileri, ruh-beden-zihin üçlüsü üzerindeki gücünü ortaya çıkaran bir konsept hazırladı. Şebnur Kuran Balcı bu konsepte katılan okurlara taş seçiminde de yardımcı olacak.
Bunu nasıl yapacağını kendisine sorduğumda şöyle açıkladı: "Ben bir biyoenerjist ve durugörü sahibi olarak öncelikle kişinin bedensel enerji alanını kontrol ediyorum. Sonra ruhsal enerji alanına bakıyorum. Yani aurasına bakarak oradaki renklere göre taş öneriyorum. Bunu bir örnekle açıklayayım: Aurasında çok fazla grilikler gördüğüm kişiye yaşam enerjisini kazanabilmesi için, ümitsizliklerini yok edebilmesi için, aventurin ya da yakut öneriyorum. Ya da mide ağrıları çeken birine kehribar takmasını öneriyorum. Taşların doğru kullanımı çok önemlidir." Rezervasyon için: asozeri@doganburda.com / 0212 410 36 47
ŞEBNUR KURAN BALCI KİMDİR
Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunu ve Kitle İletişim Master’ı olan Şebnur Kuran Balcı, Hindistan’da Hint Astrolojisi konusunda eğitim alarak, kendi merkezini kurmuştur. Burada, avuç içi çizgilerine dayanılarak çizimle el haritası çıkarılıyor. Bu haritada kişinin sağlığı, çakrasıyla ilgili bilgi, hayat sayısı, riskli dönemleri, karşılaşacağı olaylar, varsa kişiye özel simgesi, kariyerle ilgili bilgileri, yükselen burçlari, varsa reankarnasyonları yer alıyor. Kişinin çıkan bilgilerine dayanılarak özel astro yaşam koçluğu yapılıyor. Ayrıca taş ve renk uzmanlığı konusunda da kişiye özel hizmet sunuluyor.
Tlf: (0212) 267 11 35
Yazının Devamını Oku 5 Şubat 2007
Yoga merkezlerinde bir hareket var! OWO ile KUN birleşti, Asmalımescit’te ortak bir mekandalar artık. YogaŞala, Nişantaşı ve Etiler’den sonra Ankara’da şube açtı. Hayırlı olsun diyor ve Anadolu yakasına bekliyorum!
Pek çoğumuz şehirlerde zor hayatlar yaşıyoruz; ilkel insanların hayatta kalmak için verdiği mücadelenin "modern"ini veriyoruz, ama hiçbir zaman insan yanımızı unutmamalıyız. Bizler makine değiliz, tabii ki işlerimizi yetiştirmeliyiz, ama "yetişebildiği kadar"; tabii ki para kazanmalıyız, ama "kazanabildiğimiz kadar"; tabii ki iç sesimizi dinlemeliyiz, ama "duyabildiğimiz kadar"...
Yani her şeyin aşırısı doğaya karşı gelmek, dengesini bozmak oluyor. Asla şehir hayatında "ermiş" insanlar olarak dolaşalım, trafikte üstümüze çıkan bir sürücüye kırmızı karanfil uzatalım demiyorum. Ama elimizden geldiğince dengeli yaşayalım, çünkü mutlu insanların fiziksel, ruhsal, aile, iş hayatında dengeli bir hayatı vardır. Hayat basittir, onu karmaşık hale getiren biziz! Ve Nil Gün’ün Mutluluk Kitabı’nda söylediği gibi; "Mutluluk bir seçimdir. Mutsuzluğunuz kadere, şanssızlığa ve talihsizliğe inancınız ölçüsündedir."
İstanbul’da en sevdiğim, içinde kendimi mutlu hissettiğim yoga merkezlerinden biridir YogaŞala. Sahibi Can Malta, özenle yaşatır merkezi. Nişantaşı’ndaki ana merkezinden sonra, Etiler’de son derece huzurlu bir yer açtı. Geçen gün arayıp yeni bir YogaŞala’nın açılacağının müjdesini verdi.
