Paylaş
Geçmiş ve gelecekteki felaketler sonucunda bir başınıza kaldığınızı düşünün. Hiçbir güvenlik mekanizması, yiyecek-içecek tedarikçisi ve barınak olmadan ne kadar hayatta kalabilirsiniz? Üstünde biraz düşününce hafif bir panik atak geçirir gibi olduysanız yalnız değilsiniz. Geçen yılın sonunda İngiltere ve Amerika’da başlayan ve tüm dünyada yükselen trend de bu zaten: ‘Survivalism’, yani ‘hayatta kalmacılık’ akımı.
Survivalistler, kendilerini sürekli yerel, ulusal veya uluslararası düzenin bozulduğu olası distopya senaryolarına hazırlıyor; acil yardım dersleri alıyor, su ve gıda stoku yapıyor, savunma sanatlarıyla ilgileniyor, hayatta kalma yollarını öğreniyor. Hatta hayatta kalma okulları açılıyor!
Okulların farklı uzmanlık alanları olabiliyor; ilkel yaşam bilgileri, vahşi doğada veya modern açık havada hayatta kalma yolları, kentler veya kırsal kesim için hazırlıklı olma yöntemleri, felaketten kaçış... Soğuk kuzey ülkelerinde veya çölde hayatta kalma gibi bölgesel seçenekler de mevcut. Survivalistler su bulmayı ve filtrelemeyi, ateş yakmayı, vahşi hayvanları takip edip avlamayı, barınak kurmayı öğreniyor. Sekiz saatlik kursun fiyatı 100 dolar.
Kursların dışında ‘acil bir durumda kullanabileceğiniz şeyler’ olarak tanımlanan ‘go-bag’lere de inanılmaz talep var. Bu çantaların amacı, felaket anında 72 saat hayatta kalmanızı sağlamak. Şu an Amazon.com’da 8 binin üzerinde acil durum ve hayatta kalma kiti satılıyor. Bıçak ve toz maskelerinin olduğu basit çantalar da var, çadır ve kürek bulunduran lüks modeller de...
Peki ama ya insülin gibi daha hayati ve doğada yapılamayacak ihtiyaçlarınız varsa ne olacak? Şu an için yapacak bir şey yok. Survivalistler kendi insülinlerini veya bağımlı oldukları diğer tıbbi ihtiyaçları üretmek için araştırıyor, çalışıyorlar...
Artık herkes ayakta çalışıyor
Günün ne kadar saatini oturarak geçirdiğinizi hiç düşündünüz mü? Çalışırken, trafikte, evde, biriyle kahve içerken her daim oturuyoruz. Cin fikirli Silikon Vadisi şirketleri bu soruna basit bir yöntemle çözüm buldu: Ayakta çalışmak! Google ve diğer büyük şirketlerin çalışanları artık sandalyeli masalarını ayakta durma masalarıyla değiştiriyor. Facebook’ta 2 bin çalışanın 200-250’si ayakta çalışıyor. Yazarlar ve politikacılar arasında da ayakta çalışanların sayısı hiç az değil. Örneğin eski ABD Dışişleri Bakanı Donald Rumsfeld kürsü konuşmalarından sonra yazı-çizi işlerini de ayakta durma masasında hallediyordu. Amerikalı yazar Chris Roth’un özellikle ilham sıkıntısı çektiği zamanlarda bilgisayarını bir kürsüye koyarak çalıştığı biliniyor.
Son yıllarda birçok mobilya markası bu trendin öncülüğünde ‘ayakta durma masaları’ üretmeye başladı. Bu yüksek masalar sayesinde bilgisayarınız siz ayaktayken göz hizanızda duruyor. Oturma ihtiyacı hissettiğinizde yalnızca bir düğmeyle normal masa seviyesine iniyor. Bu sayede işlerinizi saatlerce oturarak değil ayakta halledebiliyorsunuz. Doğru poziyonu bulmak için uğraşmıyorsunuz, daha hızlı konsantre oluyorsunuz. Kullanıcılar, ayakta çalışmanın çok daha aktif hissettirdiğini ve işlere daha kolay odaklanıp daha verimli çalıştıklarını söylüyor.
FETİŞ
Amerikalı iç tasarım gurusu Nate Berkus tasarımı
Metalik Payet Yastık
Fiyatı: 49.95 dolar
www.hsn.com
Paylaş