Paylaş
1- Bu sefer ilk soru benden değil ondan geliyor… Türkiye Voleybol Federasyonu (TVF) Başkanı Mehmet Akif Üstündağ’ın karşısına oturur oturmaz bize sorduğu ilk soru; “Söyleyin bakalım; voleybol sever misiniz?” Şu an Türkiye’de bu soruya “Tabii ki” diye cevap vermeyecek az insan vardır… Filenin Sultanları, Cumhuriyet’in 100. yılında elde ettiği muhteşem başarılarla herkesi voleybol sev-dalısı yaptı. Gururla, “Türkiye bir voleybol ülkesidir!” diyoruz. Üstündağ’ın başarısının sırrıysa kendi hikâyesinde…
Zeynep Bilgehan - Mehmet Akif Üstündağ
MALATYA’NIN GURURLARI
Mehmet Akif Üstündağ, 1963 senesinde Malatya’nın Bahçebaşı Orduzu ilçesinde, Abdullah ve Zehra çiftinin altı çocuğundan en küçüğü olarak dünyaya geliyor. Aile Malatya’nın yerlilerinden. Lakapları ‘Hümmetoğlu’. Babası, Üstündağ bir yaşındayken Almanya’ya çalışmaya gidiyor. Beş yıl sonra kesin dönüş yapıyor. Üstündağ, memleketini çok sevdiğini, bağını hâlâ koparmadı-ğını vurguluyor. Yakın zamanda adının bir bulvara verildiğini gururla anlatıyor. Memleketine ayrıca meşhur bir vatandaş da kazandırdı malum; Filenin Sultanları’nın yıldızlarından Melissa Vargas.
BABAANNEM SÜREKLİ İSYANDA
Voleybol hayatı Bahçebaşı Ortaokulu’nun ikinci sınıfındayken başlıyor. Okulun beton zemininde bir elektrik direği ile dut ağacının arasında iplerden file yapıyorlar. İki direk arasına genelde kale yapılır. Onlar neden voleybolu tercih ediyor? Üstündağ anlatıyor: “Biz o jenerasyonun uzun boylularıydık. Uzun boylular da genelde ya basketbol ya voleybol oynar. Basketbol potası bulmak zordu, voleybol filesi yapmak çok daha kolaydı. Futbolu da severdik ama futbolda sürekli sakatlanırdık. O dönem şim-diki gibi fizyoterapistler yok. Babaannem sürekli isyan eder, beraber ‘Kırık-Çıkıkçı’ Aziz Amca’ya giderdik (gülüyor).”
2- DEĞİŞMEZ ŞAMPİYONLARI YENMEK
Gençlerdeki cevher beden eğitimi öğretmenleri, aynı zamanda bir futbol hakemi olan Nihat Gülşen’in dikkatini çekiyor. Onları toplayıp bir okul takımı kuruyor. Üstündağ, “Okulun 4-5 kilometre uzağındaki merkezde bir spor salonu vardı. Haftanın iki günü orada antrenmana gittiğimizde dünyalar bizim olurdu. Hayatımızın dönüm noktasıydı” diye anlatıyor. O sezon Malatya’nın değişmez şampiyonu Akçadağ Yatılı Öğretmen Okulu Takımı’nı yenerek muhteşem bir çıkış yakalıyorlar. Demek ‘değişmez şampiyonları tahttan indirmek’ mutluluğunu ilk o zaman yaşamış. Üstündağ, gülerek, “O tarihlerde liderlik aşısı vurulmuş gibiydik” diyor.
3- ZAFER PRİMİ ANITKABİR VE GENÇLİK PARKI
Bu ilk zaferi başka başarılar izliyor. Müsabakalar bir ilçeden çıkmış çocuklara başka imkânlar da veriyor: “Bir sonraki maç Diyarbakır’daydı. Malatya dışına ilk seyahatimizdi. Trende yer yoktu; ayakta gelmiştik. Çok harika günlerdi! Diyarbakır’daki maçı kazanınca Mersin’e gittik. İlk defa denizi gördük. Bir sonraki istikamet Türkiye Şampiyonası finallerinin olduğu Bolu’ydu. Yolda Ankara var. Biz başkentte Anıtkabir’i ve Gençlik Parkı’nı merak ediyorduk. Nihat Hoca, ‘Eğer Bolu’da şampiyon olursanız sizi oralara götüreceğim’ dedi. Biz ikinci olunca hem sonuca hem Gençlik Parkı ve Anıtkabir’i göremeyeceğimize üzüldük ama Nihat Hoca, ‘Malatya’nın bir köyünden çıkmışız, ne takımları yenmişiz ve buraya gelmişiz’ dedi ve bizi Gençlik Parkı’na semaverle çay içmeye götürdü.”
