Paylaş
Son dönemde ABD Merkez Bankası (Fed) kaynaklı gelişmeler öne çıkmış durumda. Kasım ayı toplantısında tahvil alımlarının azaltım süreci başlamıştı. Fed tutanakları, ardından Fed Başkanı Powell’ın son açıklamalarıyla bölge başkanlarının birbirini teyit eden görüşleri, önümüzdeki döneme ilişkin yol haritasını önemli ölçüde verdi. Mart ayından önce tahvil alımlarının bitirilmesi, mart ayından itibaren de faiz arttırımlarının başlaması ve 3-4 defa faiz artışı yönünde bir beklenti oluşmuş durumda. Faiz arttırımının daha önce başlayabileceği tahmininde bulunan Fed yetkilileri de yok değil. Ayrıca bilanço küçültmeden söz edenler de var. Enflasyonda (TÜFE) son 39 yılın en yüksek rakamına çıkması çok önemli bir gerekçe olarak görülürken istihdam verilerinin istenen seviyeye ulaşması önemli bir referans. Gerçi aralık istihdamı ve geçen perşembe açıklanan haftalık işsizlik başvuruları beklentileri karşılamaktan biraz uzak olsa da işsizlik oranı ve ortalama saatlik kazançlar bu görünümü telafi etmişti. Enflasyon ve istihdam, para politikasına ilişkin karar noktasında önemli yer tutan parametreler.
DERİNLİK KAZANIYOR
Dış borsalarda çıkış trendleri ve iyimserlik korunsa da risk iştahındaki zayıflama ile birlikte geçen hafta görülen kâr satışları biraz derinlik kazanmaya başladı. Bunu da olağan karşılamak gerekir. 2020 Mart ayında başlayan Koronavirüsün ekonomiye etkilerini azaltmaya yönelik olarak merkez bankalarının ucuz ve bol likidite politikası borsaları besleyen en önemli kaynak oldu. Sadece borsaları değil başta gayrimenkul olmak üzere varlık fiyatlarını yukarılara çekti. Şimdi bu kaynağın kısılması veya tersine bir sürecin başlaması olasılığı söz konusu. Hal böyle olunca borsaların bu gelişmeden etkilenmesi olağan bir durum. Bir de ekonomideki büyüme ve canlılığın yerini daha ılıman bir büyümeye bıraktığı izlenimi var. Bu son yayınlanan Fed’in Bej Kitabı’nda, ABD’nin 2021’in sonlarında “ılımlı” hızda büyüdüğü, şeklinde açıklandı. Diğer yandan, IMF Başkanı Kristalina Georgieva, 2022’de daha fazla belirsizlik öngördüklerini, toparlanma ivmesinin biraz daha zayıf olmasını beklediklerini söyledi. Georgieva, toparlanmanın zayıflayacağından endişe duyduklarına işaret ederek, dünyanın iki büyük ekonomisi ABD ve Çin’in yazdan bu yana yavaşladığını ve yeni tip koronavirüs (COVID-19) salgınında Omicron varyantının ortaya çıktığını anımsattı. Bununla birlikte Dünya Bankası, küresel büyüme hızının ivme kaybederek 2021’deki yüzde 5.5 seviyesinden, 2022’de yüzde 4.1’e ve 2023’te yüzde 3.2’ye inmesinin beklendiği kaydedildi. Türkiye ekonomisi için 2022 büyüme tahminini yüzde 3’ten yüzde 2’ye, 2023 içinse yüzde 4’ten yüzde 3’e düşürdü. Dipnot olarak ekleyecek olursak dünyada yüksek enflasyonun yanında zayıf büyüme gelirse stagflasyon olasılığını da hesaba katmak gerekecek.
BİLANÇOLAR AÇIKLANIYOR
Cuma günü ABD’de 2021 yılı 4. çeyrek bilançoları açıklanmaya başladı. Muhtemelen ilk 3 çeyreğin devamı olarak son çeyrek bilançoları iyi gelecektir. Ancak 2022 yılı için aynı parlak bilançolar tekrarlanabilir mi sorusuna evet cevabını vermek zor. Borsaların yeni zirve denemelerinde ucuz ve bol likidite yanında ekonomilerdeki büyüme ve yüksek şirket kârlılıklarının katkısı da önemliydi. Dış borsalarda olumlu hava bu aşamada korunmakla birlikte daha temkinli bir görünümünden söz etmek mümkün.