"Bizim tarafta mı?" dedim. Güldü. "Sayılır. Tabii, sizin taraf aslında" dedi. "Nerede?" dedim. "Ankara’da" dedi!
Tebrikler... Doğrusu Ankara’da en az İstanbul kadar holistik yaşam stiline ilgi olduğunu biliyorum. Bu, YogaŞala’nın Ankaralı oluşunun haberidir efendim.
Ankara’da hava yumuşuyor mu?
Uzun süredir Ankara’ya gelmesi beklenen YogaŞala nihayet şubat ayında, Kader Sokak’ta derslerine başlıyor. Bundan böyle Ankara’nın ciddi, hatta zaman zaman sert seyreden havasında yoga ile sadece bedenlerinizi değil zihinlerinizi de rahatlatabilme fırsatı verecek.
YogaŞala, 1999 yılından bu yana İstanbul’da hizmet veren, Nişantaşı ve Etiler’de olmak üzere iki şubesi bulunan saygın bir yoga merkezi. Eğitmenlerinin tamamı yoganın farklı dallarında uzmanlaşmış isimler. YogaŞala, zaman zaman dünyaca tanınan yoga eğitmenleriyle düzenlenen kurslara ev sahipliği yaparak yogaya ilgi duyan herkesin farklı ve yeni deneyimler yaşamasına ön ayak olmasıyla da dikkat çekip takdir topluyor.
Bu kadar çok profesyonel eğitmeni bir araya getirmeyi başaran YogaŞala’nın kapıları herkese açık: Yogaya yeni başlayanlara, daha önceden tanışıklığı olanlara, yogayı hayat biçimi olarak benimseyenlere, uzaktan da olsa içten içe yogaya yakınlık duyanlara ve hatta hayatta denenmedik şey bırakmamaya kararlı olanlara! Üstelik YogaŞala’da herkes sadece fiziksel durumuna değil, karakterine uygun dersleri takip edebilme şansına ve özgürlüğüne de sahip. Yani dersler sadece hamileler, yeni doğum yapanlar, çocuklar ya da kişiye özel fiziksel sorunlara yönelik düzenlenmiyor; sakin mizaçlılar karakterlerine uygun meditatif dersleri takip ederken, hareketli, heyecanlı karakterdekiler daha enerjik dersleri tercih edebiliyor. Böylece yoganın amaçladığı bedensel ve zihinsel bütünlüğe daha kolay ulaşılabiliyor. Yani sadece vücudunuz değil düşünce yapınız da esniyor. Bedeninizle birlikte zihnimiz de güçlenip gelişiyor.
YogaŞala bu hizmetleri aynı eğitmenler, aynı çalışma prensipleri ve sürprizlerle şubat ayından itibaren Ankaralılara sunmaya başlayacak. Bana sorarsanız ayağınıza kadar gelen bu YogaŞala Ankara fırsatını iyi değerlendirin derim. Ayrıca YogaŞala Ankara’nın sahipleri Deniz ve Gökhan’a kolaylıklar dilerim!
Bilgi için: www.yogasala.com (0312) 466 33 20
Yazının Devamını Oku 29 Ocak 2007
Boyun ağrınız yoksa ya bebeksiniz ya da şanslısınız derim doğrusu! O nedenle omurga hareketlerine bu hafta pek çok kişinin en hassas noktası olan boyundan devam ediyoruz. Son olarak da gevşeyerek mutlu bir güne hazırlanıyoruz!
BOYUN EGZERSİZİ
Başınız, boynunuz ve sırtınız dik olacak şekilde rahat bir pozisyonda oturun. Bağdaş kurarak, ayaklarınızı öne uzatarak, lotus pozisyonunda, dizlerinizin üzerinde ya da bir sandalyede olabilir... Gevşeyin ve gözlerinizi ister açık ister kapalı tutun. Ellerinizi dizlerinizin üzerine yerleştirin ve zihinsel olarak boyun hareketlerine hazırlayın kendinizi. Yavaşça başınızı öne eğin ve çenenizi göğsünüze yaklaştırın. Nefes alırken çenenizi biraz daha göğsünüze yaklaştırın. Nefes verirken başınızı yavaşça geriye atın. Bu pozisyonu ağır ağır 10 kez tekrarlayın.
