Aysun Kayacı’nın dile getirdiği acı gerçeklere tepki gösterenlerin büyük çoğunluğu aslında Kayacı’nın tüm o fikirler arasındaki tek haksız cümlesini savunur duruma düşüyorlar.
Kayacı’ya saldıranlar, öne sürdüğü haklı fikirlere saldıramayacakları için konuşmasının içinden cımbızladıkları cümleyi dillerine doluyorlar.
Ancak bunu yaparken öylesine mantık dışı, öylesine akıl almaz nitelemelerde bulunuyorlar ki, aslında Aysun Kayacı’nın bu fikirlerinde haklı olduğunu onaylamaktan başka bir şey yapmıyorlar.
Bakın Kayacı’nın fikirleriyle başa çıkamayıp, çareyi kendisine hakaretler yağdırmakta bulan AKP milletvekileri neler demiş, bir hatırlayalım isterseniz...
AKP İzmir Milletvekili İsmail Katmerci: Baktım o kadın başladı konuşmaya. Kadın diyorum, mahluk diyorum. Ne diyor kadın; `Ayak takımının iktidara getirdiği AKP’ diye bahsediyor utanmadan. ’Benim oyumla dağdaki çobanın oyu bir midir?’ diyor. O söyleyebilir. Yakışır da o kadına.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat: Her toplumda sapık var, deli var. İçinden çıkmış olduğu halkı küçük gören civcivler var. Bu halk olmasaydı o civcivler yaşama imkánı bulamazdı.
AKP Genel Merkez Tanıtım ve Medya Başkan Yardımcısı Suat Kılıç: Bacak takımı milli iradeyi hafife almaya kalkmasın. Halkın oyuna ’ayak takımı oyu’ diyenler, doğrudan bacak takımıdır. Podyum üzerinde bacaklarıyla olan bir takımdır. Sermayesi bedeni ve fiziği olanlar, milletin aklını ve sermayesini, oyunu ve reyini hafife almaya kalkmasın...
AKP milletvekillerinin zihniyetine başka kesimlerden gelen desteği de hatırlayalım isterseniz.
Çoban Özkan İlçi: Aysun Kayacı ne kadar cahil olduğunu ortaya koymuştur. Atalarımızın bir sözü vardır; ’Cahil kalandan hiç korkmayın da okuyup da cahil kalandan korkun.
Manken Nilay Dorsa: Bence o (Kayacı) çıktığı programda konuşmadan otursun. Aysun konuşunca ortalığı batırıyor.
ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras: Aysun Kayacı’yı düşünce suçlusu yapmak taltif etmek olur. Ortada fikir kırıntısı yoktur. Fikri olmayanların, fikir suçlusu gibi gösterilmeleri doğru değil.
Tüm bu demeçlerin ortak amacı Kayacı’yı aşağılamak ve fikirlerinin değerinin olmadığını, hatta fikrinin dahi olamayacağını öne sürmek.
Yani tüm bu AKP milletvekilleri ve yardakçıları Kayacı’nın fikrinin önemi olmayacağını iddia ederek aslında eleştirdikleri sözüne destek veriyorlar.
Aysun Kayacı’nın öne sürdüğü fikir, demokrasinin temel haklarından biri olan oy verme hakkının herkes için eşit olmaması gerektiği yönünde. Bunlar Kayacı’nın bu fikrine karşı çıkarken diyorlar ki Kayacı’nın fikir beyan etmeye hakkı yoktur, fikirleri değersizdir. Yani demokrasinin bir başka temel hakkı olan fikir özgürlüğünün herkes için eşit olamayacağını, herkesin fikrinin değerinin farklı olacağını söyleyerek, eleştirmeye kalkıştıkları fikrin destekleyicisi durumuna düşüyorlar.
Ve aslında kendilerinin demokrasiden ne kadar uzak olduklarını kanıtlamaktan başka bir şey yapmamış oluyorlar.
Kaldı ki, Kayacı’nın konuşmasının ana fikri çobanın oy hakkı değil. Kayacı konuşmasında bambaşka şeylere, AKP’yi iktidara getiren toplumsal gerçeklere dikkat çekiyor. Çobanın oy hakkı meselesi bir metafor sadece...
Çoban metaforuna en sık başvuranın da, iktidara gelme şartı olarak koyun gütmesini bilme gerekliliğini dilinden düşürmeyen Başbakan Erdoğan olduğunu unutmayalım bu arada...
Şarap üreticilerini susturan ne
İnternet’ten şarap satışına yasak getiren yasa tasarısını, geçen hafta çarşamba günü Meclis’te görüşüldüğü sıralarda eleştirmiş, alkollü içki ile tütünü aynı yasal düzenlemeye tabi tutmanın dini inançlara dayalı yasa yapmak anlamına geleceği için Anayasa’ya aykırı olacağını yazmıştım.
Aylardır sus pus oturan muhalefet nihayet uyandı ve perşembe günkü oturumda itirazlar yükselince AKP ve CHP’liler yeni bir önerge vererek kanun taslağında değişiklik yapılmasını sağladılar. Kabul edilen önergeye göre İnternet’ten içki satışı tamamen yasaklanmak yerine izne bağlandı.
Benim anlayamadığım şu. Milliyet yazarı ve Gusto Dergisi Yayın Yönetmeni Mehmet Yalçın, şarap üreticilerini ve sivil toplum kuruluşlarını aylardır uyarıyor. Buna rağmen şarap üreticilerinin, bu garabet yasa tasarısı karşısında gıkı çıkmıyor. Yasa tasarısında geçen hafta yapılan olumlu değişiklik de üreticilerin anlamsız sessizliğine rağmen gerçekleşti.
Bu sessizliğin nedeni iktidarın şarap sektörü üzerinde kurduğu baskı olmasın? Durum yoksa bizim görebildiğimizden de mi vahim?
Kanunsuz kızlık yılları
"’Ananın Kızlık soyadı’ başlıklı yazınıza çok güldüm. Bana da aynı suali soruyorlar. Bildiğiniz gibi soyadı kanunu 1934’de çıkmış. Ben 78 yaşındayım, o zaman 4 yaşında oluyorum. ’Anam’ın yaşı da ona göre ve onun kızlık zamanında soyadı yok!
Şimdi onun kızlık soyadını sorduklarında ben kendi kızlık soyadımı veriyorum. Buna başka bir formül bulamadılar mı?
Selamlarımla, Fatma Orbay"
Yaratıcı bir çözüm bulamadıkları gibi, kullandıkları bu yöntem de hiç güvenli değil zaten Sayın Orbay. Bir kişinin annesinin kızlık soyadını öğrenip, güvenlik diye soran bankaya aktarmak hiç de zor olmasa gerek.