Voleybol sezonu bu hafta itibarıyla açıldı. Filenin Sultanları’nın yeni başarılarını heyecanla bekliyoruz. Üstündağ, “Evlatlarımla, kızlarımla gurur duyuyorum” diyor.
GENÇLER ASLA VAZGEÇMEYİN
“Atatürk’ün ‘Ben sporcunun zeki, çevik, ahlaklısını severim’ sözünü çok severim. Gençler; asla hayalinizden, hedefinizden ve heyecanınızda vazgeçmeyin. Türk gençliği her kulvarda zirveye yakışan bir gençlik. Altyapıya yaptığımız yatırım projelerinin meyveleri sonsuz diyebilirim. Kız çocuğu olan ailelerin yüzde 80’i voleybolu tercih ediyor.”
4- REDDEDİLEMEYECEK BİR TEKLİF GELİR
O dönemin iddialı takımları bugünlerle benzermiş. Üstündağ, “Hayalimiz Eczacıbaşı’ydı. Spor adamı olacağım diye o zamandan kafama koymuştum” diyor. Fatih Lisesi’nden mezun olduktan sonra önüne reddedemeyeceği bir teklif geliyor. Üstündağ’ın ağabeyi de sporun içinde bir isim. Takımlarda yönetici dostlarından biri soruyor; “Eczacıbaşı veya Galatasaray olursa Akif, İstanbul’u düşünür mü?” Üstündağ, hemen o akşam biletini alıyor. Ertesi gün İstanbul’da!
SENE 1976 - Dut ağacı ile elektrik direği arasında voleybol. ‘2’ numaralı oyuncu Üstündağ
5- OKULU BIRAKTIM SPORDA KALDIM
Bu arada ailesi, Üstündağ’ın top peşinde koşmaktansa okumasını istiyor. Onların da kalbini kırmıyor. Üniversite ve askeri okul sınavlarına giriyor. Hem Hava Harp Okulu’nu hem Anadolu Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ni kazanıyor. Ancak kararı kesin; okul değil spor. Üstündağ, “O dönem 12 Eylül öncesinin en zorlu, çetin dönemleriydi de aynı zamanda…” diye anlatıyor: “Yıllar sonra Anadolu Üniversitesi’nde İktisat Bölümü’nde okudum.” Böylece Üstündağ, Galatasaray Spor Kulübü’nün altyapı voleybol takımına giriyor.
SENE 1976 - Bahçebaşı Ortaokulu voleybol takımı
6- SABAH İŞ AKŞAM ANTRENMAN
Anadolu’da bir okul takımından Türkiye’nin en köklü kurumlarından birine gelmek... Başta zor olsa da hızla adapte olmuş. Cepte para yok. Yöneticilerin yardımıyla Osmanbey’de bir modaevinde yarım gün büro işi yapıyor: “Sabah 06.50’deki ilk vapurla Selimiye’deki evden Eminönü’ne geçip oradan Osmanbey’deki işe giderdim. Çıkışta İstiklal Caddesi’nde antrenman, sonra otobüsle eve dönerdim.”
Filelerin Sultanları’nın Avrupa şampiyonluğu maçında Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’la tribünde havalara zıplayan Üstündağ, “Oyunculukta topa vuruyorduk hırsımızı alıyorduk. Şimdi içimize atıyoruz, yanımızda doktorla geziyoruz” diyor.
7- ZORUN DA KOLAYIN DA TADI BAŞKA
Şimdiki imkânlar bambaşka. Üstündağ gülerek, “Zorun tadı başka, kolaylığın tadı başka!” diyor: “Zorluk seni biraz isyana götürüyor. Ben zevk alıyordum o zorluktan. O günler bana bugün bu sıkıntıları yaşatmamayı öğretti. Ben oyuncumun halini bilirim. Yöneticilik ve antrenörlük de yaptım. Misafirhanelerde kamp yaparız, beş yıldızlı otel yüzü görmeyiz, seyahate 12 kişi gideceksek ‘10 kişi gidin, tasarruf tedbirleri’ denir, iki oyuncu gitmez. Her türlü imkânsızlıkları ve olumsuzlukları yaşadım. Kuluz, hata yapabiliriz ama ‘Sabredin, çözeceğiz’ derseniz iş çözülür. Hatayı samimiyetsizliğe taşırsan ayağına dolaşır.”