Kontraendikasyonları (Yapılmaması gereken durum): Servikal spodilozis tanısı alanlar yapmasın...
Başınız orta hatta iken nefes alın ve verirken çenenizi sağ omzunuza döndürün, nefes alırken orta hatta gelin. Nefes verirken başınızı sol omzunuza döndürün ve alırken orta hatta getirin. Bu bir turdur. Bunu her iki yana 10 kez olacak şekilde tekrarlayın. Boyun kaslarında ve eklemlerindeki rahatlamayı hissedin. Boynunuzu basınç hissedecek kadar zorlamayın.
Başınız orta hatta iken nefes alın ve verirken başınızı sağ omzunuza doğru, sağ kulağınız sağ omzunuza yaklaşacak şekilde eğin. Nefes alırken çok yavaşça orta hatta gelin. Nefes verirken bu kez başınızı sola, sol kulağınız sol omzunuza gelecek şekilde eğin, nefes alırken orta hatta gelin. Çalışma boyunca omuzlarınızı oynatmayın. Bu bir turdur ve bunu her iki yöne 10 kez tekrarlayın.
Şimdi çok yavaşça başınızla saat yönünde bir daire çizin, sonra saat yönünün tersine bir daire çizin. Nefes verirken başınızı öne düşürün ve başınızla yan duran sekiz rakamı çizin. Öne aşağı, sağa yukarı arkaya, öne aşağı, sola yukarı arkaya şeklinde. Yumuşak, yavaş ritmik hareketlerle... Bu bir turdur ve bunu 10 kez tekrarlayın.
Kontraendikasyonları: Yaşlılar, yüksek ya da düşük tansiyon hastaları ve servikal spondilozis...
Eğer kendinizi rahatsız hissederseniz çalışmayı hemen durdurun. Yavaşça dinlenme pozunda yere uzanın ve gözlerinizi kapatın. Ancak kendinizi tamamen iyi hissettiğinizde yeniden çalışmaya başlayın.
Önemli uyarı: Boyun egzersizleri yaparken boynunuzu hareket ettirin, omuzlarınızı değil!
Genel faydaları: Bu asanalar gerginliği giderir, baştaki, boyundaki ve omuzlardaki ağırlık hissini ve sertliği rahatlatır. Uzun süre öne eğilmiş olarak çalışan kişiler için çok faydalıdır.
CAT AND COW: KEDİ VE İNEK POZU
Elleriniz ve dizlerinizin üzerinde durun, gözlerinizi kapatın ve omurganızı aşağı, yukarı, sağa ve sola daireler ya da sekiz çizer gibi çevirin. Omurganız asimetrik olarak uzasın ve gevşesin.
Faydaları: Gevşeme pozuna geçmeden önce tüm bedenin tamamen rahatlamasını sağlar.
SHITHILASANA: GEVŞEME POZU
Karnınızın üzerine yatın. Sol bacağınız hafifçe dizden kırık ve başınız sol tarafa bakacak şekilde sol eliniz yüzünüze yakın ve yerde... Bütün bedeni gevşetin, rahat nefes alıp verin ve aynı pozisyonu sağ tarafa tekrarlayın.
Faydaları: Bu asana bedenin tüm bölümlerini dinlendirir. Kasları gevşetir, aklın sakin ve dingin kalmasını sağlar. Bu aynı zamanda iyi bir uyku pozudur.
