Paylaş
iyasalar merkez bankası kaynaklı gelişmelerin etkisi altında. Geçen hafta merkez bankalarından gelen yoğun faiz artırım kararları vardı. Dikkatler ABD Merkez Bankası (Fed) toplantısındaydı. Fed beklendiği üzere faiz oranını 75 baz puan artırarak yüzde 3-3.25 aralığına yükseltti. Toplantı sonrasında yapılan değerlendirmelerde; Gelecek toplantı da 75 baz puanlık artırım olasılığı, bu yılki faiz ortalamasının yukarı çekilmesi (%4.4, önceki %3.9), büyüme tahminin (GSYH) aşağı revize edilmesi gibi anekdotlar yer alırken “şahin” duruşun sürdüğü görüşü öne çıktı. Fed önceliğinin “enflasyon ile mücadele olduğunu” tekrar göstermiş oldu. Powell bunu açıkça basın toplantısında zaten söylemişti. Fed Başkanı’nın açıklamalarının detayına baktığımızda ise; Faiz artışı gelecek verilere bağlı olacak. Enflasyon risklerine karşı hayli dikkatliyiz. Enflasyonu aşağı çekmek belirli bir süre trendin altında büyümeyi gerektirebilir. Enflasyonu düşürmek acılı olacak. Odağımız enflasyonu aşağı çekmek. Faizlerde hala gidilecek yol var. İstihdam artışları güçlü, gibi vurgular vardı. Görüleceği üzere ekonomik büyümeden feragat edilip hatta resesyon riskine rağmen enflasyonu kontrol altına almak öncelikli hedefleri. Bu açıdan büyük olasılıkla faiz artırım ve sıkı para politikası sürecek gibi.
KARARLAR PEŞ PEŞE GELDİ
Fed öncü ve yol gösterici olduğu için onu diğer merkez bankaları izledi. G.Afrika, İsviçre, Hong Kong, Norveç, İsveç, Endonezya, Tayvan ve İngiltere’den de faiz kararları geldi. İngiltere 50 baz puan artırarak son 14 yılın en yüksek seviyesi olan yüzde 2.25 seviyesine çekti. Gelişen ülkeler piyasasında yer alan G.Afrika 75 baz puan artırımla faiz oranını yüzde 6.25 seviyesine yükseltirken İsviçre Merkez Bankası politika faizini eksi yüzde 0.25’ten yüzde 0.50’ye çıkardı. Böylece ülkede 8 yıldır süren negatif faiz dönemi kapandı. İsveç Merkez Bankası beklentilerin üzerinde faiz artırımına giderek 1 puan artışla yüzde 1.75 seviyesine çıkarttı. Tayvan Merkez Bankası politika faizini beklendiği gibi 12.5 baz puan artırarak yüzde 1.625’e çekti ve bu yıl içinde 3. kez faiz artırımına gitmiş oldu. TCMB, Japonya, Rusya, Çin ve daha önce 12 kez üst üste faiz artıran Brezilya son toplantıyı pas geçerek faiz artırım furyasına katılmadı. Dikkat çekici bir hamle de Japonya’dan geldi. Japonya Merkez Bankası (BOJ) yenin dolar karşısında hızla zayıflamasının ardından 24 yıl sonra ilk kez doğrudan dövize müdahale etti. En son Haziran 1998’de müdahale etmişti. Faiz sabit kalınca dolar/yen paritesi 145 seviyesini gördü. Merkez bankalarının faiz artırımındaki amacı, talebi baskılayıp yüksek enflasyonu kontrol altına almak. Bu durum Türkiye gibi dış finansman ihtiyacındaki ülkeler için hiç istenmeyen bir görünüm. Finansman kaynakları daha kıt ve pahalı olacak.
BORSA DENGE ARAYIŞINDA
Borsada sert düşüş sonrası gelen tepki alım denemeleri henüz güç kazanmış değil. Destek ve denge arayışı devam ediyor. İlk destekler 3.200-3150 olarak görülürken bu seviyeler kısa dönem için önem kazanmaya başladı. Bu seviyenin altında verilecek sonraki destek noktaları 3.050-3.000 seviyelerinde. İlk direnç ise 3.400 seviyesinde. Tepki çıkış denemelerinin güç kazanması için bu seviyenin üzerinde kalınması gerekecek. Bu durumda sonraki dirençler 3.500 ve 3.700 noktalarında bulunuyor. Endekste destek noktalarında tepki alımları görülse de satış baskısı korunuyor.
