Zeynep Atikkan: Refah devleti ve girişimcilik

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

Toplumsal kültür taviz vermedi.

İsveç, refah devletinden vazgeçmeden ekonomik kalkınmasını başarıyla sürdürüyor. Avrupa'da kendisini modern zamanlara uyarlamış yeni bir model mi doğuyor?

İsveç kültürü, dereyi görmeden paçayı sıvamaya yatkın olmadığı için ihraç edilebilir bir model pazarlaması yapmıyor ama ekonomik göstergeler son derece olumlu. İskandinav ülkeleriyle İrlanda'nın ortalığı toza dumana katmadan yakaladıkları bir rota bu. Kalkınmayı yüksek teknolojiyle irtibatlandırmak, yüksek teknolojinin girişimcilerini teşvik etmek ve bu şekilde 21. yüzyılın tasarımında söz sahibi olmak.

İsveç bu çizgiyi refah devleti felsefesini iptal etmeden gerçekleştirebiliyor. Hatta refah devleti geleneğini daha da geliştireceği yönünde işaretler veriyor. Örneğin 65 yaşını geçenler için çok yakında özel yardım imkanları devreye girecek. New York Times gazetesinin bir başarı öyküsü olarak duyurduğu bu haber, bugün bütün yükü insafsızca çalışan kesime bindiren zihniyete ciddi bir cevap niteliğinde.

İsveçli yöneticiler Avrupa'ya özgü geleneksel sosyal politikaları rafa kaldırmadan girişimciliğin ve mutlak rekabetin önünü açmayı başarıyorlar. Böylece ‘Refah devleti olan yerde piyasa işlemez’ yalanı ve demodeliği de ağır bir darbe almış oluyor. Çünkü asıl sorun bir hedef belirleyebilmekte. O hedef, sosyal devlet düzenine de imkan sağlıyor düzgün iş yapan girişimciye de.

İrlanda ve İsveç'de hayata geçen yüksek teknolojiye dayalı yeni kalkınma modeli özel sektörün girişimci profilini değiştiriyor. İş adamı yüksek teknolojinin girişimcisi oluyor. Yani ‘dinamizm’ yüksek teknolojiyle birleşince anlam kazanıyor. Bu ortam yeni bir girişimcilik kültürü yaratıyor.

Bu kültürün laboratuvarı bilgi birikiminin hayata geçirildiği tekno parkların çevresinde çağın enerjisini yakalayan şirketler. Örneğin İsveç'de Kiska teknoloji parkının çevresindeki 600 yeni şirkette 27 bin işçi çalışıyor. İsveç, elektronik gibi modern çağın yeni üretim alanlarına girip dünya piyasalarında rekabet ediyor.

Sayısal göstergelere gelince. 1999'da İsveç'in ekonomisi yüzde 3.4 oranıda büyüyecek. Ve de işin en ilginç yönü bu büyüme hamlesini on yıl önce ortada olmayan yeni şirketler gerçekleştiriyor.

1993'de yüzde 8.2 olan işsizlik oranı yüzde 6.1'e inmiş durumda. Bu yıl yüzde 5.3'ün altına düşmesi tahmin ediliyor. Telefon ve elektrik şirketleri özelleştirilmiş ancak ortada rant dağıtımı söylentileri ve şaibe karartıları dolaşmıyor.

* * *

İsveç'in geçmişine ihanet etmeden bugün geldiği noktayı yakalaması bir rastlantı değil. Çünkü İsveç'teki refah devleti toplumu tembelliğe iten hazır lopçu bir anlayış üzerine oturmuyor.

Sosyal devlet geleneğinin temelinde ciddi bir sosyal bilinç ve toplumsal kontrat var. Bu bilinci oluşturan da 1800'lerin sonunda bölgede yaşanan korkunç açlık, çekilen derin acılar. Ve izlerini hala koruyan acılar.

İsveçli, tarihinin bu acı yıllarını hafızasından kazımadığı için kendi özgün modeline dört elle sarılıyor. Değişimi devamlılık içinde gerçekleştirerek.

Tabii dinamizm ve değişimi çok değişik biçimlerde tanımlamak mümkün. Türkiye'deki bazı yaklaşımlar gibi. Çantalarını alıp başbakan uçağında özelleştirme ve rant kapma yarışındakilerin dinamizmi, vergi vermek istemeyenlerin kalkınma reçeteleri gibi!



Yazarın Tüm Yazıları