BHRAMARI PRANAYAMA: NEFES EGZERSİZİ
Omurganız dik olacak şekilde en rahat ettiğiniz pozisyonda oturun. Yavaşça gözlerinizi kapatın, aklınızı sakinleştirin, işaret ve başparkmak uçlarını birleştirin, diğer parmaklarınız düz olsun ve elleriniz dizlerinizin üzerinde dinlensin. Burun deliklerinizden derin ve yavaş bir nefes alın, nefesi dudaklarınız kapalı "mmmm" sesi ile verin. Bu bir tur nefestir ve bunu 3-4 tur tekrarlayın.
Faydaları: Bu nefes tekniğinde kanın akışı hızlanır, aynı zamanda bu nefes eklem ve kas ağrılarını rahatlatır.
Yazının Devamını Oku 22 Ocak 2007
Yaşamınız boyunca hareket etmenin kazancını ileriki yaşlarınızda göreceksiniz. Dr. Neslihan İskit de Çekirge okuyucuları için uygun yoga hareketlerini seçti ve "Omurganız ne kadar esnekse siz de o kadar gençsiniz" dedi!
Bel ağrıları genellikle omurganın sonunda, kasların kemiğe yapıştığı yerde hissedilir. Genç ya da yaşlı herkes aynı ağrıdan şikayet eder ve eğer zamanında tedavi edilmezse hastalık kronik bir hal alır. Genellikle boyun ve bel ağrıları kaynaklandıkları hastalığa bağlı olarak artrit, spondilit, romatizma, fibrozis, disk kayması gibi isimler alırlar ve eğer ağrı kollara ve bacaklara yayılırsa bu nöritis ya da nöralji olarak adlandırılır.
Omurga anatomisi kuvvetli ve yassı kemiklerin üst üste gelmesi, aralarının disk denilen oluşumlarla desteklenmesi ile oluşur. Kadınlarda genellikle 60 cm., erkeklerde 70 cm. kadardır. Omurga 33 ya da 34 kemikten oluşur ve bunlara omur denir. Bu omurlar ligamentler aracılığı ile birbirine sıkıca bağlanır, vücudun en kuvvetli kasları ile desteklenir.
Omurgamızın görevi başın, gövdenin, göğüs ve karın boşluğunda yer alan organların ağırlığını taşımak ve bu ağırlığı pelvis aracılığı ile alt extremiteye iletmektir. Omurgamız boyunca uzanan bir kanal vardır ki biz buna omurilik kanalı deriz ve içinde beynimizin bir uzantısı olan omuriliğimiz bulunur. Omurilik bu kanal boyunca 1’inci omurdan başlayarak ta 21’inci omura kadar uzanır.
Her bir omurun birbiriyle birleştiği noktada iki yöne açılan birer delik bulunur ve buradan spinal sinirler çıkar. Bu sinirler kendi bölgelerindeki kasları, organları ve cildi inerve ederler. Omurgamız değişik vücut bölümlerinde değişik isimler alır. Servikal omurlar boyun bölgesinde, dorsal omurlar sırt bölgesinde, lumbar omurlar bel bölgesinde, sakral omurlar pelviste, koksiks ise kuyruk sokumundadır.
Bütün omurgamız iki taraftan boylu boyunca uzanan ligamentler tarafından korunur ama bu en çok lumbar bölgede yoğunlaşmıştır. Bunun nedeni travmaya en çok maruz kalan bölge olmasının yanı sıra oturur pozisyonda en çok aşınan yer olmasıdır. Yaşamımızın yüzde 40-50’sini oturarak geçirdiğimizi düşünürsek, lumbar bölgenin hem esnek hem de kuvvetli bir yer olması gerekir. Bel ağrıları genellikle lumbar bölgeyi etkiler ve sadece bu bölge ile sınırlı kalırsa buna tıpta lumbago denir.