FAİZ FİYATLAMALARI SÜRÜYOR
Fed faiz artırım kararının ardından ABD borsalarında düşüş, ABD dolarında değerlenme (Dolar Endeksi 112 seviyesini geçti), ABD tahvil faiz oranlarında yükseliş görüldü. ABD 10 yıllık bono faiz oranı yüzde 3.82 seviyesini gördü. Brent petrolün 90 doların altında düşüşü ivme kazandı. Emtia fiyatlarında da benzer durum var. Euro/dolar paritesi 1.00 seviyesinin altındaki hareketini sürdürerek 0.97 seviyesine geriledi, Euro’daki zayıf görünüm sürüyor. Altının ons fiyatı ise dolardaki değer kazanımı ve ABD tahvil faiz oranlarındaki yükselişe bağlı olarak son dönemde tutunmaya çalıştığı 1.650 doların altına salınım gösterdi. Piyasaların merkez bankaları faiz kararları dışında dozu biraz daha az olmakla birlikte fiyatladığı diğer konu, küresel ekonomideki yavaşlama ve resesyon beklentileri. Bu durum merkez bankalarının kısıtlayıcı para politikalarının doğal sonuçlarından biri. Rusya ile yaşanan doğalgaz ve enerji krizi nedeniyle Avrupa bunu biraz daha derinden hissediyor. Euronun zayıf kalması ve Avrupa Borsalarındaki derinleşen satışlarda bunun elbette payı var. Bir de IMF’in geçtiğimiz günlerde dikkat çektiği, zayıflayan ekonomik büyüme karşısında borç sorunu olabileceği yönündeki uyarısı var. Daralan ekonomilerde borç ödeme gücü düşer. Satış baskısı altındaki borsaların tutunması için en geçerli sebepler arasında “enflasyona karşı korunma ve getiri arayışı” gibi mentalite var. Ayrıca yılın ilk yarısındaki olumlu gelen bilanço etkisini de eklemek gerekir. Ama gündem baskısı nedeniyle bu konu başlıklarının piyasalar üzerindeki etkileri oldukça zayıflamış durumda.
TCMB FAİZDE 100 BAZ PUAN İNDİRİME GİTTİ
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) geçtiğimiz perşembe günkü toplantısında 100 baz puan faiz indirimine gitti. Piyasa beklentisi ağırlıklı olarak faiz indirim yönündeydi. Küresel ekonomide faiz artırım süreci devam edip enflasyon yükselişini sürdürürken TCMB’den gelen faiz indiriminin amacı ekonomideki büyümeye destek vermek. Toplantı metninde bunu doğrulayan ifadeler yer aldı. Metindeki “Kurul, politika faizinin 100 baz puan düşürülmesine karar vermiş, mevcut görünüm altında güncellenen politika faiz düzeyinin yeterli olduğunu değerlendirmiştir.” ifadesi ise yeni faiz indirimi gelmeyeceği izlenimi veriyor. Ancak yine de toplantı sonuçlarını görmek yerinde olacak. Benzer ifadeler geçtiğimiz aylardaki toplantı duyurularında da yer almıştı. TCMB politika faiziyle enflasyon arasındaki makas daha da açılarak 68 puanı geçti (eksi faiz). Faiz indirim kararı sonrası döviz kurlarındaki yukarı yönlü hareketi bu açıdan doğal karşılamak gerekir. Dolar/TL kuru son zirvesi olan 18.36 seviyesini geçerek 18.40 seviyesinin üzerini gördü. Bu gelişmenin önümüzdeki aylarda başta enflasyon olmak üzere makroekonomik veriler üzerinde etkilerini görebiliriz.
JEOPOLİTİK GELİŞMELER ÖNE ÇIKMAYA BAŞLADI
Dünyanın derdi yetmiyormuş gibi bir de jeopolitik risklerdeki artış olayın tuzu biberi oldu sanki. Rusya’nın “kısmi seferberlik” ilanı dikkatleri bu yöne çekti. Putin’in Rusya’yı korumak için her şeyi yapacağız açıklamasına ABD’nin Rusya’nın nükleer silah kullanabileceği iması önemliydi. Ayrıca; Çin-Tayvan, Azerbaycan-Ermenistan, İran’da şiddetlenen protesto eylemleri, Suriye ve Irak gibi konu başlıkları yakından izlenmeye devam edilecek. Küresel ekonomideki sorunların üzerine bir de jeopolitik gelişmelerin eklenmesi ortamı daha da geriyor. Bu meyanda bazı yatırım bankalarından (Bank of America-BofA) “nakit kraldır” tavsiyeleri cılız da olsa gelmeye başladı. Ama “şüyuu, vukuundan beter” diyerek bu uyarıların erken olduğunu da söylemek gerekir.
YUKARIDA YER ALAN BİLGİLER TAVSİYE NİTELİĞİ TAŞIMAYIP YATIRIM DANIŞMANLIĞI KAPSAMINDA DEĞİLDİR, YATIRIMCI PROFİLİNİZE UYMAYABİLİR.
Paylaş