Cook standartları

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

Hiç bilmeden, anlamadan göbek attık.

Dönem başkanlığı İngiltere'ye geçince, Türkiye'yi dışalayan Lüksemburg kararlarında bir yumuşama olacağına inananlar hemen paçaları sıvadılar.

Yumuşama olmadığı gibi kısa süre içinde işlerin daha çetrefilleştiği görülmeye başladı.

İngiltere, 1 Ocak'ta Avrupa Birliği dönem başkanlığına yerleşti ve hemen ardından Dışişleri Bakanı Robin Cook, Türkiye'nin tam üyelik için güvenilir bir aday olmadığını açıkladı.

Bu açıklama önce içeriği açısından son derece önemli. Robin Cook tarafından telaffuz edildiği için de ayrıca anlamlı.

Bu noktada, Türkiye-Avrupa ilişkilerinin önümüzdeki günlerdeki seyri açısından şu soruların yanıtları çok büyük önem taşıyor:

Türkiye'nin Avrupa Birliği'ndan dışlanması kararını kesinleştiren bu sert açıklama, Robin Cook'un kişisel görüşü mü?

Açıklama, İngiliz hükümetinin çizgisini mi yansıtıyor?

Yoksa on dört Avrupa ülkesi, Türkiye'nin dışlanma kararını ayağının tozuyla tescil etme görevini Robin Cook'a mı verdi?

Eğer bu üç sorunun cevabı ‘evet’ ise durum, Türkiye için hiç de ‘hayırlı’ değil.

Robin Cook'un kişisel görüşü deyip açıklamayı hasır altı etmek isteyenler olacaktır.

Ancak gelişmeler çok daha karmaşık. Çünkü Cook, öyle rüzgârın savurduğu bir siyasetçi, sıradan bir dışişleri bakanı değil.

Her bir kelâmı, on beş gün geçmeden hükümet politikası oluveriyor. Kendisine geleceğin başbakanı gözüyle bakılıyor.

Blair markalı İngiliz İşçi Partisi'ni yakından izleyenler bilirler ki Parti'nin beyni Robin Cook. Son derece yetenekli. Ve de yeteneğini ispat etmek için üç ay, beş ay gibi vadeler koymuyor önüne.

Yeteneğini vurgulamakta ne kadar başarılıysa nadanlığını dışavurmada da o denli usta. Ya da fütursuz.

Konulara hakim. Kararlı politikalarıyla herkesi etkiliyor.

İngilizler'i çok da fazla Avrupalı görmeyen Almanlar'ı, Fransızlar'ı şiddetle etkiliyor. Ne dese inandırıyor.

Geçmişteki İngiliz dışişleri bakanlarının aksine, Cook'un belirgin bir Avrupa politikası var. ‘Uluslar Avrupası’na sıcak bakan İngiltere'de, Robin Cook daha federatif bir Avrupa'dan yana.

Bu kadar keskin bir Avrupa vizyonuyla, AB içinde kaydedilir bir ağırlığa sahip.

Bütün bu unsurlar biraraya gelince, İşçi Partisi'nin çok fazla sağa kaydığından şikayet edenler Robin Cook'u potansiyel lider olarak görüyorlar.

Avrupa Birliği dönem başkanı İngiltere...

Ve de ‘pragmatiktir, nasıl olsa bizi anlar’ diye kendimizi avuttuğumuz İngiliz diplomasisinin direksiyonu da Cook gibi bir siyasetçinin elinde.

Cook çıkıyor Türkiye'ye, ‘Ordu, siviller tarafından yönetilirse, Avrupa’ya üyeliğine uygun duruma gelirsin' diyor. Haksız mı?

Bizim sosyal demokratların söylemesi gerekeni Cook ortaya atıyor. Bizimkiler ise MGK kararlarının çetelesini tutuyor.

‘İnsan hakları’, diyor. Gene haksız değil. Bir sürü siyasal zaafı döküp saçıyor ortaya.

Ama bir çizgi var ki gördüğüm kadarıyla orada, Cook standartları çifte standardın kucağına oturuyor.

Cook'un yönetimindeki Avrupa, S-300 füzelerini yerleştirmeye hazırlanan Kıbrıs'la tam üyelik müzakereleri için düğmeye basıyor.

Cook, Avrupa'ya tam üyelikte Slovak demokrasisini, Cook standartlarıyla sınamıyor.

Az ve öz konuşup çok iş üreten Robin Cook politikasının yumuşak karnı da burada. Bu çelişkilerde.

Günü kurtarmak isteyenlerin hizmetkârıdır çelişkiler.

Ama uzun vadede aynı çelişkiler, onları kendi oyunları içinde boğazlarlar.



Yazarın Tüm Yazıları