Birçok bel problemi ve bel ağrısı yanlış duruşa, ayakta yemek yemeye, ağrıyı ihmal etmeye, spor alışkanlığının olmamasına, gerilime, strese ve aşırı kilo almaya bağlıdır. Yogada omurga bölgesine çok önem verilir. Bunun nedeni, yoga felsefesinde kabul edilen ana enerji kanalı Sushumna Nadi’nin bu kanal boyunca uzanıyor olmasındandır ki bu santral sinir sistemiyle eş anlamlıdır. Enerji, kanal boyunca iki yönlü hareket eder ancak genellikle Mooladhara Chakra’dan yani kuyruk sokumundan, Sahasrara Chakra’ya yani başa doğru hareket eder. Bu sayede enerji bedenin tüm parçalarına değişik nadi ve sinirlerce taşınır. Omurgamızın doğru şekilde kalması için birçok Yoga Asanaları (duruş biçimleri) vardır.
MAKARASANA: TİMSAH POZU
Pozisyonun yapılışı: Sırtüstü uzanın, ayaklarınız düz ve yan yana olsun. Ayak tabanlarınızı yere koyup kalçalarınıza yaklaştırın. El parmaklarınızı birbirine geçirin ve ensenize yerleştirin. Ellerinizden destek almadan nefes alın ve başınızı bir sağ bir de sol dizinize yaklaştırın. Omurgayı en üst düzeyde gerin ve tutabileceğiniz kadar tutun sonra nefes vererek ilk pozisyona dönün.
Faydaları: Bel ve boyun ağrısını, spondilozisi, disk kaymasını rahatlatma.
KATİ-UTHANASANA/ARDHA CHAKRASANA: YARIM KÖPRÜ POZU
Pozisyonun yapılışı: Sırtüstü uzanın, ayaklarınız düz ve yan yana olsun. Ayak bileklerinizi kalçanıza yaklaştırın ve yakalayın, yakalayamazsanız avuç içleri yere dönük olarak kalçaların yanında bekletin. Nefes alın kalçaları yukarı kaldırabileceğiniz kadar kaldırın, normal nefes alıp vermeye devam edin ve 3 ya da 5 nefes sonra nefes vererek kalçanızı yere oturtun. Pozisyonu 3 kez tekrarlayın.
Faydaları: Sırt ağrısını rahatlatır.
ARDHA BHUJANGASANA: YARIM KOBRA POZU
Pozisyonun yapılışı: Yüzüstü yere uzanın, bacaklar düz ve açık, alnınız yerde olacak. Ellerinizi göğsün kenarında yere yerleştirin. Nefes alın ve başınız ve göğsünüzü yerden kaldırın, elleriniz yerde kalsın. Kollarınız dirsekten kırık olsun. Nefes verirken tekrar alnınızı yere getirin.
Faydaları: Bel ve boyun ağrılarını, disk kaymalarını ve servikal spondilozisi rahatlatır.
BHUJANGASANA: KOBRA POZU
Pozisyonun yapılışı: Yüzüstü yere uzanın, bacaklar düz ve açık, alnınız yerde olsun. Ellerinizi göğsün kenarında yere yerleştirin. Nefes alın ve başınız ve bedeninizin üst kısmını kaldırabileceğiniz kadar yerden kaldırın. Başınızı geriye doğru uzatın ve kollarınız dirsekten tam olarak dik dursun. Sadece rahat ettiğiniz son noktaya kadar gidin ve kendinizi zorlamayın. Nefes verirken ilk pozisyona dönün.
Faydaları: Omurganın son kısımlarında ağrı hissedenler bu çalışma ile ağrıdan kurtulur.
BADDHA-NAUKASANA: TERS KAYIK POZU
Pozisyonun yapılışı: Yüzüstü yere uzanın, bacaklar düz ve açık, alnınız yerde olsun. Her iki kolunuzu arkaya uzatın ve ellerinizi kilitleyin. Nefes alın, göğsünüzü ve başınızı kaldırın, aynı zamanda ayaklarınızı da dizlerinizi kırmadan kaldırın. Bedenin şekli bir kayığı andıracak şekilde olsun. Nefes verin ve ilk pozisyona geri dönün.
Faydaları: Bel ağrısını rahatlatır.
