Paylaş
GEÇEN yıl İstanbul'da düzenlenen bir toplantıda, Avrupalı bir bürokrat şöyle demişti:
‘‘Avrupa Para Birimi'yle ilgili müzakerelerin büyük bir bölümünü basından gizledik. AB'nin geleceği açısından Euro hayatiydi. Kamuoyunun dezenformasyonla yanlış bir yörüngeye çekilmesini istemiyorduk.’’
Bir gazetecinin kolay kolay içine sindirebileceği bir yaklaşım değil bu. Doğru bilgi vermek yerine ‘‘bilginin saklanması’’ ve bunun ‘‘Avrupa davasına ihaneti engellemek’’ gibi şık bir ‘‘kılıfla’’ izah edilmesi.
* * *
Avrupa yıllardır ‘‘AB'nin inşaası ve kamuoyu’’ konusunu tartışıp duruyor. Avrupa kamuoyu 1952 yılından bu yana bütünleşme sürecinin içinde. Brüksel ‘‘Euro’’ ile ilgili müzakereleri gizlemeye çalışıyor, ama AB üyesi ülkelerin hükümetleri, kendi kamuoylarına ‘‘Avrupa refleks ve duyarlılıklarını’’ kazandırmak için takla atıyorlar. Hükümetler değişiyor, ama bu politika değişmiyor.
Bu yöndeki muazzam çabaya rağmen beklenen sonuç alındı mı? Buna kesin bir yanıt vermek mümkün değil. Çünkü AB, kılı kırk yararak ilerleyen bir süreç.
Türkiye de artık bu sürecin bir parçası. Bu aşamada ‘‘doğru bilgiye’’ ‘‘çok fazla’’ ihtiyaç var. Doğru bilgi, terminolojinin yerinde kullanılması ve de hesap soran gazetecilik, Türkiye ve AB ilişkilerinin basın açısından en önemli bölüm başlığı da bu olmalı.
Birkaç günden beri bütün ülke, AB'nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Verheugen'in Ankara'ya yaptığı ziyaretle çalkalanıyor. Ortada dolaşan haberlere göre, Verheugen tam üyelik müzakereleri öncesinde AB'nin hazırlayacağı Katılım Ortaklığı Belgesi'nin tasarısını sunmuş. Tasarıda Kürtçe televizyona ve Kürtçe eğitime izin verilmesi istenmiş.
Başbakan ‘‘tasarı sunulmadı’’ diyor.
Bazı yorumculara göre sunulan aslında ‘‘tasarının tasarısı’’ ve de AB'nin belli eğilimlerini yansıtıyor. Bunun da müzakere pozisyonlarını belirlemek için gerekli bir taktik olduğu söyleniyor.
Anlaşılan ortada ‘‘taslak ya da belge yok’’, ancak AB yaklaşımlarının hatırlatıldığı bir ‘‘káğıt’’ var.
Ortada bir káğıt olduğuna göre bunun ne ifade ettiğini bilmek kamuoyunun hakkı değil mi? Ama öyle olmuyor, böylesine ciddi bir konu ‘‘köşeler arası’’ polemiğin malzemesi haline gelebiliyor.
AB entegrasyonu gibi temel bir konu ‘‘gündem soysuzlaştırma’’ geleneğinin boy hedefi olma eğilimde. Yani ‘‘bilmem kimin asker kaçağı olması ya da Fenerbahçe'ye yabancı futbolcu alınması’’ gibi bir tartışma düzeyine çekiliyor.
Kıbrıs sorunu da yıllarca aynı mantıkla ucuzlatılmış bir gündemin parçası olmadı mı?
Görülüyor ki bundan sonra sık sık Verheugen'ler gelip gidecek. Ve de her seferinde bir dizi spekülasyon yapılacak! Bir dizi, ‘‘káğıt, tasarı, tasarının tasarısı, belge, rapor’’ ortaya atılacak. Her isteyen de kendi gizli gündemine göre bunları yorumlayacak.
* * *
Doğru bilgi ve hesap soran gazetecilik demiştik. Önümüzdeki seçimlerde Türkiye'nin en önemli temalarından birisi de Avrupa Birliği'ne giden yolun nasıl kat edileceği olacak. Yani ‘‘her siyasi partinin AB politikası nedir’’ sorusu artık netleşmek zorunda. Eğer MHP'yse buradaki en büyük soru işareti, MHP liderine bu konuda daha fazla soru yöneltmek gerekmiyor mu? Bu arada Yenilikçiler'in Fazilet'i bu konuda ne düşünüyor? Gerçekten ‘‘yeniler mi?’’
Tabii elinde başka bir şey kalmayınca aniden AB'ci kesilen ANAP da yakın takibe alınmalı. Son anda nasıl kıvıracağını daha iyi gözlemek için!
Paylaş