Paylaş
Piyasaların beklentisi faizin sabit bırakılacağı yönündeydi. Ağırlıklı beklenti mart enflasyonunun da görülüp seçim sonrası faiz artımının gelebileceği şeklinde oluşmuştu.
TCMB’nin kararı öne çekmesinde en önemli faktör “enflasyondaki yükseliş” elbette. Toplantı metnindeki; “Şubat ayında aylık enflasyonun ana eğilimi, hizmet enflasyonu öncülüğünde, öngörülenden yüksek gerçekleşmiştir. Kurul, enflasyon görünümündeki bozulmayı dikkate alarak politika faizinin artırılmasına karar vermiştir” ifadeleriyle bunu açıkça zaten beyan etmiş durumda.
Ayrıca gerekirse faiz artırımının devam edeceğinin da altı çizilerek “sözlü yönlendirme” hamlesi de yapıldı.
Beklenenden daha “şahin” bulunan bu tutumun arkasında “yüksek faizle döviz kurunu ve talebi baskılayıp enflasyonu kontrol altına almak” amacı var. Bununla birlikte TL’deki reel değerlenme sürecine katkı yapıp yabancı parada bekleyen tasarrufların TL’ye dönüşünü hızlandırmak amacı da mümkün. Rezervlerin durumu faiz silahını daha baskın kullanmayı zorunlu kılmış olabilir. Diğer yandan bir süredir yabancı yatırım bankalarının enflasyondaki yükseliş ile birlikte TCMB’nin 3-5 puan faiz artırması gerektiği yönündeki taleplere de bir cevap verilmiş oldu.
Son haftalarda yabancı yatırımcılar hisse senedi ve tahvil bonoda satış yönünde hareket ediyorlardı. Yüksek olmasa da sıcak para çıkışları vardı. TCMB dünkü hamlesiyle piyasalara “enflasyonu düşürmek için gerekenin yapılacağı” mesajını vermiş oldu. Bu durum TCMB’nin ve yeni başkanın kredibilitesini artıran bir gelişme olarak görülecektir.
TCMB’nin son kararıyla mevduat, kredi ve tahvil faiz oranlarının artması muhtemel bir gelişme olacak. Tahvil piyasası olası bir faiz artışını bir süredir fiyatlıyordu. Gösterge tahvil faizi son günlerde yüzde 42’den 48’e kadar yükselmişti. Yüksek faizin ekonominin genel seyrine yavaşlatıcı yöndeki etkileri ve diğer yatırım araçlarına yansımaları da ayrı bir tartışma konusu elbette.
Paylaş