USHTRASANA: DEVE POZU
Pozisyonun yapılışı: Dizlerinizin üzerinde oturun. Bu pozisyonda dizlerinizin üzerinde yükselin, dizler ve ayaklar bir parça birbirinden ayrık olsun. Ellerinizi belinize yerleştirin. Sırtınız geriye doğru kavis yapsın ve sağ elinizle sağ topuğunuzu, sol elinizle sol topuğunuzu yakalayın. Nefes verin, boynu geriye bırakın. Karnınızı ve kalçanızı ileri doğru itin. Nefes verirken yeniden dizlerinizin üzerine oturun. Önceleri yapılması zor gibi gelen bu asana zamanla kolaylaşır ve kendinizi iyi hissettirir.
Faydaları: Deve pozisyonu, bel ve boyun omur ağrılarını iyi gelir.
Yazının Devamını Oku 15 Ocak 2007
Hayatınızda başınıza gelen ve gelecek her şeyin sebebinin kendiniz olduğunu söylesem beni "tuhaf" ilan eder misiniz? Ben, bu riski göze alıyor ve sizi Çekim Yasası ile tanışmaya çağırıyorum. Ve Nil Gün’ü böyle şahane bir kitap yazdığı için tebrik ediyorum.
İçimize dönüp hayatın manevi tarafıyla ilgilenmeye başladıkça, bu konulardan konuşanlar arasında sıkça duyduğumuz bazı kelimeler ve kelime grupları olduğunu fark ederiz: Enerji, negatif ve pozitif enerji, olumlu düşünce, iyiliği çağırmak gibi...
Bu düşünce kalıplarından biri de "hayatta nasıl düşünürsen onu hayatına çekeceğin" ya da "istemesini bil, olsun" şeklinde özetleyebileceğim evren yasasıdır. "Sağlık, haz, para, kariyer, sevgi, huzur, mutluluk, doyumlu ilişki..."
Bu sözleri, "iste-olsun" prensibini formüle eden, nasıl işlediğini anlatan pek çok kişisel gelişim kitabının yazarı Nil Gün imzalı "Hayatın Büyük Sırrı: Çekim Yasası" adlı kitaptan aldım. Çünkü hayatınızda başınıza gelen "küçük sürprizler" ya da "tesadüfler"in artmasını istiyorum!
Her şey enerjidir
Tam bir kişiyi düşünürken o kişiden telefon aldığınız oldu mu?
Doğru zamanda doğru yerde oldunuz mu?
Hayatınızda tesadüflerin yeri çok mu?
Tekrar tekrar aynı hataları yapıyor musunuz?
Çekim Yasası istenileni de istenmeyeni de hayatımıza çeker. Bunu bilmeseniz bile şu kavramları bilirsiniz: Şans/şanssızlık, kader, tesadüf, karma, denk düşmek, yürekten istedim oldu, her şeyin rast gitmesi...
Bu kitap, bu kavramların ne anlama geldiğini ve Çekim Yasası’nı bilinçli olarak nasıl kullanacağınızı gösteriyor.
Çekim Yasası, enerji yasasıdır. Ve biz enerji kelimesini hayatımızda sık sık kullanırız; "Bu kişinin enerjisi iyi. Enerjimiz uydu"...
Kendimizi mutlu, heyecanlı, başarılı hissettiğimizde etrafa pozitif enerji yayarız. Oysa kendimizi üzgün, kızgın, yalnız, incinmiş hissettiğimizde etrafımıza da negatif enerji yayarız. Gözlerimizdeki ışık söner. Bu ruh hali uzun sürerse hayatımızda her şeyin ters gitmesinden yakınırız.
Hayatınızı değiştirmek elinizde
Nil Gün, kitabında önemli bir gerçeği vurguluyor: Dünyada henüz çok az sayıda insan, Çekim Yasası’nın gücüne uyanmış ve bu gücü bilinçli kullanmayı seçiyor. Bu insanlar kendi realitelerinde bir nevi cenneti yaratırken, biz onlara şaşkınlıkla bakıyoruz. Onlara "şanslı" diyoruz.