TCMB TOPLANTISI 20 OCAK’TA
Önümüzdeki haftanın önemli gündemlerinden biri de Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) toplantısı ve faiz kararı olacak. Faiz oranının yüzde 14’e indirildiği toplantının ardından yapılan basın duyurusunda, “Alınmış olan kararların birikimli etkileri 2022 yılının ilk çeyreğinde yakından takip edilecek ve bu dönemde fiyat istikrarının sürdürülebilir bir zeminde yeniden şekillenmesi amacıyla geniş kapsamlı politika çerçevesi gözden geçirme süreci yürütülecektir” ifadelerinden hareketle bu ve mart ayına kadar olan toplantılardan bir faiz indirim kararının çıkmayacağı izlenimi ediniliyor. Ayrıca enflasyon ile TCMB gösterge faiz oranı arasındaki makas 22 puana çıkmış durumda. Eksi faiz büyümeye devam ediyor. Bu görünüm enflasyondan korunma gerekçesiyle döviz, gayrimenkul gibi geleneksel yatırım araçlarına ilgiyi arttırdı. Kur geçişkenliğine bağlı olarak döviz kurlarına olan ilginin enflasyondaki yükselişe katkısı biliniyor. Bu çerçevede Borsa İstanbul’un da bu gerekçe ile bir parça ilgi odağı olduğunu söylemek mümkün. Konut satışları ve fiyatlarındaki artışlar sıkça dillendirilen bir konu. Konut satışlarında 2021 Aralık ayında 226.503 satışla aylık bazda yılın en yüksek rakamına ulaşıldı. Yıllık bazda 2020’nin hafif altında kalınmasına rağmen 1.491.856 ile son yılların en yüksek satış rakamlarından biri gerçekleşti. Diğer yandan TCMB gösterge faiz oranı düşse de mevduat, kredi, gösterge tahvil ve hazine borçlanma faiz oranları (piyasa faizi) enflasyondaki artışla birlikte yükselmeye devam ediyor. Özetleyecek olursak, faiz indirimlerinin aşağı yönlü ekonomik gerekçe ve marjlarının pek kalmadığı gibi bir durum oraya çıkıyor. Ancak yine de 20 Ocak’taki TCMB toplantı sonuçlarını ve faiz kararını görmek doğru olacaktır. Önümüzdeki hafta Çin ve Japonya Merkez Bankaları faiz kararlarını açıklayacaklar. Fed toplantısı ise 26 Ocak’ta. Bu arada diğer ülke merkez bankalarından faiz artırım kararları gelmeye devam ediyor. Güney Kore Merkez Bankası, faiz oranını 25 baz puan artırarak Mart 2020’den bu yana en yüksek oran olan %1,25’e çıkardı. Diğer yandan TCMB verilerine göre 2022 yılının ilk haftasında hisse senetleri ve tahvil bonoda (DİBS) yabancı yatırımcıların satışlarının devam ettiği görüldü. Hisse senetlerinde 142,9 tahvil bonoda (DİBS) 71.6 milyon dolarlık satış söz konusu. Son haftalarda ağırlıklı olarak satış yönünde hareket ediyorlar.
BORSA DİRENÇLERDE ZORLANIYOR
Borsada tepki yükselişi ivme kaybına rağmen devam ediyor. Ancak direnç seviyelerinde kâr satışlarına bağlı zorlanmalar söz konusu. İlk destek 2.050 seviyesinde bulunuyor. Bu seviyenin üzerinde çıkış hareketi gücünü koruyabilir. Aksi takdirde sonraki destekler 1.950-1.900 ve 1.860 seviyelerinde. İlk dirençler ise 2.085 ve 2.130-2.150 olarak görülüyor. 2.130-2.150 daha önemli. Sonraki direnç 2.250 seviyesinde. Tepki çıkışı sürmekle birlikte direnç seviyelerinde satışlar görülebilir.
ABD TAHVİL FAİZ ORANLARINA YAKIN TAKİP
Yüksek enflasyon, parasal sıkılaşma ve Fed’in faiz artırım beklentileri ABD tahvil faiz oranlarını hareketlendirdi. İlk tepki doğal olarak yükseliş yönünde oldu. Bu durum altın fiyatlarını baskıladı ve ons fiyatını 1.800 doların altında bir süre tuttu. Ancak Fed Başkanı Powell’ın enflasyonu düşürmek için gerektiği kadar faiz artırımından söz etmesi, Fed bölge başkanlarının ve ABD Başkanı Biden’ın ağız birliği etmişçesine enflasyonun düşürülmesini öncelikli sorun olarak görmeleri bu konudaki kararlılığı ortaya koydu. Uzun dönem enflasyonun düşeceği beklentileri bir süredir yükselişte olan ve %1.80 seviyesinin üzerine çıkan ABD 10 yıllık bono faizinde düşüşü beraberinde getirdi. Bu durum ABD dolarında zayıflama ile birlikte altının ons fiyatına tepki yükselişi olarak yansıdı ve altın 1.800 doların üzerinde işlem görmeye başladı. Daha kısa vadeli tahvil faiz oranlarında ise yüksek enflasyon nedeniyle çıkış eğilimi sürüyor. Diğer yandan petrol fiyatındaki yükseliş ise devam ediyor. Omicron varyantının ekonomiye yansımalarının zayıf kalacağı beklentilerinin yanı sıra ABD dolarındaki zayıflama, arz ve üretime yönelik olarak bazı ülkelerin kotaları dolduramadığı yönündeki haberler petrol fiyatındaki çıkışı destekliyor. Brent petrolde Ekim 2021 ayındaki 85 dolar zirvesine ulaşılmış durumda. Bu görünüm yüksek enflasyon ile karşı karşıya bulunan petrol ithalatçısı Türkiye için hiç de iyi bir haber değil. Petrol fiyatlarının maliyet enflasyonu açısından önemi malum.
YUKARIDA YER ALAN BİLGİLER TAVSİYE NİTELİĞİ TAŞIMAYIP YATIRIM DANIŞMANLIĞI KAPSAMINDA DEĞİLDİR, YATIRIMCI PROFİLİNİZE UYMAYABİLİR.
Paylaş