Paylaş
Ruslar bugün Yeltsin sonrasını şekillendirecek başkanı seçmek üzere sandık başına gidiyorlar. Yılbaşından bu yana geçici Başkan görevini sürdüren KGB kökenli Putin'in seçimleri kazanması büyük bir sürpriz olmayacak.
Bilindiği gibi Yeltsin'in ani istifasından sonra Rusya'da saatler Putin'e göre ayarlanmıştı. Putin de seçim kampanyasının son konuşmasında, yaz saati uygulamasıyla oylama günün kesiştiğini ve bunun değişimin miladı olarak kabul edilmesi getektiğini söyledi.
Rusya'da Yeltsin sonrası dönemin başkanı kim olacak sorusuna büyük önem veren Batı dünyası aslında daha çok önceden saatini Putin'e göre ayarladı. Başkan seçilmeden ‘başkan’ muamelesi gören Putin'in seçimlerden hemen sonra Clinton'la biraraya geleceği dünya basınında yer aldı. İngiltere Başbakanı Tony Blair, Çeçenistan'daki Rus vahşetine neredeyse destek verircesine Putin'le el sıkıştı. Ruslar'ın teröre karşı giriştiği mücadeleyi anlayışla karşıladığını söyledi.
Zaten Dünya kamuoyunu yönlendiren büyük gazetelerin son aylarda Çeçenistan haberlerini fındık fıstık düzeyine indirmiş olması da bir rastlantı değil. Gönül birliğle diyemeyeceğim ama el birliği ve akıl birliğiyle saf kan bir KGB'li dört yıl süreyle Rusya'nın kaderini tayin etmek üzere oylanıyor...Ya da onaylanıyor.
Akıl birliğiyle metodik, çalışkan, kararlı, dürüst olduğu varsayılan bir gerçekçi eski komünist iktidara geliyor. Putin, Batı gözünde şimdilik cazip bir aday, çünkü ‘Çeçenistan’da beni rahat bırakın ben zaten Batı'nın yanındayım hiçbir zaman eskiye dönmeyeceğim' mesajını veriyor. Rusya'yı kaybetmekten ürken Batı'nın ‘sizin yanınızdayım ve hiçbir zaman eskiye dönmeyeceğim’ diyen güçlü ve kararlı bir lideri desteklemeye ihtiyacı var. Çünkü Rusya, Batı'nın alkışlarıyla ‘yönetilemeyen kaybedilmiş bir ülke’ konumuna gelmişti. Şimdi mesele Rusya'yı güçlü bir iktidara teslim ederek ‘kurtarmak’. Bu aşamada iktidar gücünü Çeçenistan'daki savaştan sağlamış bir lidere destek vermek kimseyi rahatsız etmiyor.
Batı gözünde Rusya, hiçbir zaman tam bir demokrasiye kavuşamayacak ‘kaybedilmemesi’ gereken bir dev, bir nükleer güç. Putin'e verilen üstü kapalı desteğin bu gerçekçilik üzerine oturduğu unutulmamalı.
* * *
Putin'in seçimleri kazanması halinde ne yapacağı kadar na yapabileceği de önemli.
Putin, mafyaya teslim olmuş bir ülkede devlet otoritesini sağlakmaktan söz ediyor. Yeniden tesis edilmiş devlet otoritesinin ‘bireyi’ daha özgür kılacağını söylüyor. Rusya'nın komünizm sonrasında seçtiği serbest piyasa ekonomisi modelinden vazçmeyeceğini ancak bunun rehberinin Batı olmayacağını belirtiyor. Tabii Çeçenistan'daki politikasından hiçbir zaman ödün vermeyeceğini her fırsatta tekrarlıyor.
Bu noktada önemli olan Rusya'nın nasıl yeniden yönetilebilir bir ülke haline geleceği. Çünkü bugün alınması gereken bütün önlemler aslında Gorbacev döneminde uygulamaya geçmeliydi. ‘Bırakınız talan etsinler’ düzeni yerine hukuk düzeni tesis edilmeliydi. O zaman bugün eksikliği hissedilen reformları yapmak daha kolaydı.
Şimdi ortada bir sürü kanun koyucu sermaye grubu ve onların şakşakçısı ukala iktisatçı dolaşıyor. Bir dizi kudret simsarı laf üretiyor.
Ve bundan on yıl önce ‘reformlar yavaş ama kurallı biçimde yapılsın’ diyenleri eleştiren sözde liberaller Çeçenistan katliamı ile iktidara gelen bir Putin'in yapacağı reformlardan medet umuyorlar!
Kuralsızlığı desteklemenin ağır bedeli değil mi bu!
Paylaş