Spiritüel öğretilere burun kıvırıyor çoğumuz. Gerçek spiritüellik, evrenin yasalarını bilerek onlara uygun yaşamak ve hayatın realitesinin yaratıcısının kendin olduğunun idrakına varmaktır.
"Artık uyananların sayısı artıyor" diyor Nil Gün. Hayatı gerçek anlamda doyumlu yaşayan, istediği her şeyi kolaylıkla elde ediyor görünen çok az sayıda "şanslı" insanla, "sorumluluklarını" yerine getirmek adına nefret ettikleri işte çalışan, istemedikleri hayatı yaşayan ve bir gün mutlu olmayı umut eden çoğunluk arasındaki fark nedir?
Fark, bu insanların amaçlarını ve ne istediklerini, neden amaçlarını gerçekleştirmek zorunda olduklarını bilmesinde ve hayallerini gerçek kılana kadar durmak bilmemelerinde yatıyor. Onların "sorumluluk" tanımı çoğunluktan farklı. Onlar özsorumluluğu ve şimdi de yaşamayı biliyor...
Çekim Yasası düşüncenin yaratıcı gücünün kullanımıyla ilgili. Bu yasa, dikkatinizi neye yöneltirseniz, onu kendinize çekeceğinizi ifade ediyor. Bilincimizde ve bilinçaltımızda ne tür düşünceler ve inançlar varsa bu inançlara uygun deneyimleri hayatımıza çekiyoruz.
Unutmayın...
á Düşüncelerimizden sorumluyuz
á Her şikayet evrene verilmiş bir emirdir
á İnançlar bağlandığımız düşüncelerdir
á Dünkü düşüncelerimizle bugünümüzü inşa ettik
á Bilinçli afirmasyon (doğrulama) düşünce eğitimidir
Nil Gün, çok doğru bir tespitte de bulunuyor: "Zihin Bilimi, okullarda bize öğretilmiyor. Yaşam Okulu eğitimlerimizde verdiğimiz eğitim, Zihin Bilimi eğitiminin ta kendisi. Bu eğitimin, yarının toplumunda tüm okulların müfredatında yer alacağına inanıyorum. Okullarda meslek eğitiminin yanı sıra Yaşam Sanatı öğretilirse meslekler de hayat da daha doyumlu hale gelir."
Peki Çekim Yasası’nı nasıl kullanacağız? "Çekim Yasası, üç temel yasanın bileşimidir" diyor Nil Gün:
á Etki-Tepki yasası (karşılıklılık yasası)
á Şükran yasası
á Sevgi yasası
Bunları ve açılımlarını tek tek açıklamak pek mümkün değil. Çünkü hepsinin açıklaması etraflıca kitapta yer alıyor. Benim amacım, başta da söylediğim gibi, sizi kendi realitenizi yaratmaya çağırmak. Bunun için yapmanız gerekenler yine kitapta: İstediğiniz şeyleri tespit edin, vibrasyonunuzu yükseltin (olumlu düşünceyle), izin verin, aksiyona geçin.
Hadi ne duruyorsunuz!
Yazının Devamını Oku 8 Ocak 2007
Yeni yılı, bilgilerimizi tazeleyerek, yeni amaçlar edinerek karşılarız çoğunlukla. İsteklerimizin gerçekleşmesi, onları gerçekten hayatımıza çekmek istememizle ve bu da berrak bir zihinle mümkün olur. Meditasyon, isteklerinize yoğunlaşabilmenin bir yoludur...
Yeni yılın ilk günlerinde sevgili dostum Dr. Neslihan İskit, Çekirge okuyucuları için konsantre bilgiler içeren bir yazı hazırladı. "Meditasyon nedir? Meditasyon yaparak neler başarırsınız?" sorularının yanıtları bu yazıda sizleri bekliyor.