SENE 1976 - Bolu’da ortaokullar arası voleybol kampından
ARTIK SORMAYIN: FUTBOL DEĞİL VOLEYBOLDAYIM
Üstündağ, 10 yıl başkanvekilliğini yürüttükten sonra 2016 yılından bu yana Türkiye Voleybol Federasyonu’nun başkanı. Diyor ki: “18 yılda eksikleri tamamlamaya baktık. İmkânlar dahilinde her başkan bir öncekinden daha iyi yapmak için gayret sarf etti. Dersime çok çalışıyorum. İşimi çok seviyorum.” Akif Başkan, başka tekliflere kapalı olduğunun da ısrarla altını çiziyor: “Herkese yalvarmaktan yoruldum, lütfen benim adımı futbol haberlerinde geçirmeyin. Benim voleybol hayalim var.”
SENE 2006 - “Babam Almanya’ dan döndükten kısa bir süre sonra emekli oldu. Annem ev kadınıydı. Üç ablam liseden sonra çalışmadılar. Bir ağabeyim pilottu; 15 yıl askeriyede, 20 yıl Orman Bakanlığı’nın yangın söndürme uçaklarında görev yaptı. Diğer ağabeyim antropologdu. Malatya’da müze müdürüydü ve çok sevilen bir simaydı. Futbol Federasyonu’nda temsilciydi. Onu bir müsabakaya giderken trafik kazasında kaybettik.”
VOLEYBOL NEDEN SEVİLİR
Liseye geçtiğinde artık voleybolla yatıp voleybolla kalkar hale gelmiş. Voleybolun en çok nesini sevdiğini şöyle anlatıyor: “Voleybol çok temiz, temassız bir spor. Kurallarını, oynamasını da inanılmaz çok seviyorduk. Futbol gibi zamana karşı oynanan sporların aksine voleybol hataya karşı oynanır. Üç seti almadan maç bitmez. Bu da heyecanı dinamik tutuyor. Ayrıca salon sporlarında sınıf arkadaşlarınız sizi yalnız bırakmıyor. Tezahüratlar var. O zamanlar gençlik, havalara giriyorsun (gülüyor).”
8- ASKERDE BİLE VOLEYBOL OYNADIM
Galatasaray’da dört yıl geçiriyor. Ancak üçüncü yıldan itibaren sakatlıklar peşini bırakmıyor. En sonunda kalbi kırık şekilde takımdan ayrılıyor. Kader ona askerde yeniden gülüyor. Dinleyelim: “Samsun Sıhhiye’de askerken, ordunun Silahlı Kuvvetler Gücü takımı en üst ligde oynuyordu. Beni Ankara’ya Spor Okulu’na çağırdılar. Her şeyde bir hayır var! Babam ‘Nefsine ağır gelen hakkına hayırlısı olur. Sakin ol, sabır cennetin anahtarıdır’ derdi. Askerliğimi 15 ay takımda voleybol oynayarak yaptım.”
9- ÖZAL DÖNEMİ KAMU TAKIMLARI
Terhisten sonra voleybola dönüyor. Turgut Özal dönemi… Kamu kurumlarının spor takımları arasında muazzam bir rekabet var. Ankara’da Köy Hizmetleri’nde başlıyor. Oradan Toprak Mahsulleri Ofisi’ne geçiyor. Bugünkü transfer ücretleri, oyuncu maaşları hak getire! Kontratlarında tek şart var; sigortalı memur olabilmek. En son Petrol Ofisi’nde oynarken sakatlığı geri dönülemez şekilde nüksedince önüne yeni bir yol açılıyor. Üstündağ, 24 yaşında kulüp yöneticisi oluyor: “Bu sefer yönetici olarak takımı şampiyon yapma heyecanı başladı. Genç yönetici hırslı olur, hep kazanmak ister. Gerçi ben şimdi de öyleyim (gülüyor). Yöneticiliği okulda ders alarak değil yaşayarak öğrendim.”
10- 21 GÜNDE ANTRENÖR
İş, bir maç sonunda heyecandan mide kanaması geçirecek kadar ilerliyor. Bu arada federasyonun bir antrenörlük kursu açılıyor. 21 günlük eğitimden sonra sahalara antrenör olarak dönüyor. Petrol Ofisi ve Şekerbank gibi kurumların takımlarına şampiyonluklar yaşatıyor. Adı, ‘Asansör Hoca’ya çıkıyor. Milli Takım’a da altı yıl antrenörlük yapıyor. Üstündağ, “Genç Milli Takım o dönem Balkan şampiyonu oldu. Liderlik bir yetenek işidir” diyor: “Dersini iyi çalışacaksın, nerede durman gerektiğini bileceksin, ilkeli, omurgalı olacaksın, duruş göstereceksin, samimi ve şeffaf olacaksın.”
Paylaş