Meditasyon Sanskrit dilindeki "dhyana" kelimesinden gelir ve "zihni arıtıp sakinleştirmek, zihne işlevselliğini kazandırmak için yapılan uygulama" olarak açıklanabilir. Yoga bilminin kurucusu olan Patanjali, aydınlanma için 8 basamaklı bir yol önermiştir. Bu yolda meditasyon yedinci basamağı oluşturur. Bu basamaklar şöyle sıralanmıştır:
1- Yama - Evrensel ahlaki disiplin
2- Niyama - Kişisel disiplin
3- Asana - Yoga duruşları
4- Pranayama - Nefesin kontrolü
5- Pratyahara - Duyguları geri çekme
6- Dharana - Dikkati bir yere toplama
7- Dhayana - Meditasyon
8- Samadhi - Kendini tanıma, aydınlanma
Yama, 5 noktaya dikkat çekerek yaşayanlar için ahlaki disiplin oluşturur. Ayrıca diğer insanlarla ilişkilerimizi ayarlar ki bunlar;
1- Ahimsa: Şiddetsizlik, sadece fiziksel boyutta değil düşüncelerimizde bile uygulamamız gereken bir ahlaki disiplindir
2- Satya: Doğruyu söylemek
3- Asteya: Çalmamak
4- Brahmacharya: Yaşam enerjisini spiritüel alana kaydırmak
5- Aparigraha: Mütevazılık
Niyama, sekiz basamaklı yolda ikinci basamağı oluşturur. Bu da beş basamaktan oluşur ve kişisel disiplinlerle ilgilidir:
1- Saucha: Saflık, temizlik
2- Santosha: Kanaatkar olma
3- Tapas: Kişisel disiplin
4- Svadhyaya: Dua etmek
5- Ishvara-pranidhana: Teslimiyet, Tanrı’ya inanma ve teslim olma
Asana, yoga duruş pozisyonlarıdır. Önceleri zor gelir, bedende terleme, titreme ve yorgunluk hissi olur. Kaslar güçlenir, cilt parlar, toksinler atılır ve tüm beden huzur bulur.
Pranayama, prana ve ayama kelimelerinden oluşmuştur. Prana, yaşam, enerji ve canlılıktır. Ayama, uzunluk, genişlik ve kontroldür. Pranayama, içsel enerjimiz ve dış dünya arasında bağlantı kurar.
Pratyahara, duyguları geri çekerek içe dönme ve aklın kontrolüdür. İçe dönmenin en kolay yollarından biri Shavasana pozisyonunda uzanmak, nefesi takip ederek bütün düşüncelerden uzaklaşmaktır.
Dharana, zihinsel odaklanma ile meditasyona yol hazırlar.
1- Odaklanma
2- Dikkat
3- Konsantrasyon
4- Bağlantı
Dharana, durmak ve derinlere bakarak özünde ne olduğunu anlamaktır.
Samadhi, Patanjali’nin sekiz basamağının sonuncusudur. Yoganın son hediyesidir. Algılayanla algılananın, nesne ile öznenin, kavrayanla kavrananın karışıp birleşmesidir. Pratyahara, Dharana, Dhayana ve Samadhi, nehirde bir kayıkla gezmeye benzer. Kayığa binersin ve karayı geride bırakırsın; ağaçları, insanları... Duyguların nehirle karışıp birleşir ki bu Pratyahara’dır.
Nehirde ilerledikçe geride bıraktıklarından daha da uzaklaşırsın ve nehrin akıntısına bırakırsın kendini. Suyu damarlarında, teninde ve tadını dilinde hissedersin. Bu Dharana’dır; zihinsel çözünme... Bunu, doğal olarak Dhayana meditasyon takip eder. Sen ve nehir bir olmuştur. Kayık yok olur. Sen nehirsindir, ışıkta dans eden.
Sonunda nehir denize ulaşır ve sen de yok olursun. İşte bu Samadhi’dir. Kayık, sen, nehir ve deniz birdir.
Patanjali’nin bu sekiz basamağı tek tek çıkılmalıdır. Basamakları atlamak, bizi varmak istediğimiz noktadan uzaklaştırır.
Yazının Devamını Oku